4

169 17 12
                                    

――――





Yunho'nun uğramadığı nadir gecelerden biriydi. Bugün Wooyoung'un işten erken çıkması gerekmişti, bu yüzden dükkanı kapatmak ona kalmıştı. Uzun boylu oğlan ise görünürde yoktu.

Seonghwa yapması gereken başka işleri olduğunu biliyordu, bu yüzden garip bir sızı duyan kalbini görmezden gelmeye çalışarak büfenin kapısını kilitlemeye odaklandı.

❝Hop, yavaş ol aslanım.❞

Yanından gelen tanımadığı sesle gerildi. Dönüp baktığında dört kişinin etrafını sardığını gördü. Sokak lambasının ışığı tam tepelerine vurduğunda yüzlerini göremese de ona en uzakta duranın elindeki sopanın gölgesini seçebiliyordu.

Seonghwa sakinliğini korumaya çalışarak anahtarı cebine attı. ❝Bir şey mi istemiştiniz?❞

Az önce konuştuğunu tahmin ettiği adam rahatsız edici derecede yaklaştı. ❝Jung Wooyoung. Bize olan borcu için geldik.❞

❝Wooyoung burada değil.❞

❝Çok yazık, o zaman birinin onun yerine cezasını çekmesi gerekecek.❞

Seonghwa kendisine delici gözlerle bakan dört adamda gezdirdi bakışlarını. Saat epey geç olmuştu, basketbol oynayanları sesleri bile duyulmuyordu artık.

Kaç ya da savaş.

Adamlardan biri ona doğru bir adım atınca beyninde yanan kırmızı ışıklara cevap verip yakaladığı tek açık noktadan koşmaya başladı.

Arkasından yükselen bağırışları umursamadan koştu. Özellikle kendi evinin tam tersi yöndeki gitmeye çalışıyordu, ancak yollar bir süre sonra karmaşık bir hal aldı. Hiç bilmediği yerlere girince arkasından gelen adım sesleri vücudundaki adrenalini iyice arttırıp zihnini bulandırmaya başladı.

Arkasindan gelen anlamadığı ama az çok tahmin edebildiği bağırışlar, sonu duvarla kapalı bir sokağa girince iyice yaklaştı.

❝Hay sikeyim ya!❞

Tek çaresi sokağın sonundaki birkaç metrelik duvarı tırmanıp karşıya geçmekti ama daha elini duvara değdiremeden birisi tüm kuvvetiyle arkasından çekip yere attı onu.

❝Küçük piç-- Nereye gittiğini sanıyorsun ha!?❞ Arkadan gelen ve diğerlerine göre daha iri yarı olan adam Seonghwa'yı saçından tutup kafasını zemine yapıştırdı.

Birisi onu tekmelerken diğeri elindeki sopayla göğsüne ve kaburgasına defalarca kez vurdu.

Bir süre boş sokakta yankılanan acı dolu inlemelerin kimden geldiğini anlayamadı, yüzüne yediği ve burnundan aşağı akan bir sıcaklık hissetmesine sebep olan yumruğun etkisiyle dudakları açılınca tüm seslerin ondan geldiğini anladı.

Buğulu gözleri arasından kendine kaldırılan sopayı görünce kollarıyla yüzünü siper etmeye çalıştı.

Ancak beklediği darbe gelmedi.

O gözünü açmaya cesaret edemezken pek çok ses yankılandı. Yumrukların deriye çarpışı, burun kırılması, acı dolu inleyişler ve hırıltılar. Bir şeylerin olduğu kesindi.

Seonghwa kendisine kimsenin vurmayacağından emin olunca kollarını indirip merakla etrafa baktı.

Az önce etrafını saran adamların hepsi başka yere dağılmıştı. İçlerinden biri ise yerde, her yediği yumrukla ağzı burnu daha da tanınmayacak hale gelerek yatıyordu.

Seonghwa onu neredeyse öldüresiye döven yabancının kim olduğunu anlamaya çalıştı.

Dizleri onu birkaç kez yüzüstü bıraksa da en sonunda sonucunda ayağa kalkmayı başardı, sokak lambası şimdi kapüşonlu figürün yüzünü aydınlatıyordu ve--

yunhwa || flightless bird ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin