5

226 25 26
                                    


————



Seonghwa her zamanki gibi işten çıkmadan önce her tarafı güzelce temizledi. Bugün Wooyoung erken çıkmıştı, bu yüzden tüm bu işler ona kalmıştı.

En sonunda her şeyin yerli yerinde olduğundan emin olup kapıyı kilitledi ve eve --yani Yunho'nun evine doğru yürümeye başladı.

Wooyoung'un alacaklılarından kaçtıklarından beri aralarında bir şeyler değişmişti sanki. Hala birlikte yiyor, gece motosikletle dışarıda geziyor ve arada işe giderken diğerini de beraberinde sürüklüyorlardı.

Ama artık yemek yerken yan yana oturuyorlardı. Motosikletle gezerken ışıkta durduklarında Yunho, Seonghwa'nın onun beline sarılan ellerinin üzerine kendi elini koyuyordu. Yunho büfeye geldiğinde vantilatörün yanına yaslanıyor, Seonghwa dükkana geldiğinde ise Yunho'nun yanındaki koltuğa oturuyor ve ikisi de gözlerini kırpmadan diğerinin çalışmasını izliyorlardı.

Yine de henüz aralarındaki --şeyin ne olduğundan emin değildi. Yunho bu konuda hiçbir şey demeyince Seonghwa da sesini çıkarmamıştı.

Bugün garip bir şekilde Yunho onu almaya gelmemişti. Çoğunlukla kuyruğunda dolanan birisi için biraz tuhaftı, yine de fazla umursamayıp avcunun içi gibi ezberledigi yolda sallana sallana yürümeye başladı.

Arada sırada sevdiği şarkılardan birini mırıldanmaya başlıyor, mırıldanınca da dans edesi geliyordu. Birkaç kez kendini kaybedip anayola çıkacak gibi olsa da en sonunda araba çarpmadan sağ salim eve ulaştı.

Evin yanında büyüyen otlara şöyle bir bakıp bahçeyi temizlemesi gerektiğini aklına not edip verandaya çıktı. Garip bir şekilde içeride hiç ışık yanmıyordu. Yunho bugün erken mi yatmıştı?

Şimdi biraz gergin adımlarla kapıyı açtı. Evin girişi direkt salon ve mutfağa çıkıyordu. Işıklar kapalı olduğundan Yunho'nun arka odaların birinde olmasını bekliyordu, içeri girer girmez kapının kenarında onu karşılamasını değil.

Uzun boylu genç ile yüz yüze gelince irkildi. ❝Hay-- ödümü patlattın Yunho.❞ Nefesini düzene sokabilmek adına elini göğsüne koyup biraz soluklanmak istedi ama birden ona uzatılan el ile gözlerini irice açtı.

❝Sana bir sürprizim var.❞

Birkaç saniye avanak gibi Yunho'ya baktı. Uzun oğlan kaşlarını aşağı yukarı hareket ettirip elini yüzüne doğru sallayınca sessizce elini tutmaktan başka seçeneği kalmamıştı.

Yunho onu salonun ortasındaki sehpaya doğru sürükledi. Işık yanmadığı için nereye gittiklerini göremiyordu, elini sıkı sıkı tutan Yunho'ya güvenmekten başka çaresi yoktu.

Yunho'nun boştaki elini uzatıp kumaşa benzer bir şeyi kaldırdığını duydu. Sonra da Seonghwa'nın elini bırakıp sırtından onu hafifçe ileri ittirdi.

Yere oturduğunda havanın bir anda boğuklaştığını fark etti. Sanki... bir şeyin içine girmiş gibiydiler.

Eliyle etrafı yoklayıp en azından sehpanın önünde olduğundan emin olurken pist, oğlum yakın hadi'ye benzer bir cümle duyunca Yunho'nun olduğunu umduğu yere çevirdi kafasını.

❝Yunho?❞

Ancak diğeri ona cevap vermeye fırsat bulamadan bir anda çakmak sesine benzer bir ses çıktı ve ardından tam önlerinde bir ışık belirdi.

Seonghwa gözleri bu yeni ışığa alışamadığı için birkaç kez gözlerini kırpıştırırken ikinci bir mum daha yandı. Üçüncü ve ardından dördüncü.

yunhwa || flightless bird ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin