0

91 8 4
                                    

"liam."

tünellerin arasında tam arkamı dönmüş giderken gelen sesle durdum.
bunu istiyordum.
seslenmesini.

"theo?"

ona döndüm ben de.
biraz durdu. bana bakarken hep yüzünde beliren o aynı ifadeyle baktı bana. ifade aynıydı ama bakışları çok farklıydı.

sonra yüzünü yere çevirdi, ayağıyla yere daire çiziyordu.
"hiç. benden buraya kadar, yani tabii başın belaya girerse falan sen yine de asansörlere yaklaş. kim bilir..."
cümlesini tamamlamadı. gerek yoktu gerçi. anlamıştım ben.

"kim bilir..." garipti, cümleyi ben de tamamlayamamıştım.
"sen alıştın."

güldük.
gülüşünü son kez gördüğümü biliyordum. canım öyle yanıyor, kalbim öyle sıkışıyordu ki nefes almakta zorlanıyordum. gülüşünü ilk gördüğüm günü hatırlıyordum, ağzını burnunu dağıtmak istemiştim.

sanki bir şey söyleyecek de söyleyemiyor gibi kıpırdandı.
"şerif beni en son içeri aldığında ceketim de orada kalmış olmalı." dedi. "karakoldan onu alır mısın?"

"sana mı getireyim?"

"hayır. sadece.. cebine bak."
"tamam."

anlamamıştım ama herhalde açınca anlayacaktım.
artık söylenecek söz kalmadığını fark edip o lanet olası sözleri söyledi.

"kendine iyi bak."

o an da şunu fark ettim ki bana seslenip durdurduğundan beri uzaktan uzağa konuşmuştuk. o yüzden tokalaşamadık da.

ya da... sarılamadık?
bunun, o yakında olsa da yaşanacağından emin değilim gerçi.

"sen de."

ikimiz de aynı anda birbirimize arkamızı dönüp yürümeye başladık.
arkasına döndü mü bilmiyorum ama bir güç beni arkama dönmemek için zorlamıştı.

soru 1) arkama dönüp ona seslenseydim ne olurdu?

-

  yeni kurgu denemesi🫨🫨🫨🫨🫨

thiam | cevapsız sorularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin