Sabah kahvaltısı her zaman ki gibiydi. Teyzem, Thomas'a yemeğinde yardım ediyordu ve mükemmel(!) bir abla olan ben sadece düşünüyordum.
Tabii ki Harry ile öpüşmemizi. Tam Nash'a tekrar kavuşmuşken bu olay kötü olmuştu. Okyanus mavisi gözleri gördüğümde olayların değişeceğini biliyordum ama bunun zümrüt yeşili gözlerin sebep olacağını bilmiyordum.
Harry beni öperken hissettiklerim ve asıl hissetmem gereken arasına fark vardı. Ben dudaklarımın üstünde kimin dudakları olmasını istediğim konusunda kararsızdım.
Styles, hayatıma girdiği ilk andan itibaren herşeyi karıştırıyordu.
"Lucy." Dedi teyzem dikkatimi çekmek amaçlı.
Ona baktığımda devam etti. "Bence tektar telefon kullanmaya başlamalısın."
"Gereksiz." Diyerek düşüncelerimi bildirdim.
"Ama sen dışarıdayken senden bir haber alamıyorum ve bu beni endişelendiriyor." Yakınmaya başladı. Gözlerini Thomas'a çevirip ağzını peçeteyle sildi ve odasına gitmesi için müsade verdi.
"Dışarı çıkmıyorum ki." Alayla güldüm.
"Ama çıkacaksın. Elbet bir gün sende diğer gençler gibi çılgınlıklar yapacaksın."
"Hayır teyzeciğim. Ben burada, seninle birlikte yaşlanacağım." Ukalalığıma güldü.
"Harry'den sonra da bu böyle mi tatlım?" Gülümsedi.
"O...Onu umursamıyorum." Kelimeler ağzımdan zorla çıktı. Teyzem "hmm." gibi bir tepki verince sinirlendim.
"O, yakında benim etrafımda bile olamayacak." Sinirle tısladım.
"Elbette öyle hayatım." Teyzem imâlı bir gülüş sergilediğinde, nefesimi bıkkınca dışarı verdim ve masada ki bir kaç şeyi mutfağa götürmek için harekete geçtim.
♣♣♣
Onu karşımda gördüğümde kalp atışlarım hızlandı.
"Merhaba Lucy." Dedi gözlerime bakarken. "Nasılsın?" Diye sordu. Sesi bana huzur veriyordu.
"Teşekkür ederim Nash. Sen nasılsın?" Sesim heycandan titredi. Onu burada görmeyi beklemiyordum.
Psikoloğum ile geçirdiğim sıkıcı bir seanstan sonra, su almak için markete girmiştim ve Nash tüm sevimliliği ve yakışıklılığı ile buradaydı.
"Seni gördükten sonra daha iyiyim." Ona gülümsedim.
Ben marketten çıkarken o da benimle birlikte ilerledi.
"Direk eve mi gideceksin?"
"Daha iyi bir şık yok sanırım."
"Aslında var." Dedi yüzü keyifli bir gülümsemeye karışırken. Yapma Nash. Öyle gülme.
"Nedir?" Sanki monoton bir hayat yaşayan iş kadınıydım ve ilk defa eğlenmeye fırsatım oluyordu. Kendimi kınadım. Ben mutlu olmayı hak etmiyordum. Ama dış etkenler -özellikle Harry ve Nash- beni değiştiriyordu.
"Birlikte birşeyler yapabiliriz...Tabii sen de istersen."
Mantığım düşünmeden, kalbim teklifine balıklama atladı. "Elbette isterim."
Yine o muhteşem gülüşünü sergiledi. Eskiden olduğu gibi. Yada kazadan sonra kafamı dağıtmak için bana şaka yaparken olduğu gibi. Bana iyi geliyordu. İlaç gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unbroken | Styles
FanfictionGitmeme izin verme çünkü artık yalnız uyumaktan sıkıldım. |02.11.2014|