''Ah! Taehyung! Gıdıklandım ama...''
''Hmm... gıdıklan diye yapıyorum zaten fındık burunlum.''
Jungkook, bacağında yattığı sevgilisinin koluna vurmasıyla dudak büzdü ve ''Hiç de fındık gibi değil burnum. Büsbüyük!'' dedi.
Taehyung da kendini piknik örtülerinin üstüne atarken kahkahalara boğuldu.
''Hiç komik değil biliyor musun şuan.''
Taehyung dudaklarını birbirine bastırıp kendini susturmaya çalıştıkça karnı titreyip durduğundan ötürü sevgilisi bunu fark etmiş olacak ki hiddetle yattığı yerden kalkıp dizlerinin üstünde oturdu.
Esmer olan da aynı şekilde kalkıp bağdaş kurduğunda dudakları büzük ve kaşları çatık sevgilisini görünce sırıtmadan edemedi. Tam karşısına biraz daha yaklaştı ve arada neredeyse hiç mesafe bırakmadı.
Gözlerinin üstüne düşen saç tutamlarını kulaklarının arkasına sıkıştırınca Jungkook, sevgilisinin ellerini tutup göz teması kurmayarak, ''Çok şımarığım değil mi?'' diye sordu.
''Hayır, ben seni üzdüm. Şaka yapsam bile seni etkiler mi diye düşünmüyor gibiyim.'' Duyduklarına karşı göz deviren Jungkook sevgilisinin yanaklarını kavradığında yalandan kaşlarını çatıp kafasını iki yana salladı.
''Saçmalama Taehyung, tek yaptığım nazlanmaktı. Aklına üç ay önceki olayı getirme çünkü hepsi yanlış anlaşılmadan ibaretti o kadar. Beni sevdiğini biliyorum ve kasıtlı olarak kırmayacağını da öyle. Asıl bu şekilde düşünmen beni üzer.''
Sevgilisinin dudağını öptükten sonra sesli bir şekilde esneyip hemen yanlarındaki sepette duran üzümlerden birkaç tane attı ağzına.
El çırpıp neşelendikten sonra ''Hadi oyun oynayalım!'' diyerek her ikisinin de modunu yükseltmesini sağladı.
''Ne oynayacakmışız bakalım?'' Esmer olan merakla sevgilisinin anlatmasını bekliyordu. O konuşmaya başlayınca huzurla doluyordu, hiç susmasını istemeyerek belki bencillik ediyordu ama bu isteğinden oldukça memnundu.
''Şimdi,'' dedi; ağzına attığı elmayı yuttuktan sonra devam etti. ''aslında çok basit bir oyun. Üç cümle söyleyeceğiz, ikisi doğru biri yanlış olacak. Yanlışı bulacağız. Ben başlıyorum.''
Taehyung kafasını aşağı yukarı sallayarak anladığını belirtince Jungkook konuşmaya devam etti. ''Hmm... Tamam. Bir, tekne turlarını çok severim. İki, lunaparkları hiç sevmem. Üç, meyve yemeye bayılırım.''
Taehyung kaşlarını çatıp gözlerini gökyüzüne dikip düşünmeye başladı. ''Tekne turlarıyla ilgili bir fikrim yok aslında ama lunaparkı seversin gibime geliyor. Meyveyi sevdiğin aşikar onu baştan eliyorum zaten. Lunapark demek istiyorum ama bir bit yeniği olabilir çünkü miden çok hassas o yüzden tekne turunu sevmeye de bilirsin.''
''Hadi ama Taehyung, biraz daha bıraksam kanun maddeleri saymaya başlayacaksın bana. Alt tarafı oyun, kaybetmekten korkma söyle birini.''
''Kaybetmeyi hiç sevmem biliyorsun ki. Risk alıp tekne turu diyorum.''
''Vaayy, şansın yaver gitt he. Lunapark diyecektin.''
''Bildim mi? Hani ne kazandım?'' Taehyung durumu avantaja çevirip dudağını öne doğru uzattı ve gözlerini kapadı.
Jungkook kıkırdayıp piknik sepetlerinin içindeki üzümlerden koparttı ve sevgilisinin dudağına dokundurduğunda ''Al bakalım, meyve kazandın.'' deyip gülmeye devam etti.
''Çok büyük haksızlık.''
''Hiç de bile, değil. Hadi sıra sende.''
''Biraz düşüneyim... Buldum! Şeftaliye tüyü olduğu için dokunamıyorum. Küçükken hamsterım vardı. Doğum lekem yok.''
''Ay bu ne Taehyung çok kolay. Sonuncusu tabiki.''
''Yanlış! Hamster değil kaplumbağam vardı.''
''E ama ben seni hep doğum lekenden öpüyorum?''
''Aşkım o doğum lekesi değil. Küçükken ben varmış orda, ameliyata girmişim iz kalmış.''
Jungkook kollarını birbirine bağlayıp sızlanmaya başladı. ''Şaşırtmaçlıydı.''
''Kolay değilmiş demek ki.''
''Evet... Sıra bende. Küçükken köpeğimin mamasından yermişim gizli gizli annem yakalamış. Yunaya evlatlıksın şakası yapıp ağlatırmışım. Soobini oyuncak bebek sanıp taşımaya çalışırken düşürmüşüm ondan beyinsizleşmiş çocuk.''
Taehyung, sevgilisinin son cümlesine yorum katmasına güldüğünde sevgilisi de onun gülüşüne güldü.
''Ya hepsi de o kadar senin yapabileceğin şeyler ki, seçemiyorum. Kardeş kandırmak abi ablaların görevidir zaten. Soobini taşımak isteyip düşürmüş olabilirsin, çocuk aklı en nihayetinde. E mama da değişik gelmiştir belki ne bileyim yemişsindir. Bilemedim..''
''Bilemedim yok söyle birini.''
''Soobinle ne kadar var aranızda yaş olarak, benim yeonla aynıydı değil mi?''
''Evet, yedi yaş.''
''O zaman taşımak istemen mümkün. İlki ya, evet mama yemek isteyebilirsin ama bir köpeğin de olmayabilir.''
''Yine yakaladın beni, çok detaycısın. Savcı olmak istemene şaşmamalı.''
''Kimin sevgilisiyim.'' Kısa bir sarılmanın ardından Taehyung derin bir nefes aldı ve elini arka cebine atıp kutu orada mı diye yokladı. Orda olduğunu hissedince devam etti.
''Küçükken komşumuza küfrettim. Geçenlerde neredeyse mutfağı yakıyordum,'' Elini cebine atıp kutuyu çıkardıktan sonra arkasından çıkarıp kapağını açtı ve devam etti. ''Ve benimle evlenmeni çok istiyorum.''
Jungkook, şok olmuş bir şekilde bir kutuya bir Taehyung'a bakıp durdu. Yavaşça açılan ağzını kapatıp sertçe yutkundu.
''Taehyung...''
''Benimle evlenmek ister misin? Bütün yaşlarımı seninle geçirmek istiyorum, geri kalan yaşamımda yanımda olman hayatımı daha 'yaşanılabilir' kılar eminim ki.''
Jungkook'un dolan gözlerinin ardında saklanmış cevabı açığa kavuştururken Taehyung'a sarılıp sessizce fısıldadı. ''Çok isterim. Seninle evlenmeyi çok isterim Taehyung.''
Ve bu iki genç, az önce yaşanan unutulmaz anlardan birini hafızalarına kazırlarken; belki de dünyanın en mutlu çiftleri olmuşlardı.
S O N
****
ortamın yarattığı duyguyu umuyorum ki aktarabilmişimdir sizlere, okuduğunuz için çok teşekkür ederim 🥺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
digrew
Fanfictionjeon jungkook SEVGİLİMDEN AYRILDIM YA AYRILMADAN ONCE LİSTE YAPMISTIM AYRILDIKTAN SONRA YAVSAYACAKLARIM DİYE LİSTENİN EN BASINDA SEN VARSIN