-Okumaya başlamadan önce oy vermeyi unutmayınız!!-
Boğazını temizledi. "Nasılsın?"
Bir şey demedim, gereksiz konuşmak istemiyordum.
"Melis, ben geçenki olaydan sonra özür dilemek istedim."
"Dilemiştin zaten."
"Özür dilerim." Dediğimi umursamadı. "Yaptım bir hata, ama yemin ederim bir anlık dalgınlığıma geldi. Çok sarhoştum, sonra çok pişman oldum. Yapmamam gerekiyordu. Özür dilerim Melis, binlerce kez özür dilerim."
"Af mı bekliyorsun?"
"Hayır," dedi. "Affetmeni beklemiyorum. Sadece bana karşı kin beslemeni istemiyorum."
"Beslemiyorum." Dümdüz konuşuyordum.
"Gözlerin öyle demiyor."
Başımı dışarı çevirdim. Biraz daha burada kalırsam ağlayacaktım. "Bitti mi diyeceklerin? Eve gitmem lazım."
"Tekrardan özür dilerim. Daha rahatsız etmeyeceğim seni."
Başımı salladım. Elim kapıya giderken yine kolumu tuttu, bu tutuşu diğerlerine nazaran daha nazikti.
Kollarıyla bedenimi sardı. Beklemediğim bir hareketti. "Melis..."
Sarılmak istesem de içimde bir şeyler izin vermiyordu, yapamıyordum. Kollarım kenarda sabit kalırken onun kolları hâlâ bedenimdeydi.
"Böyle olsun istemezdim."
"Ateş, yapma..." Geri çekildim. Ellerimle gözümü sildiğimde Ateş de kendi yüzünü siliyordu. "İşleri zorlaştırıyorsun, yapma lütfen." Ağlamam istemsizce çoğalıyordu. İçimdeki her şeyi söylemek istiyordum. "Hayır anlamıyorum, yaptığın şeyden sonra hâlâ gelip nasıl sarılabiliyorsun?"
"Çok özledim Melis, anlayamazsın."
Birkaç saniyeliğine kafamı arabanın tavanına çevirdim. Gözyaşlarım şu an akmamalıydı. "Bir daha görüşmeyelim mümkünse." Dışarı çıkıp camdan içeriye konuştum. "Uzak dur benden Ateş, istemiyorum seni hayatımda." Yalandı, çok istiyordum...
Cevap beklemeden içeri girdim. Merdivenleri çıkarken ağlamam devam ediyordu. Böyle yapması daha da canımı yakıyordu ama anlamıyordu. İşim çok zordu, çok.
Eve girdiğimde yatağıma uzandım. Kokusu üstüme sinmişti. Çok güzel kokuyordu, ya da bana öyle geliyordu.
Ben de çok özlüyordum. Belli etmiyordum belki ama kısa sürede o kadar bağlanmıştım ki yokluğunu iliklerime kadar hissediyordum. Bugün değil belki ama bir gün içimdeki hararet geçecekti, işte o zaman tüm özlemimi giderecektim.
●
Birkaç gün sonra
"Gelmiyor musun?" dedi Pelin sırtında çantasıyla. Çıkış zili çalmıştı.
"Yok, sen git." dedim. "Yüzmeye kalacağım."
"İyi peki." Yaklaşıp yanağıma öpücük kondurdu. "Dikkat et."
"Sen de."
O sınıftan çıkarken peşinden ben de gittim. Biraz yüzmek iyi gelecekti, yaralarımı saracaktı...
Soyunma odasından çıkıp yüzme salonuna girdim. Burası normalde boş olurdu ama bugün Tuana ve arkadaşları vardı. İçimden kendime küfür ederken dışıma yansıtmamaya çalışıp ayağımı suya soktum.
"Tuana," Arkadaşı Tuana'ya gözleriyle beni işaret ederken sabır diledim.
Tuana varlığımı yeni fark etmiş gibi kısa bir şaşkınlık yaşadı. Bakışlarımı ondan ayırdım. Tam suya atlayacekken duydum o manyağın sesini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ateş
Teen Fiction"Sen adamı yaşatmaz, öldürürsün." "Yanılıyorsun." "Yanılt o zaman beni Melis. Yaşatacağını göster." Kaşlarım çatık kalmaya devam etti. "Nasıl?" "Böyle," Üzerime gelmeye başladı. Kahvemi masaya koyup koltukta geriledim. "Ateş..."