" KISKANÇ "

5.5K 364 25
                                    

Bornozun kemerini bağlayıp banyodan çıktığımda sinirlerimin biraz daha yatıştığını hissediyordum. Ilık su hem bedenime hem de ruhuma iyi gelmişti. Yatağa doğru ilerlerken gözlerimle etrafı taradım fakat Kenan'ı göremedim. Muhtemelen o da sinirlerini yatıştırmak için hava almak istemişti. Çıkmadan önce de devirip kırdığı lambayı toplamış olmalıydı çünkü ne lamba yerindeydi ne de yerlerde cam vardı. Başıma sardığım havluyu çözüp makyaj aynasının önündeki pufa oturdum ve ıslak saçlarımı taramaya başladım. Aramızdaki bu mesele nasıl çözülecekti en ufak bir fikrim bile yoktu. Bu saatten sonra eskisi kadar rahat işe gidip gelemeyeceğime emindim. 

Derin bir iç çektiğimde telefonuma gelen mesaj sesi dikkatimi ona yöneltti. Tarağı elimden bırakıp yatağın üzerindeki telefona yaklaştım ve ışığı yanan ekrandan gelen bildirime baktım.

Kenan kişisinden 1 yeni mesaj.

Kaşlarım hafifçe çatılırken telefonu elime alıp mesaja girmiştim.

' 2. katta masamız hazır, bekliyorum. '

Yanıt vermeden telefonu yatağa geri bıraktım ve dün boşaltmaya üşendiğimiz valizlere doğru ilerledim. Muhtemelen ben duşa girip uzun uzun kalınca kahvaltı saatini kaçıracağımızı fark etmiş ve masa ayarlamak için aşağıya inmişti. Elime aldığım siyah saten çamaşır takımını üzerime geçirirken gözlerim valizin köşesindeki siyah mini elbiseye takıldı. Kalın askılı spor ve yazlık bir elbiseydi. Hem rahat hem de güzel olduğunu düşündüğüm için elim direkt ona gitti ve hızla üzerime geçirdim. Saçlarımı kurutmakla uğraşmamış önüme gelenleri kulağımın arkasına tıkıştırmıştım. Kulaklarıma siyah büyük halka küpelerimi taktım, dudaklarıma kırmızı bir lip gloss sürdüm ve tamam, hazırdım. 

Valizin dibinden siyah minik kol çantamı çıkartıp içine telefon, cüzdan ve rujumu attım. Son anda belki otelden çıkar biraz hava alırım diye düşünmüş ve güneş gözlüğümü de yanıma almıştım. Odadan çıkmadan önce siyah bilekten bağlamalı topuklu sandaletlerimi de ayağıma geçirdim. Gayet çabasız bir şıklık elde etmiştim. Odanın kapısını çekip koridorda ilerlemeye başladım. Otelin içi gayet serindi fakat dışarısının ateş attığına emindim. Bodrum bu aylarda felaket bunaltıcı ve sıcak oluyordu. Yine de güzeldi işte. 

Asansörle ikinci kata indiğimde restoran yazılı tabelayı görüp adımlarımı çift kapılı büyük salona yöneltmiştim. Ben içeri girerken bir çift de gülüşerek dışarı çıkıyordu. Gözlerimi kısıp etrafta Kenan'ı ararken terasta ayakta dikildiğini fark ettim. Omurgamı dikleştirdim ve uzun adımlarımı terasa yönelttim. Zaten açık olan cam kapıdan geçtiğimde sanki seslenmişim gibi birden bana dönmüştü. Karaları üzerimi yavaşça süzerken bakışlarımı manzaraya doğru çevirdim. Bir iki adım atıp yanıma geldi ve hiç beklemediğim bir anda beni kollarının arasına aldı. Burnunu saçlarımın kapattığı boynuma gömerken derin bir nefes almıştı.

" Kokunu hissettim. " diye mırıldandı.

Yavaşça yutkundum. Bir süre sessizce bu pozisyonda kaldık ve sonra hafifçe geri çekilip gözlerime baktı. Kaşları düşerken iç çekti.

" Kırgın bakıyorsun hala. " 

Gözlerimi kaçırdım. 

" Biricik... " diye seslendiğinde yeniden ona çevirdim bakışlarımı.

" Özür dilerim. " dedi samimi bir sesle.

Gözlerim daha fazla açık kalmakta zorlanıyormuş gibi kapandı usulca.

" Haklısın. Kendimi dizginlemeliydim. " dediğini işittim bu kez.

Derin bir nefes çektim içime, yeniden ona bakmadan hemen önce.

LİMON KABUĞU SOKAĞI 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin