Annemin güçlü tıpkı benim ki gibi simsiyah kanatlarının arkasında durmuş etrafı seyrediyordum, gür siyah ve uzun saçları da yüzüme biraz gelirken tüm dikkatim etraftaydı, her yer çok gürültülüydü, her yerde siyah renkte kanlar ve bir sürü ceset duruyordu, bizim halkımızın, tanıdığımız ve sevdiğimiz insanların cesetleri. Annem gözlerinden net olarak anlayabildiğim bir öfkeyle bana döndü,çenesinin biraz titrediğini farketmiştim. "Git ve saklan Typhon babanın yanında olup savaşmalıyım" dedi. Bir yandan saçlarımı okşamıştı. Onun saçlarıma son defa dokunmuş olduğunu tahmin edememiştim. Ne kadar istemesemde dediklerini yapıp koşarak uzaklaştım, panikle koşarken ayağımın takılıp düşmesiyle çenem yere sürtünmüştü. O an umursamayıp arkaya dönüp baktığımda Annem çoktan havalanıp uzaklaşmıştı. Kalkıp koşmaya devam ettim. Bir süre sonra kulaklarımı tıkamış koca ve yaşlı bir bitkinin içerisinde oturuyordum, dışardan gelen bağırış ve yıkılma sesleri beynimi deliyordu adeta, küçük bedenim tir tir titriyordu. İstemeye istemeye merakla kafamı uzatıp dışarı baktım. Annemi gördüm ve bize saldıranlardan biri tarafından ona gelen bir sürü ateş okundan sonra bedeni metrelerce yüksekten yere doğru düştü ve haraketsiz kaldı, ölmüştü...
Terler içinde sıçrayarak uyandım yine aynı kabusu görmüştüm. Savaş günü annemin öldüğü anı sık sık kabus olarak görürdüm. Bunun etkisinde kalmamak benim için çok zordu. Rüyalarım sayesinde onun yüzünü unutamıyordum ama o anı tekrar tekrar yaşıyor gibi hissettirmesi de canımı yakıyordu.Yattığım yerden kalkıp kanatlarımı hırsla çırparak göğe çıkıp yükseldim, siyah bir damlanın gözümden çeneme doğru kaydığını hissetmiştim, elimin tersiyle gözyaşımı silip kendime gelmeye çalıştım. Roramia yine her zaman ki huzuruyla yaşamını sürdürmeye devam ederken bu bana yine batmıştı. Annemin öldüğü o savaşta kaybettiğim toprakları onlara bırakmayacaktım, annemin kanının olduğu topraklar onlarda kalmayacaktı.
Satyr bu yaşananlar yüzünden pişman mıydı acaba ya da bunun için sevinmiş miydi hiç bir fikrim yoktu ama bu kadar iyi bir çocuğun o savaş için sevineceğini hiç düşünmüyordum. Yine de yaşananları onların yanına bırakmayacaktım. Belki Satyr 'e fiziksel olarak zarar vermeyecektim ancak ailesinin ve halkının ölümü onda çok büyük bir psikolojik etki yaratacaktı.
Yavaşça yere inip iki krallığın arasında durdum sonra Roramia krallığına bir adım attım ama gelen geçen hiç kimse hiç bir güvenlik önemli yoktu. Aynı şeyi bizim krallığımıza yapmaya çalışsalardı çoktan ölmüşlerdi, bize bu kadar mı güvenmişlerdi ki sınıra asker bile koymamışlardı. Hafifçe gülüp yürümeye başladım. Bembeyaz zemine her bastığımda ayak izlerim orayı yakarak siyaha büründürüyordu. Biraz daha yürüdükten sonra karşımda Satyr'i gördüm, bana masumca bakmakla yetindi. Yüzüne daha dikkatli baktığımda gözlerinden akan beyaz renkte yaşlar gördüm, bu kadar güzellik ve iyiliğin arasında onu ağlatacak ne olmuş olabilirdi ki. Yaşın yüzünden akıp yere düşmesini seyrettim, gözyaşının düştüğü yerde bir tomurcuk filizlenmişti. Kaşlarımı kaldırarak yüzümü tekrar Satyr'e çevirdim.
Üzüldüğü şey fazla önemli olmalıydı ki benim krallığa girip buraya sadece yürüyüp ayak izimle bile zarar vermeme sesi dahi çıkmamıştı ya da bana gerçekten güveniyor olmalıydı iyi de bu güvenin kaynağı neydi. Ona biraz daha yaklaştım. Sanırım ilk defa bu kadar yakındık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THENDARİT | bxb
FantasyÖnceden beyazlığından nefret ettiğim o kanatlara şimdi hayrandım, maviliğine kinlendiğim o gözlerde şimdi batmaktaydım. Biz beraber olmalıydık, bütün dünya yok olsa bile biz var olmalıydık..