hevesle, ayıla bayıla yazdım. yorumlarınızı heyecanla bekleyeceğim, umarım beğenirsiniz mmmwa :33
Tanıdık Moskova soğuğu iliklerime işlerken havadan daha soğuk görünen gri binaya yönelttim adımlarımı. Dmitrov'a yakın olması en büyük handikapıydı bu binanın, kışları negatif 33'leri gören bir kent yaşanır kıvamda değildi benim gibi bir yaz insanı için.
Kapıdaki görevlilerle pek muhattap olmadan montumun cebine koyduğum notu uzattım, tüm kapılar da önümde bir bir açıldı. Ayrıldığımdan beri hiç değişmemişti koca bina, yatakhaneye yürüdüm dalgınca. Gece karanlığı camlardan içeriye doluyor, koridorlardaki sensörlü lambaların ben koridorda adımladıkça açılması ise benim gözümde karanlıktan pek bir şey götürmüyordu. Gece nöbetine kalmış eğitmenlerden biriyle denk geldiğimde benim geleceğimi bildiğini öğrendim, elimden çantamı aldı ve beni benim zamanımda eğitmenlerin kaldığı koridora yönlendirdi.
Koridorun en başındaki odanın anahtarlarını bana uzattığında kaşlarımı kaldırdım, bana Direktör'ün beni buraya yerleştirmelerini söylediğini anlattığında onaylayıp içeriye adımladım. Direktör... Adını sanını çok azımız bilirdik, hepi topu 7 insan. Yine de ona herkes Direktör derdi, görevler onun elinden geçerdi, rütbelendirmeler onun elinden geçerdi. Ben çocukken elimi tutup bana bildiğim her şeyi öğreten basit bir ajanken şimdi buralara gelmiş olması beni mutlu ediyordu.
Girdiğim odanın pek bir numarası yoktu. Küçük modern bir banyosu, binanın içinin yenilendiği aşikardı, kenarda yatak ve komodin vardı. Yatağın karşısına ufak bir tezgah ve tezgahın da önüne bir çalışma masası bırakılmıştı. Camlar genişti, yine de odanın sıcacık olması kalitesindendi zannımca. Kapının hemen sağına yerleştirilmiş elbise dolabına giysilerimi yerleştirdikten sonra bir sigara yakmak için az önce çıkarttığım montumu aldım omuzlarıma, Dmitrov soğuğu içeriye dolarken hızlı nefeslerle tükettim elimdekini.
Yarın sabah yıllar sonra yeniden bir derse girecek, adım kadar iyi bildiğim şeyleri yeniden dinleyecek olmama sebep olan olayın getirdiği gerginliği halen üzerimden atamamışken bir de çocukluğumu geçirdiğim binaya girmiş olmak beni daha da çok sıkıntıya sokuyordu. Yine de hızlı hızlı pijamalarımı giydim, ellerimdeki tütün kokusunu yok etmek için hızlıca yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Banyodan çıktığımda oda yeniden ilk geldiğim sıcaklığına dönmüştü.
Tek kişilik yatağa uzanıp üzerimi örttüğümde için halen bir nebze üşüyormuş gibi hissediyordum, fazla oyalanmadan uykuya daldığımı sabah çalan alarmımla fark ettim. Hızlıca hazırlanıp kahvaltıya inmek yerine kendime bir kahve yaptım, ders saati yaklaştığında Derslik-3 kapısından içeri girip önlerdeki bir sandalyeye oturdum.
Defterimi sandalyeye monte edilmiş minik sıraya koyarken çevremde bana bakıp minik minik konuşanlarda gezdirdim gözlerimi. Beni tanımıyorlardı, hepsinden büyüktüm hatta belki de iki katı yaşlarındaydım. Yine de sıcakça gülümsedim, bana selam verenlerle kısa sohbetler ettim. Dersliğin sıcacık havasını keskin bir bıçak gibi kesen esintiyle kapının açıldığını anladığımda gözlerim direkt kapıda dikilen uzun boylu adamı buldu. Dazai Osamu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
deathwish, soukoku
Historia CortaÖlümden dönmüştüm ve yine beni ölümün tam ortasına gönderecek olan yere geri dönmüştüm ancak Dazai Osamu'nun bu yağmurun altında beni öpüyor olması burada bile yaşamak için sebebimdi.