!! Cinsellik içeren bölüm!!
Yemeğin ilerleyen saatlerinde hem Minho'nun rahatlatıcı sesi hem de içtiği şarabın etkisi ile Hyunjin daha da rahattı. Konuşuyor, espri yapıyor ve eğleniyordu. Çok mutlu hissediyordu kendini. Sevdiği adamın yanındaydı ve gerçekten inanılmaz hissediyordu.
Normalde alkol de almayı sevmezdi. Kontrolü kaybetme fikri onun için çok saçmaydı ancak Minho yanındayken bundan korkmadı. Hatta şu an kendini yokladığında bile hiçbir şeyden korkmuyordu. Minho ona büyük bir güven veriyordu. Onu koruyacağına inanıyordu. Şimdiden, gelecekten hatta geçmişten bile korurdu onu Minho. Hyunjin buna emindi.
"Hiç sushi yemedin?"
Sohbetlerinin ortasında sushi dizili uzun tabağı gösterdi Minho.
"Sushi sevmem pek.."
Bu sözler Minho'nun suratındaki gülümsemenin istemsizce düşmesine sebep olmuştu. Tabağı köşesinden tutan elini usulca kendine çekti. Hyunjin ne olduğunu anlamadığından kaşlarını çattı
"N'oldu? Y-yanlış bir şey mi söyledim?"
Minho başını iki yana salladı, "Hayır hayır.."
Hyunjin ikna olmadı, "Yüzün neden düştü o zaman?"
Minho yavaşça dudaklarını ıslattı, "Çok sevdiğim bir sushi dükkanı var. Eskiden oraya gitmeye bayılırdım- yani hayata karşı bu kadar umutsuz olmadığım zamanlar.. Düşünmüştüm de artık seninle gidebiliriz oraya."
Minho oraya Jungsu ile giderdi ancak bunu belirtmeyi tercih etmemişti.
Hyunjin hüzünle gülümsedi,"Yine gideriz ki.. Sushi yemem ben sen yersin ama beraber oluruz, olmaz mı?"
Minho hafifçe eğdiği başını kaldırdı ve Hyunjin'e geri, küçük bir gülümseme sundu.
"Olur elbette!"
Ardından yemeklerine devam ettiler. Sohbetleriyle devam eden yemekleri bittiğinde ise Hyunjin'in ne ara geldiklerini anlamadığı iki kişi masayı toplayıp gitmişti. Minho ise onun bu şaşkın haline gülümseyip kumların üzerine bir örtü sermişti. İkili örtünün üzerine oturdular. Ay ışığı yüzlerine yansıdı, kıyıya vuran dalgalar kulaklarını okşadı.
Sonra birden Minho sarışın çocuğu kolları arasına çekti. Hyunjin belki de en çok istediği şey buydu. Minho'nun güçlü ve sıcacık kolları arasında olmak.. Minik kalbi küt küt attı ve ne yapacağını bilemedi. Minho kolları arasında duran bedenin gerginliğini hissedip onu rahatlatmak için ellerini sarı saçlara çıkarttı. Usulca okşadı sarı tutamları.
Eskiden neredeyse her gün okşadığı sarı tutamları hatırlattı ona bunlar. Canı yandı. Canı çok yandı..
Öbür taraftan Hyunjin için her şey çok yeniydi. Hayatında ilk defa minicik hissetti. Huzurlu, güvende ve mutluydu.. Hayal etmeye çalıştığı şeylerdi bunlar ancak şimdi kemikli el saçları arasından kayıp giderken hiçbir hayalin bu kadar iyi hissettiremeyeceğine karar verdi. Onun da canı yandı. Çok canı yandı çünkü bu zamana kadar ilk defa tatmıştı bu duyguları.
Kendini tutmaya çalışsa da dayanamadı, bir damla yaş sağ gözünden aktı. Sonra birkaç tanesi de ardından onu takip etti. Duygularının ağırlığı yüzünden otursa dahi düşecek gibi hissetti bu yüzden bir kolunu Minho'nun omzuna çıkarıp tutundu. Eş zamanlı olarak boğazından bir hıçkırık kopunca Minho kaşlarını çattı. Hafiften geri çekildi ve sarışın bedenin çenesinden tutup ona bakmasını sağladı. Yaşlarla parıldayan gözler, gözlerini buldu
"Hey.. Ne oldu ufaklık?"
Hafiften gülümseyip sakin sesiyle sorduğu soru Hyunjin'in ağlama isteğini körükledi. Küçük olan gözlerini yumdu ve yaşlar birer birer yanaklarından süzüldü, ay ışığında parladılar. Ancak Hyunjin hiçbir şey söyleyemedi. Saçlarındaki el yanağına inince gözlerini açtı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gods & Monsters, hyunho
FanfictionHyunjin: baba sevgisi eksikliğimi saçma sapan bir adamla kapatacağım diye çok korkuyorum İçerik uyarısı: cinsellik, zararlı madde kullanımı, kan, intihar