03

2.8K 191 106
                                    

hyunjin ısrarla çalınmaya devam eden kapısına bakmak için ayağa kalktı. bu saatte kim gelebilirdi bilmiyordu, fakat onu rahat koltuğundan kaldırıp keyfini bozan kim ise çok sinirlenecekti.

derin bir nefes alıp kapıyı araladığında birkaç saniyeliğine gördüğü silüet anında içeri girdi, kapıyı sert bir şekilde kapattı ve hyunjin'i duvara yasladı. bir dizini esmerin bacaklarının arasına sokup kumaşın üzerinden deliğine sürterken, diğer yandan avcu ile ağzını kapadı. her şey o kadar hızlı gerçekleşmişti ki hyunjin'in nefes almak için bile zamanı olmamıştı.

lee minho, yeniden buradaydı. bütün o laflarına rağmen utanmadan yine hyunjin'in kapısına dayanmıştı.

uzun olan eliyle ağzını kapatıp nefes almasını engelleyen kolu kavradı, birkaç zorlamayla beraber sonunda derin bir nefes alabilmişti, ama biliyordu ki minho istemese elini asla ağzından çekmezdi.

"neden geldin?" dedi hyunjin. minho'yu bir hışımla üstünden atıp tutuşundan kurtuldu. minho'nun yüzünde muzip bir sırıtış oluştu, damarlarla donatılmış güçlü elleri küçüğün belini sardı. "seni özledim güzelim, olamaz mı?" sahte laflarına karşı gözlerini devirdi hyunjin, "deliğimi mi özledin, beni mi?" dedi.

"seni ne kadar çok sevdiğimi unutmuşsun galiba, hatırlatayım bari." siyahlının beline attığı elleri yardımıyla onu kendine çekti, dudaklarını birleştirdi. öpüşmüyorlardı, savaşıyorlardı sanki. bu bir üstünlük savaşıydı ve en baştan bu yana minho kazanmıştı bu savaşı.

hyunjin'in dudağını dişleri arasında ısırdı, ağzına dağılan kan tadı ile dudaklarına yayılan tebessümü kendi dudaklarında da hissetti hyunjin. kollarını, diliyle hırçınca ağzını beceren adamın pantolonuna attı. uzun parmaklarının birkaç becerikli hamlesiyle büyüğün pantolonu yeri boylarken, minho da onun eşofmanının lastiğini çözüp uzun bacaklarından aşağıya indirmişti. hyunjin onu ayaklarıyla tekmeleyerek odanın başka bir köşesine attı.

öpüşmeleri son hız devam ederken minho küçüğün tişörtünün yakasını çekiştirerek ayırdı dudaklarını, hyunjin sızlanarak kollarını havaya kaldırdı. böylece artık, iç çamaşırı dışında çıplak kalmıştı, pantolonu bileklerinde bekleyen minho'ya karşın.

minho henüz kan toplamamış dolgun dudaklarını boynuna bastırdı, kan izi hyunjin'in vücudunda çıktı. minho eserine uzaktan bakınca gülümsedi, dudağında biriken diğer kan damlalarını da adem elmasının üzerine dağıttı.

şimdi, beyaz boyna yayılan kırmızılıklara bir defa daha baktı. ne olursa olsun, hyunjin vücudunun herhangi bir yerinde kendisinin sıvısı olunca çok güzel gözüküyordu. esmerin duvarlarını da böyle beyaza boyamalıydı.

hyunjin'in yarımyamalak kavrayabildiği saçlarıyla, az önce kanını dağıttı deriye bastırıldı. hyunjin'in güzel boynunda bulabildiği bütün kırmızılıkları emip öptü, diliyle köprücük kemiğini boylu boyunca çizerek, hyunjin'in oradan çok hassas olduğunu bile bile küçüğü delirtti. onunla uğraşmak her zaman çok hoşuna gidiyordu.

bu sefer, kan toplamış dudakları hyunjin'in göğüslerine indirdi. ellerini, hyunjin'in çaresizce dokunuşu altında titreyen beline attı. tırnaklarını çocuğun ince beline geçirip oradan kalçalarına kadar bir yol çizdi, hyunjin acıyla tısladı ve kendisini minho'ya itti.

"tch, henüz değil." dedi minho, sözünün hemen ardından hyunjin'in önünde dizlerinin üzerine çöktü. siyah saçlının iç çamaşırının lastiğinden kavrayıp çekerken, gözleri hâlâ kahverengiliklerdeydi.

"sana benimle oynamanın cezasını çok fena çektireceğim, bebeğim."

---

hcmd minho bi oc degil mi sizce de

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

hcmd minho bi oc degil mi sizce de

he calls me daddy,, hyunho. Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin