Merhabaa!
Umarım hoşunuza gider, tarih bırakabilirsiniz buraya<3
.
Geldiğinden beri baktığı üçüncü kitabı yerine koyan adamın yüzündeki ifade beklenmedikti. Tatmin olmuş bir yüzleydi, oysa üçüncü kitabı yerine bırakmıştı ve istediği kitabı bulamamıştı. Amacım sapıkça onu izlemek olmasa bile ne aradığını merak ediyordum, çünkü bu ilk değildi. Geçen perşembe de onu görmüştüm, kitapları karıştırırken. O zaman kaç kitaba baktığını saymamıştım ama kitap almadan çıkmıştı.
Tutamadığım ve hesaplayamadığım hapşırığım normalinden sesli çıkmış olmalıydı, çünkü o bu tarafa bakmıştı. Onu izlediğimi anlamış olabilir miydi? Olabilirdi, rezillik. Hızlıca düşünüp harekete koyuldum. Hallolur.
Kaküllerimi düzelterek onun arka taraftaki rafına doğru ilerledim, amacım basitti. Ona değilde arkasındaki kitaba bakıyormuşum gibi yapacaktım, hızlıca kendime bir kitap seçtim ve aradığım kitabı bulmuşum gibi davrandım.
Seçtiğim kitap biraz şaşırmamı sağlamıştı ama bunu dışıma belli etmemiştim. Bu kitabı hep okumak istemiştim ama o cesareti bir türlü toplayamamıştım. Arkasını okumak için kitabı çevirdiğimde yakınımda bir gölge hissettim, gölgenin sahibinin yüzüne bakmadım ama kokusunu istemeden içime çektim. Çok güzeldi.
Kafamı kaldırdığımda onu gördüm, kitap almayıp sadece bakınan o adamı. Bana bakıyordu galiba, onu umursamamak için hızlıca önsözü atlayıp kitabın ilk sayfasını açtım. Birazdan uzaklaşır diye düşündüğümden kendimi meşgul etmek istedim, ilk cümleyi okudum; Bütün mutlu aileler...
"Bütün mutlu aileler birbirine benzer, her mutsuz ailenin mutsuzluğu kendine göredir."
Sesini ilk sefa duymuştum.
"Anna Karenina." dedi iç çekercesine.
Kafamı kaldırıp "Evet. Okudun mu?" diyerek sordum.
Kafasını salladı, "Tamamen okuduğum nadir kitaplardan, bir şeyler hissettirmişti." dedi sonrasında.
Dudağımın kenarı istemsizce kıvrılırken "Alayım bence bunu." dedim. Küçük ama hızlı adımlarla yanından uzaklaştım -ya da kaçtım- ve kasaya ulaştım. İki kişi vardı sırada, ikincisinin arkasına geçtim ve istemsizce kafamı az önceki yere çevirdim. Orada değildi, gitmiş olmalıydı.
Gözlerim elimdeki kitaba kaydı, ayracı var mı diye kontrol etmemiştim. Bu yüzden kitabın içine bakmaya başladım, hızlıca sayfaları geçerken ayracın olduğu sayfada durdum. Kitabın ayracı vardı, evet ama sadece ayracı yoktu. İçinde küçük katlanmış açık mavi bir kâğıt vardı, biri unutmuş olabilir miydi içinde, ya da.
Ya da bu bana bir nottu.
Onun tarafından yazılan belki de..
Notu açmaya fırsat kalmadan sıra bana geldiği için notu hızlıca çantama atıp kitabı kasiyere uzattım, aklım hâlâ nottayken ödemeyi yapıyordum.
Sonunda kendimi kitapçıdan dışarı attığımda hızlıca çantamı açttım ve katlanmış kağıdı çıkardım.
İyice dokunduğumda içinde bir şeyin olduğunu hissetmiştim, direkt kağıdı açıp içine koyulmuş şeye baktım.
Bu bir küpeydi.
Altın rengi halka bir küpe.
Çok güzeldi fakat sadece bir tane vardı, ikincisi yoktu. Düşürmüş müydüm acaba?

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Cümle
Storie d'amoreGünlerden yine perşembeydi. Ben, o ve kitapçı. Her şeyin başladığı gündü, perşembe.