(:

35 2 9
                                    

Oğuz'un yaptığım şeyi anlayabilmesi imkansız değildi aslında. Kilolu bir kızdım ve yemekte bir anda yemiştim bunu takıntı edip kusmuş olmam normaldi. Sadece ailem umursamadığı için kimsenin fark etmeyeceğini sanıyordum. Oğuz'la yeni tanışıyorduk ve buna dikkat edip bilmesi de korkutmuyor değildi. Bunlardan arınmam lazımdı. Kusuyordum ve sebesizce mutluyum. Ailem ile oğuz'un ailesinin nereden tanıştığını deli gibi merak ediyordum. Sorunları olduğunu, bir cogunun ailesi tarafından olduğunu görebiliyordum. Acaba birdaha görüşür müydük?
Düşünmekten yorulmuştum. Yapmayı istediğim tek şey uyumaktı. Günlerimin çabucak bitmesini istiyordum. Yorganımın altına girerek kendimi uykuya teslim ettim.
Uyandığımda eve bir sessizlik hakimdi. İçeriden hiçbir ses gelmiyordu. Telefonumu elime aldım. 4 mesaj,bir cevapsız çağrı vardı. normalde arayan ya da mesaj atan olmadığı için endişelenmiştim.
054***: hey, ben oğuz(14.41)
054***: numaranı annenden aldım. Benimle arkadaş olabileceğini söyledi.(14.42)
054***: cokta meraklı değilim arkadaşlığına. yazmazsan yazma. (14.42)
054***: kendini öldürmedin değil mi?(15.12)
Tuhaftı. Neden kendimi öldürecebileceğimi düşünmüştü. Oğuz'la yeni tanışmama rağmen neden bu kadar çabalıyordu? numarasını telefonuma kaydettim. Arayan kişi de oğuzdu. Mesajı attıktan sonra kontrol etmek için aramış olmalıydı. Garipti. Birisi tarafından merak edilmek. Daha fazla meraklandırmamak için
B:iyiyim, ölmek için güzel bir günü bekleyebilirim evvela. Bugün onun için hazır değilim.(15.23)
B: ayrıca annem sana ne zırvaladı? Sana para mı verdiler yoksa benimle arkadaş olman için Oğuz? (15.23) anında mesaj geldi.
Oğuz; hahahw ((: hayır güzellik para falan almadım. Ayrıca nankör olma annen cok tatlı bir kadın (15.23)
ne?  Gerçcekten annemin mükmmel olduğunu mu düşünüyordu?
B: sahiden öyle mi düşünüyorsun?(15.25)
Oğuz; içinizde ne yaşadığınızı bilemem fakat iyi bir kadın gibi.(15.25
Aslında doğru söylüyordu, annem dışarıda ki insanlara gayet kibar ve iyiydi. Tüm zorbalığı banaydı.
Oğuz: seninle tanışmak istiyorum(15.26)
B: kimseyle tanışmak istemiyorum.(15.27)
Oğuz: tamam o halde, buralardayım.(15.27)
Kırmış mıydım onu? Cocugu reddettiğime inanamıyordum. Ama.. ben
Ben sahiden onun yanına yakışmazdım. Benimle arkadaşlık etmek istemesi bile çok saçmaydı.

Oğuz: yanıma yakışmayacağını her seferinde kendine hatırlatmayı kes güzelim. (15.30)

şaka yapıyor olmalıydı. Odama ses dinleyici yerleşitrmiş olamazdı. Ki böyle bir şey olsa dahi içimden söylemiştim. Bunu nereden bilebilirdi ki. Ayrıca bana güzelim demişti. Yazdığı mesajı cevapsız bırakıp odamdan çıktım. Midem bulanıyor ve karnımdan garip garip sesler geliyordu. Acıkmıştım. Mutfağa gidip bir salatalık aldım. Fakat salatalığı ısırdığım an midem daha cok bulanmaya başlamıştı. Zar zor salatalığın yarısını yedim. Aslında oğuzun bu konuları bilmesinin tek sebebi onunda böyle şeyler yaşabilmiş olmasıydı. Fakat Oğuz cok yakışıklıydı ve eskiden kilolu birisi olabileceğine inanmıyordum. Evin bu sessizliği içime kurt düşürmüştü. Sahi misafirlerimiz vardı ve gitmiş olmalılardı fakat annemler neredeydi? Onlar nereye gitmişti. Diye düşünürken odamdan telefonumun zil sesi yükselmeye başladı. hemen gidip aldım. Arayan annemdi.
-Efendim?
-Bukre biz Meltem teyzenlerin dağ evindeyiz. Sende 2 saate hazırlan Oğuz seni almaya gelecek, dedi.
-Anne siz meltem teyzelerle nereden tanışıyorsunuz?
-Aslında siz çok küçükken, yani oğuzla sen 2 yaşındayken tanıştık fakat onlar Türkiye de oturmadığı için sıklıkla buluşamıyorduk.
-Anladım, tamam ben hazırlanırım.
-Üstüne düzgün bir şeyler giy Bukre! Bunu demesi ile yüzüne kapatmam bir oldu. Annem her zaman gösterişe, giyimine kuşamına dikkat etmişti. Babam ve işi gereği buna daha da özen gösteriyor her zaman gösterişli takılıyordu. Ben ise o kadar kıyafetim olmasına rağmen sürekli eşofman ve sweatshirt giiyiyordum. Bu annem için oldukça gurur kırıcı bir durum olmalıydı. O da beni yanına yakıştırmıyordu. Hatta sanırım 4 yıldır hiçbir aile fotoğrafımız yok. Kilo aldığımdan beri benimle bir kez yan yana gözükmek istemedi. Dışarı çıktığımızda bile magazine çıkmaktan korktuğu için ve laf olmasını istemediği için benimle zar zor çıkıyordu. Bazen annemden özür dilemek geliyor içimden. Fakat bana bunları hissettiren yaşatanın da bir nevi onlar olması cok üzüyor. Bu düşüncelerden sıyrılmak için odama geçtim. Ne kadar kalacağımızı sormadığım için yanıma bir kaç parça bir şey almaya karar verdim. Sırt çantamı çıkarttım ve içine kırmızı sweatshirtimi, siyah pantolonumu koydum. Dağ evi olduğu için altıma eşofman giymekte sakınca görmüyordum. Çantama şarj aletimi, kulaklığını, makyaj malzemelerimi ve birde kitabımı koyduktan sonra aynanın karşısına geçtim. hala kiloluydum. Hemde cok kilolu. Boyumdan dolayı kilom 81 değilde 76 gibi duruyordu. fakat bu da fazlaydı. Gerçekten zayıf olmak istiyordum. Tartışma düşüncesi aklımdan çıkmasa da kıyafetlerimi değişmeyi başarmıştım. Altıma siyah bir eşofman, üstüne de siyah bir sweatshirt giymiştim. Yine gösterişten uzaktım. Saçlarımı da topuz yaptım. Annemin kızacağını bile bile bunları giymiştim. Fakat görünüşe göre beni cocukluğumdan beri tanıyorlardı. Belki yadırgamazlardı. Acaba Oğuz ile cocukluğumuza dair bir anımız var mıydı? Beni tanıyor muydu? Kaç yaşındaydı? Cok fazla merak ediyordum.  Hazırlanıp beni almasını beklemeye başladım. O sırada aklıma kanalda ki son video geldi. Bilgisayarımı açıp masamın üzerine yerleştirdim. Son videoya tıkladığımda bu sefer tekte açıldı. Çok merak ediyordum bu videoda neye değindiğini.  bu videoda yazılar yoktu. Siyah ekran aynıydı. Fakat yazılar gitmişti. Bir anda sesi açmak aklıma geldi. Odanın içini belli belirsiz tanıdık bir ses kapladı ki, öyle güzeldi ki bu ses..
Tom Odell/ Another Love şarkısını söylüyordu. Ne olmuştu da birden sesini yayınlamaya karar vermişti anlamamıştım. huzur veriyordu sesi. Tanıdığım birisinin sesine cok fazla benziyordu. Çıkartamıyordum. Bu sesi daha önce işittiğime emindim. Şarkıyı söyledi ve videoyu bitirdi. İkinci kez açmak istediğimde bir anda kanal kitlendi. Ne olduğunu anlayamıyordum. biraz daha bloglarda,
Tumblr da gezdikten sonra kapının zili çaldı. Gelen Oğuz olmalıydı. Kapıyı açtığımda onu karşımda gördüm.. saçları bu sefer taranmıştı. Dağınık daha hoş duruyordu. Elimi geçirip dağıtmayı çok istedim. Gözleri bu sefer bilmediğim bir maviye bürünmüştü. Bu kadar etkilenemezdim.
-İçeri almayacak mısın?
-Ha? Yaptığım şeyi anlayamadım. Durmuş onu izliyordum ve sorduğu soru cok açıktı. Kendimi toplayarak.
-Pardon, dalgınım şu sıralar. Geç. Gülümsedi. Bana gülümsedi. Tuhaf hissediyordum. Aptal gibi sırıttığıma emindim. Salona geçti, bende peşinden geçtim.
-bir şeyler içer misin? Nezakketten de olsa sormam gereken soruları sordum.
-Hayır, cok oyalanmayalım merak etmesin ailen.
-Kimin umrunda, kahve yapıyorum ikimize de dedim ve mutfağa geçtim. Ah.. nasıl içtiğini sormamıştım.
-Tuzlu olsun benimki ((: geldiğini bile duymamıştım. Ne oluyordu bana? Ayrıca ne demişti o tuzlu mu olsun demişti?
-Ne? Dedim ağzım açık bir şekilde.
-Güzelim sende şakadan anlamıyorsun ama orta şekerli yap bakalım. Dedi
-Üzgünüm,sade yapacağım demekle yetindim. Şekerli içemezdim Garip hissediyordum. İkinci bana güzelim deyişiydi ve kendimi böyle hissetmesem dahi çok hoştu. Kahveleri hazırlayıp yanına bitter çikolata koydum. Tabii ki ben yemeyecektim. Artık dikkat etmeliydim evet kusuyor olabilirim fakat almamalıydım işte. Tutmalıydım biraz.
-Ellerine sağlık çok güzel olmuş dedi,. Düşüncelerim beynimi rahat bırakırsa adam akıllı konuşabilecektim fakat dilim tutulmuş gibiydi. Konuşmamak için kahvemden yudumlar aldım.
-Sırf fazladan kalori almamak için 1 çay kaşığı şekeri atmadın kahvene, çikolata da yemiyorsun.
-Sorun değil, çok sevmem. Belki yalan kurtarırdı beni.
-Sevdiğini biliyorum Bukre,
-Nereden bilebilirsin?
-Beni tanımıyor olabilirsin fakat seni tanıyorum Bukre, seni tanıyorum.
Bu da ne demekti şimdi? bazı şeylere çok kafa yorsam da anlayamıyordum. Belki cocukluk anılarmızdan bahsediyor olabilirdi. Var olduğuna emin olmadığım hikayeler. Kahvesini bir yudumda bitirip
-Ben aşağıda bekliyorum, hazırlanıp gelirsin dedi ve evden çıktı.
Üstüme kapüşonlumu geçirdim, eylül ayına yeni girmemize rağmen hava olması gerekenden soğuktu. Benden daha ince giyinmişti. Gideceğimiz yer uzak mıydı bilmiyorum ama her ihtimale karşı ona da bir hırka aldım. Ne akla hizmet kazakla dışarı çıktığını aşağı indiğimde soracaktım.  Çantamı alıp evi kitledikten sonra siyah botlarımı da ayağıma geçirdim. aşağı indiğimde Oğuz'u göremedim. Tam telefonumu elime alıp arayacaktım ki, önümde bir araba durdu. Gelen kişi Oğuzdu. Ne yani ehliyeti var mıydı? 18 yaşında mıydı oğuz ya da daha mı büyüktü? Onun hakkında bir cok şey merak ediyordum. Ehliyeti yeni almış birisine nasıl emanet edebilrlerdi ki beni.." Canımı seviyordum ve ölmeye meyilli değildim."
Arabaya tereddüt ederek yaklaşsam da ona belli etmemeye çalıştım.
-Korkma ehliyetimi yeni alsam da 13ümden beri araba sürüyorum diye açıklama yaptı bana. Beni bu denli tanıyor oluşuna ağzım açık kalıyordu. Onun hakkında en ufak bir şey bilmiyorken benim hakkımda bu kadar şey bilmesi, hissettiklerimi anlaması tuhaftı.. Dağ evine gidene kadar araba da müzik dinledik. Ben bir çok şarkıya eşlik etsem de
o sadece mırıldanmak ile yetindi. Fakat mırıldanması bile kanalda ki sese benziyordu. O kişi oğuz olamazdı. Sanmıyordum. arabaya bindiğimizden beri ikimizde tek kelime etmedik.

açlıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin