Telefonumdan gelen ses beni sabahın erken saatlerinde uyandırdı. Yanımda yatan beden hala uyanmamıştı. Biraz doğrulup alarmımın sesini kapattım. Dün çok yorulmuştum biraz belim de ağrıyordu. Yataktan Hyunjini uyandırmadan odadan çıktım ve lavaboya girdim birkaç işimi halledip mutfakta yemek hazırlamaya başladım. İkimiz içinde sandviç hazırlarken birden belime dolanan ellerle korktum. Arkamı dönüp Hyunjin'in yeni uyanmış yüzüne öpücük kondurdum.
"Hadi elini yüzünü yıka gel yemek yiyelim."
Başını sallayıp uyuşuk uyuşuk mutfaktan çıktı. Bende sandviçleri masaya koydum. O gelmeden yemeğe başlamıştım bile. Mutfağa enerjik bir şekilde girip yanıma oturdu ve yanağıma kocaman bir öpücük yerleştirdi.
"Oh nefis gözüküyor eline sağlık."
Gülümseyip 'Afiyet olsun' dedim.
"Hatırlamışken söyleyeyim bugün lunaparka gideceğiz unutma."
"Nasıl unutabilirim Felix bebeğim."
Bir kaşımı kaldırmıştım ne alakaydı şimdi bu.
–
Akşam olmuştu ve hep beraber lunaparka gitmiştik Seungminle Jeongin biraz geç kalmıştı fakat çok problem olmamıştı.
"Hadi gondola binelim hep beraber." Jisung bağırıp gondolu göstermişti.
Biraz korkutucuydu ama binebilirdim sanırım. Başımı sallayıp hep beraber gondola bindik.
Jisungla Minho en arkaya oturmuştular, biz Hyunjinle onların önüne oturduk. Bizim önümüze de Bangchanla Changbin oturdu. Diğer taraftaki en arkayada Jeonginle Seungmin oturmuştu.
Yavaş yavaş gondol hareket etmeye başlıyordu. Yavaş yavaş sallanıyorduk. İlerledikçe daha da korkunç olmaya başladı. İyice sallanmaya başladı ve bende olabildiğince bağırmaya başladım. Bu hissi asla tarif edemezdim. Hem korkunç hem de eğlenceliydi. Gondolun yukarı çıkıp inmesi bana çok adrenalin veriyordu.
Yanımda oturan Hyunjinde de hiç bir fark yoktu. Arkamızda bulunan Minhoyla Jisung sürekli çığlık atıp duruyordular. Artık bitse de buradan kurtulsam.
Birkaç saniye içerisinde sonunda bitmişti. Başım biraz dönüyordu. Çıkarken neredeyse düşüyordumki Hyunjin belimden tuttu.
"İyi misin bebeğim."
Kafamı sallayıp iyiyim dedim. Ardından Jisung'un bize yüksek sesle bir şeyler demeye başladı.
"Çok eğlenceliydi hadi 360 derece dönen şu şeye de binelim!!!"
Hyunjin tek kaşını kaldırıp Jisung'a bakarak konuştu.
"Ben o şeye hayatta binmem Felix'te binerse kusar gibime geliyor. Siz binerseniz binin biz Felixle atlı karıncaya bineceğiz değil mi Felix."
Gülüp Hyunjin'in yanağını öptüm.
"Tamam sen öyle diyorsan öyle olsun."
Elimi tutup beni sürüklemeye başladı. Atlı karıncanın ışıkları çok güzeldi hemen oraya girip bir ata oturdum yan tarafımdaki ata da Hyunjin bindi. Birkaç saniye sonra yavaşça dönmeye başladık ve tatlı bir müzik çalıyordu. Hyunjin kovboy takliti yapmaya başladı. Sanki kafasında bir kovboy şapkası varmışta düşücekmiş gibi yapıp atına 'deh' diyordu. Bu beni güldürmüştü.
Güldüğümü gördükten sonra elinde bir ip varmışta önündeki bir şeye atmış ve önündeki şeyi yakalamış gibi yapmaya devam etmişti. Çok tatlıydı. Hep onunla beraber olmak istiyorum. Keşke her yere onunla gitsek. Onun güzelliğine dalarken bir anda atlı karınca durdu. Hyunjinle beraber indik. Grubumuzu bulmaya gittik. 360 derece dönen şeyin oraya gittik ve onlarda yeni inmişti. Seungmin bir poşete kusuyordu Jeongin ise onun sırtını sıvazlıyordu, Jisung çok eğlenceliydi diye seviniyordu, Minho başı dönerken ona katılıyormuş gibi yapıyordu, Bangchanla Changbin ise bir yerde oturup dinleniyordular.