—bilgilendirme: eğitim yılı sistemini kore'ninki gibi değil türkiye'ninkini gibi yapıyorum haberiniz olsun
***
-11 haziran 2016-
Hyunjin aynı ailesi ile yaşamına devam ediyordu, onun için gerçek anne baba gibi olmuşlardı. Evlatlık alındığı günden beri özel okullarda okuyordu.
Küçükken zengin olan insanların çok çalışarak zengin olduğunu, çok çalışan insanların da eğitimli kişiler oldukları için iyi kişilikleri olduğunu düşünürdü. Onun ailesi istisna olsa da diğerleri düşündüğünün aksiydi. Okulda sırf evlatlık olduğu için görmediği zorbalık kalmamıştı. Sırf ailesini üzmemek, onları uğraştırmamak için sesini çıkarmıyordu. 'Nasıl olsa üniversiteye geçince her şey bitecek, bir yıl daha dayanırım' kafansındaydı.
Sabah kalktı, bugün okulun son haftasının ilk günüydü. 3 ay bile olsa okuldaki o çöplerden uzak kalabileceği için mutluydu.
Üstünü değişip kahvaltıya indi, yemeğini yedikten sonra kapıdan çıkacakken annesinin sorusuyla durakladı.
"Bugün resim dersin yok muydu? Resim çantanı almamışsın."
Hyunjin unuttuğunu fark edip hemen yukarı çıktı, resim çantasını alıp annesine sarıldı.
"Ben kaçtım!"
Hyunjin hala arabaya binmekten korktuğu için mümkün olduğunca binmemeye çalışıyordu. Okulu çok da yakın sayılmazdı fakat Hyunjin sırf arabaya binmemek için erkenden kalkıp yürüyordu.
~
Hyunjin kendini resme vermişti. Yanından kağıt kalem hiç eksik olmazdı. Ne zaman üzgün, kaybolmuş hissetse resim çizerdi. Okuldaki resim sergilerine hep katılırdı. Öğretmeni de yeteneğinin farkında olduğu için ailesiyle konuşup bu alanda ekstra eğitim almasını önermişti. Tabii ki kabul etmişlerdi, Hyunjin bilindik bir ressamdan özel ders alıyordu. Ailesi ne zaman konu Hyunjin olsa ona en iyisini yapmaya çalışıyorlardı. Bu onu ailesine karşı çok minnettar hissettiriyordu.
~
Okula vardığında yavaş yavaş diğer öğrenciler de gelmeye başlamıştı. Hyunjin kulaklıkları kulağında, bir hayalet gibi dolaşıyordu her zaman. Sessizce sınıfına çıkıp başını sırasına yasladı. Fazla uyuyamıyordu, kabusları ilk zamanlarla aynı sıklıkla olmasa da hala devam ediyordu. Okul için ekstra erkenden kalkmak da vücudunun yorgun düşmesine sebebiyet veriyordu.
Birkaç dakika bu şekilde kaldıktan sonra çekilen saçının acısıyla bağırarak kafasını kaldırdı. İnsanların yine ona sataşası tutmuştu anlaşılan. Hyunjin saçlarını uzun kullanıyordu, alakasız bir şekilde bu saç şekli insanlara yeni araç olmuştu. Ne zaman onu rahatsız etmek isteseler saçını çekiyorlardı.
"Yine ne istiyorsunuz? Okulun kapanmasına az kaldı, rahat bıraksanız olmaz mı?"
Karşısındakiler kahkaha atarak konuştu.
"Son hafta daha eğlenceli oluyor ama, sıkılıyoruz hadi eğlenelim."
Cümlesini bitirir bitirmez Hyunjin'in yüzüne tokadını geçirmişti. Bu okuldaki kendini kabadayı sanan gençler ne zaman canları sıkkın olsa, hınçlarını Hyunjin'den çıkarıyorlardı. Artık alışmıştı, alışmak zorunda kalmıştı.
Bugün normalde yaptıklarından daha fazla dövüyorlardı, kontrolsüzce vuruyorlardı. Hyunjin yere düştüğü halde tekmelemeye devam ediyorlardı. İçlerinden biri en sonunda yanlışlıkla fazla güçlü tekme atınca işler karıştı. Hyunjin okul dolabına doğru yerde kaydı, kafasını vurdu. O an bilinci kapandı. Kafasını çarptığındaki ses o kadar yüksekti ki koridordan geçen bir öğretmen hemen sınıfa girmişti. Gördüğü manzara ile dehşetle çocuklara baktı. Cebinden telefonu çıkarıp önce ambulansı, sonra da velisini aradı. Onlar gelene kadar da Hyunjin'i döven çocukları disipline gönderdi. Bu sefer Hyunjin'in sesini duyurmasına gerek kalmadan ceza alacaklardı.
Hyunjin'in gözünü açtığında hastanedeydi. Bu aklına kazadan sonraki anı hatırlatmıştı. Yanına baktığında koltukta bekleyen annesini gördü.
"Hyunjin?! İyi misin? Canın yanıyor mu?"
Hyunjin gülümsedi.
"İyiyim anne, bir şeyim yok."
"Sana bunu kim, neden yaptı?"
Hyunjin gözlerini kaçırdı, konuşmadı. Onu uğraştırmak istemiyordu.
"Lütfen söyle, bunu halledebiliriz."
Hyunjin yine konuşmadı.
"Hmm, peki o zaman seneye okul değiştirmeye ne dersin? Son senende böyle şeylerle uğraşmanı istemiyorum. Bu okula da gitmeye devam etme, karneni almak için başkasını gönderirim. Sana zarar vermelerine izin veremem."
Hyunjin'in gözleri parladı.
"Olur, çok teşekkür ederim."
~
-12 Eylül 2016-
Tıpkı okulun son haftası gibi yaz tatili de su gibi akıp gitmişti. Yeni okuluna başlayacaktı, bazı şeylerin farklı olmasını umuyordu. Gideceği okul özel değildi. Aptal, burnu havada gençler olmayacağını düşünmek istedi.
~
Seungmin'in perspektifinden
Uykulu bir şekilde yatağından çıkıp yüzünü yıkadıktan sonra, çok vakti kalmadığını anladı. Hızlıca annesinin kahvaltı için hazırladığı tostu masadan alıp kapıya koştu. Açtığında bahçede onu bekleyen arkadaşları Felix ve Jisung'u gördü. Yüzlerinden ne kadar bekledikler anlaşılıyordu.
"SEUNGMIN DAHA NE KADAR YÜZÜMÜZE BAKACAKSIN? KOŞSANA GEÇ KALIYORUZ?!"
Jisung sinirle söylendiğinde Seungmin kendine gelip koşmaya başladı. Üçlü beraber okula doğru koşuşturmaya başladılar, 6-7 dakika içinde okula vardıklarında nefes nefese kalmışlardı ama değmişti. Zamanında yetişmişlerdi. Sakin adımlarla sınıfa doğru yürüdüler. Kapıdan taraftaki 4. sırada Felix, orta sıradaki 4. sırada Jısung, kapıdan taraftaki 5. sırada ise Seungmin oturuyordu.
Sınıf öğretmenleriyle iyi anlaşan bir sınıftı, sınıf kakaotalk grubunda öğretmenleri bugün yeni bir öğrenci geleceğini de söylemişti. Bu üçlü çoğunlukla kendi aralarında takılsalar ve diğer insanları umursamasalar da, ne zaman yeni biri gelecek olsa çok meraklanıyorlardı.
________________
bana sövün diye burda bırakıyorum devamını yazıcam hemen