***
Hyunjin'in perspektifinden
Kendilerini fazla yüksekte gören grup ile aramızdaki konuşma sesimi yükseltmemle sona erse de anlaşılan bazıları anlamamıştı. Aralarında Jisung olan ve onu hep birlikte gördüğüm diğer iki arkadaşı bulunduğumuz masaya doğru geldiler. Jisung yanıma ve diğer ikisi de karşımıza geçti. Bir anda yakınmışızcasına konuşmaya başladı Jisung.
"Hyunjin her yerde seni arıyoruz, beraber yemek yiyelim diye önden masa kapman çok nazik. Bu öküzler olmasa seni çabucak bulurduk, tüm görüşü engelliyorlar."
Jisung konuşmasını bitirip onlara rahatsız olduğunu belirten bakışlarını gönderdiğinde yanımızdan ayrıldılar.
Gitmeleriyle Jisung'a döndüm.
"Gerek yoktu, halletmiştim zaten. Bir daha beni kurtarmaya çalışmanıza gerek yok."
Masadan kalkıp sınıfa doğru ilerledim. Kaba davrandığım için kötü hissediyordum fakat geçmişimden kaynaklanan içimdeki suçluluk duygusu daha yoğundu. Ailemin ölümüne sebep olduğumda bir daha asla mutlu olmamam gerektiğini düşündüm, hak etmediğimi düşündüm. Hala da öyle düşünüyorum. Bu yüzden arkadaşım da olmamalıydı. Onlarla konuşmaya devam edersem arkadaş olmak zorunda olacaktım, biraz bile olsa hoş duygular hissedecektim. İmkanı yoktu, mutlu olmamalıydım.
Seungmin'in perspektifinden
Sınıftaki halleriyle ona üzülmeme sebep olan Hyunjin şu anki tavırlarıyla sinir olmama neden olarak kafamı karıştırmıştı. Nasıl duygular beslemem gerektiğini çözemiyordum.
"Şu tavra bak ya! Biz onu aptalların elinden kurtarmak için gelelim, beyefendi bizi terslesin. Belki de en başında ona üzülmemeliydik, sadece çift kişilikli delinin tekidir."
Konuşmalarımla Felix iç çekti, Jisung ofladı. Bu durumun Jisung'un canını ikimizden daha fazla sıktığını anlayabiliyordum. Barizdi, Hyunjin ile gerçekten arkadaş olmak istiyor gibi duruyordu. Felix de Jisung'un duygularını anlamış olacak ki konuştu.
"Üzülme Jisung. Bence küçükken arkadaşı olmamıştır o da çok üzülüp yalnız olmak zorunda kalmıştır, sonra da yalnızlığa alıştığı için arkadaş edinmek garip geliyordur. Kesin böyledir bak pes etmeyelim başarabiliriz."
Jisung Felix'in söylediklerine karşı gülümsedi, samimi olmayan bir gülümseme. Jisung her zaman arkadaşlarına çok değer verirdi, insanlara çabuk bağlanırdı. Hyunjin'e de bağlanmış olmalıydı, aralarında gerçekleşen çok şey olmamasına rağmen.
Hiçbirimizde yemeğimizi bitirecek moral kalmayınca bahçede dolaştık. Havalar soğumaya başlamıştı, yakında yağmur yağmaya başlardı. Esen rüzgar irkilmemize sebep olduğundan içeri girdik. Zaten bahçede top oynayanlar dışında pek insan olduğu da söylenemezdi. Tam hasta olma havasıydı, asıl bizim bahçede bu kısa kollu formalarla dolaşıyor oluşumuz saçmalıktı.
Zil çaldıktan sonra herkes sınıftaydı, geriye atlatılması gereken 3 dersimiz kalmıştı. İlki Kimya, son ikisi ise bedendi. Kimyayı çok severdim, fakat katlanabilecek modumda gibi hissetmiyordum. Kafamı sıraya koyup diğer derse kadar uyumaya karar verdim.
Jisung'un beni dürtmesiyle uyandım, çoktan teneffüs olmuştu. Şimdi soyunma odasına gidip üstümüzü değiştirmemiz gerekiyordu. Üstümüzü değiştirip bahçeye çıktık, sınıfımızdaki diğer kişiler çoktan çıkmış öğretmeni bekliyorlardı. Hızlıca biz de yanlarına geçtik, çok geçmeden öğretmen geldi.
"Biraz sağlıklı olun diye genel esneme hareketleri yapacaktık ama her an yağmur yağabilir gibi duruyor. Bu yüzden bugünlük serbestsiniz."
Herkesten spor yapmayacakları için sevinen sesler çıkmıştı. Herkes farklı bir yere dağıldı, kimisi telefonlarına bakarken kimisi top oynamaya başladı. Uyanalı çok olmadığı için hala uykulu hissediyordum, eve erken gitme şansım olsa güzel olurdu.