Ben elindeki iki çiçekle arabasından inip kapıya adımladı ve zile bastı, birkaç saniye sonra kapı Tiana tarafından açılmıştı. "Merhaba ufaklık." dedi Ben elindeki çiçeğin bir tanesini kızıl kıza uzatırken. "Bu senin için."
"Ben, bunlar benim en sevdiğim çiçekler." Tiana büyük bir sevinçle Ben'in uzattığı çiçekleri alıp burnuna götürdü ve gözlerini kapatıp kokusunu içine çekti. "Teşekkür ederim, çok naziksin."
Ben'in girmesi için geriye çekildi, esmer adam o boşluktan içeriye girdiğinde masayı hazırlayan Jasmin ile karşılaştı ve elindeki bir diğer çiçeği de o kadına uzattı. "Kraliçem, bu da sizin için."
Jasmin küçük bir kahkaha atıp Ben'in elindeki çiçeği aldı. "Çok naziksin tatlım, çiçek almayalı uzun zaman olmuştu."
"Bu taş bana atıldı galiba?" Ethan oturduğu koltuktan kalkıp yanlarına adimlamaya başladı. "Neden bana çiçek almadın?"
"Çünkü daha güzelini aldım." Ben ceketinin iç cebinden yıllanmış bir şarap çıkardığında arkadaşının gözleri fal taşı gibi açılmıştı. "Eminim bunu bir çiçekten çok daha fazla seversin."
"1940 yılından kalma mı?" Ethan şişeyi alıp hafifçe havaya kaldırdı. "Dostum bunu senden bile daha fazla severim."
"O zaman kadehlere katma işi sende." Jasmin üstünde kadehlerin olduğu tepsiyi kocasına uzattı.
Bu sırada Ben'in dikkatini bir şey çekmişti. "Biz beş kişiyiz, neden altı ve tabak var?"
"Elsa da gelecek tatlım." Jasmin mutfaktan bağırdı. "Elsa, Anthony'nin sınıf öğretmeni, aynı zamanda Tiana ile oldukça yakınlar. Umarım bir sorun olmaz senin için."
Ben sırıtmamak için zor tuttu kendisini, sabah garajdan çıktıktan sonra Elsa'ya yetişmek için uğraşmıştı fakat yetişememişti. Şimdi istediği fırsat eline geçmiş oldu.
"Hayır, neden sorun olsun ki?"
"Ben, kolundaki toka ne güzelmiş." Tiana vazoya koyduğu çiçekleri masanın ortasına koyarken söyledi. "Hangi şanslı kızın tokası o?"
Ben kolundaki tokaya baktı, Elsa'nın tokasını unutmamak için bileğine takmıştı. "Bu," dedi kısık bir sesle. "Bir arkadaşıma ait. Yere düşürmüş, ona geri vereceğim de unutmamak için taktık bileğime."
Tiana içtenlikle gülümsedikten sonra çalan kapıya bakmak için gitti. Ben de dikkatlice kapıya bakıyordu ve sonunda istediği kişiyi gördü.
Onunla göz göze geldiklerinde ikisi de birbirine gülümsedi ve Elsa elindeki tatlıyı Tiana'ya uzattı. "Cheesecake, kirazlı. En sevdiğin."
"Elsa, hoş geldin." Tiana, Elsa'ya sol koluyla sarıldıktan sonra geriye çekildi. "Gel, seni biri ile tanıştıracağım."
Elsa'nın elinden tutup masanın yanına getirdi ve ayakta duran adamı gösterdi. "Bu Ben Barnes, eminim tanıyorsundur. Ben, bu da Elsa Meghan."
"Tanıştığıma memnun olurum Elsa." Ben gülümseyerek elini uzattığında Elsa da ona uzattı.
"Ben de öyle, Ben."
"Siz oturun, biz de eksikleri tamamlayalım." Tiana sevecen bir sesle konuşup mutfağa doğru gitmeye başladı.
Bu sırada da Ben bileğindeki tokayı Elsa'ya gösterdi. "Bunu garajda düşürdün, sana yetişmeye çalıştım ama başaramadım."
"Ben, çok teşekkür ederim." Elsa minnettar bir şekilde adama baktı. "Ben de yarın okula gittiğimde bunu arayacaktım, o tokanın benim için önemini tahmin bile edemezsin."
Ben kolundaki tokayı çıkartıp Elsa'ya uzattığında, sarışın kadın tokayı Ben'in yaptığı gibi bileğine taktı ve işaret ile orta parmağıyla tokanın üzerinden geçti. "Bu annemin tokası, her zaman yanımda gezdirir ve çok dikkatli olurdum. Onu ilk defa kaybettim."
"İnsanlar bazen sevdiği şeyleri kaybedebiliyor." Elsa'nın mavilikleri kendisine çevrildiğinde Ben ona biraz yaklaştı. "Ama güzel olan ne biliyor musun?" Elsa iki kaşını kaldırdığında Ben gülümsedi. "O kaybettiğin şeyi geri bulmak. Bu hayatın en büyük hediyesi. En başta korkuyu yaşatıyor, değerini bil istiyor sonra onu hediye ederek geri veriyor."
Elsa'nın bir şey demeye vakti olmadan Ethan mis gibi kokan, içinde kızarmış tavuğun olan bir tepsiyle gelmişti yanlarına. "Görüyorum da kısa sürede iyi anlaşmışsınız."
Ben biraz geriye çekildi ve o tatlı gülümsemesiyle kafasını salladı. "Tavuk harika gözüküyor."
"Bol baharatlı." diyerek salatayı ortaya koydu Jasmin. "Seviyorsun diye."
"Seni çok seviyorum Jas." Ben büyük bir iştahla bıçağını ve çatalını eline aldı ve tavuğun bir parçasını tabağına koydu.
"Paris'te en çok özlediğim şey senin yemeklerindi Jasmin." Tiana, Ben'in karşısına oturup şarap kadehi eline aldı.
"Bizi özlemedin mi ufaklık?"
"Özledim tabii ki, Ben." Tiana gülerek gerisine yaslandı. "İnanır mısın? En çok da ufaklık demeni özledim."
Ben gözlerini kısarak güldü ve kafasını kaldırdı. "Öyle mi ufaklık?"
"Öyle, Benjamin."
"Benjamin dediğine göre sinirlendin." Ben hızla yüzünü Elsa'ya çevirip Tiana'yı gösterdi. "Küçükken de böyleydi bu, ne zaman bana sinir olsa Benjamin diye bağırır dururdu arkamdan." Ben yüzünü tekrardan Tiana'ya çevirdi. "O benim küçük baş belası olan kız kardeşim."
Tiana'nın yüzündeki gülümseme yavaş yavaş solmaya başladı, çaktırmamak için hafifçe kıkırdadı ve şarabından büyük bir yudum aldı. "Evet, onun kız kardeşiyim."
"Tiana, Ben'i benden daha fazla seviyor." Ethan yalandan bir yüz asmayla Ben'e baktı. "Kız kardeşim ve oğlum seni benden daha çok seviyorlar, neyse ki karım sevmiyor."
Masada büyük bir kahkaha sesleri yayılırken Tiana'nın dikkatini bir şey çekmişti.
Elsa'nın bileğindeki toka.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayna || Ben Barnes
Fanfiction❛ Elsa bir aynaydı. Ben ona her baktığında gerçek kendisini görüyordu. ❜ ❛ Ben bir kara delikti. Elsa ona...