"başım"
Geldiğinden beri sızlanan taehyung'a gözlerimi devirip masanın üzerindeki suyumdan bir yudum içip geri bırakacakken bardak elimden düşmüştü
Anlaşılan yine sakarlığım üzerimdeydi. Yavaşça yanımda hayatı sorgularmış gibi bakan chaeyoung'a döndüm. Umarım kızmazdı
" bugünkü kırdığın ikinci bardak" gözünü baktığı noktadan Ayırmayarak konuşmuştu.
"chae bardak bu iki yüz yıl yaşayacak değil ya" dedim gülümsemeye çalışarak
"diğer seferde aynısını söylemiştin"
Eskidende böyleydi. Biz chaeyoung ile bir şeyler konuşurken taehyungun belkide istemeden ortaya atığı kıvılcım yüzünden konuşmamız tartışmaya dönüşüyordu."bak taehyung bardak bardaktır ve birgün bütün bardaklar kırılır. Kafan basmıyor mu ya"
Taehyung'un verdiği cavabı dinlemeyerek rosieye odaklandım. İçinde ne yaşıyorsa dışarı yansıtmıyordu. İçinde bir yığın düşünce bir denizin dalgaları gibi birbirini kovalar, bazen anlatmak ister ;içinden gelen bir itkiyle dakikada yüz kere yerini değiştirir, gözleri parlayarak bakar etrafa bakardı. Birazcık gayet etse aslında istekler hareket haline geçebilirdi.
Ama sabah gelip geçer, gün bitmeye yüz tutar ; chaeyoung'ın yıpranmış ruhu içindeki fırtınaları, heyecanları söndürürdü. Günün sonunda chaeyoung gökyüzündeki yıldızları hüzünle seyrederdi
Rosie'nin içinde olup bitenlerin kimsenin haberi yoktu. Bazen neşeli, çatlak bazen soğuk yapmacık gelirdi insanlara. Onun içinde ne yaşadığını nerden bilsinler! Rosanne'nin iç yüzünü sanırım en çok ben biliyordum ama bazen Rosanne o kadar yabancı geliyordu ki gözüme tıkpı şuan olduğu gibi. Sanki hiç tanışmıyormuşuz gibi uzak.
"ben odamdayım. Çıkarken kapıyı çekin size zahmet"
Chaeyoung bir şey söylememize izin vermeden gitmişti. Derin bir nefes aldım. Belkide yalnız kalması ona iyi gelecekti.
"benimle tek kelime konuşmadı"
Taehyung ile baş başa kalmak tuhaftı. Gözlerimin tam içine bakarak konuşması tuhaftı ama en tuhafı ilk kez sevgilisi olan kızlar gibi utanıp bütün vücdumun yanmasıydı"sana özel değil benimle de pek konuşmadı." bir süre birbirimizi izledik. Onu ne kadar çok özlediğimi sanırım şu an fark ediyordum. Bedeni iyice zayıflamış yüzü çökmüştü. Ama eskisiden daha çekici olmuştu. Yanaklarımın kızardığını hissetiğimde aramızdaki sesizliği bozmak için taehyung'a bilmem geldiğinden beri kaç kez sorduğum soruyu tekrardan sordum
"jisooyu ikna edebildin mi sence"
Sorduğum soruya gayet sakin bir şekilde cevap vermişti."bilmem fena dövdü beni ama ' en son ne zaman yuna ile ailecek bir etkinlik yaptınız' diye sorduğumda durdu biraz belki bir şeylerin farkına varmıştır " yüzü düşmüş gibiydi. Oda eskiyi düşünüyor olmalıydı. Annesinin ona bebek gibi davranmasını, ne yaparsa yapsın babasının her zaman onun kahramanı olduğunu bir tek bana anlatırdı. Hala kulağımdaydı hıçkırarak ağlamaları. Fazlasıyla duygusal ve kırılgan bir karakterdi. Ve ben onu defalarca kırmıştım
"umarım" diye mırıldandım tekrar uzun bir sessizlik oldu aramızda. Biz susuyor gözlerimiz konuşuyordu. Ona sımsıkı sarılmak istiyordum. Eskiden hemen hergün yaptığımız bu eylem artık çok uzak geliyordu. İstemiyordum. Ailem dediğim insanların birer yapancıymış gibi olmasını istemiyordum
Gözlerimin yaşardığını hatta bir damlanın yanağımdan süzüldüğünü hissetim . O an kalkıp gitmek sabaha kadar kendi evimde ağlamak istedim.
Bağırıp çağırmak, kırıcı sözler söylemek kolaydı zor olan affetmekti. Hem kendine hem karşısındakine bir şans vermek işte kalbimi paramparça yapan buydu
" lisedeyken beni kuma tepesinin orda beklediğini söylerdin hatırlıyor musun?" köpeğimi kaybettiğim gün taehyung beni oraya götürüp o tepeye ölen köpeğimin ismini vermişti. Bu fikir bana dünyanın en saçma fikri gibi gelsede o zaman sesimi çıkartmamış zaten sonrasında da oraya başka ismin uygun olmayacağı kanısına varmıştım
"tepeye tırmanır her yerde seni arardım. Beni epey yorduktan sonra saklandığın yerden çıkar halime gülerdin"
"çok uyuşuktun biraz hareket etmen için yapıyordum"
"biliyorum her seferinde aynı numarayı yapmandan anlamıştım" dedi gülümseyerek.
"ardından okul çıkışına kadar sen gök yüzünü izlerdin ben seni""izlemiyordun ki öpüp duruyordun"
Diye itiraz ettim. Hem gülümsüyor hemde gözümden yaşlar akmaya devam ediyordu. Sanırım gitmem gerekiyordu. Ayaklandım ancak bileğime dolanan parmaklar gidişimi engellemişti"sen neden ağlıyorsun? Seni incitecek bir şey mi yaptım? "
Gözlerim bileğimdeki elindeyken hızlıca elimi bırakıp özürler dilemeye başladı .
"özür dilerim. özür dilerim sana zarar vermek istemedim "
"sus taehyung"
"jennie lütfen"
Çantamı yere bırakıp yanına oturdum "bak bana" ellerimi yüzüne çıkartım.
"ne bana dokunduğun için ne de söylediğin şeyler için ağlamıyorum"
"senden iğrenmiyorum Tae. " sadece kafam çok karışıtı. Ne yapmam gerektiğini nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Geçmiş ile şimdi arasında sıkışmış kalmıştım
"seni seviyorum" cümleyi kurarken yüzünde şapşal bir ifade vardı. Gözlerini bir an olsun benimkilerden ayırmıyordu. bir beklenti içindeydi. Benden bir karşılık bekliyor Onu sevdiğimi belkide aşık olduğumu haykırmama ihtiyacı vardı
Yapamazdım. Derin bir nefes alıp gülümsedim. Gülümsedi. Ardından Bakışları dudaklarıma indi. Uzun süre baktığında istemsizce yutkundum
Yavaşça yüzüme doğru yaklaştığında tekardan gülümsedim ve gözlerimi kapadım. Taehyung'un sıcak nefesi yüzüme çarparken aklıma gelen geçmiş tekrardan kaçmama neden olmuştu
Suzy ve Taehyung
Gülümsemem yavaşça soldu. Taehyung'un yüzündeki ellerimi indirdim "saçmalıyorum" gözlerimden yaşlar akmaya başlamadan hemen gitmek istedim
Taehyung'un kurduğu cümleleri umursamadan koşarak evden ayrıldım.
×
Ay ben bunlar hep kavga etsinler birbirlerine kırıcı sözler söylesinler istiyorum ama o bölümler geride kaldı gibi
Neyse arkadaşlar bardak bardaktır ve siz oy verip yorum yapmazsanız bende bir bardak gibi kırılır bir ay bölüm atmam ona göre 😠
Sınır :40 oy
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sorry-taennie
Teen FictionChaeyoung : Öyleyse bu hikayenin sonunun kimse için iyi bitmeyeceğini de biliyorsundur