sabah güneşin ışıklarıyla değil, taeyong'un abime bağırma sesiyle uyanmıştım. dün o kadar çok yürümüştük ki aşırı yorgundum, uyandığım anda iyice dinlenmiş ve enerji depolamış hissediyordum.
başımın altında yastık yerine bir şey hissettiğimde kafamı jeno'ya çevirdim. tabii ki bu bir hataydı. jeno'nun koluna yatmıştım ve kafamı çevirdiğim anda burunlarımız neredeyse birbirine değecek kadar yakınlaşmıştı yüzlerimiz. uyurken nasıl oldu da bu pozisyona geldik hiçbir fikrim yoktu ama fazla yakındı.
anında nefesimi tutup yüzünü incelemeye başladım. yakından kirpikleri daha uzun görünüyordu, gözünün altındaki ben yakından daha belirgindi, cildi pürüzsüzdü ve keskin yüz hatları uyurken daha yumuşak görünüyordu.
buraya geldiğimden beri birçok kişi çok güzel olduğumu söylemiş ve tonla iltifat etmişti. ama jeno'ya özellikle yakından bakınca benden daha güzel olduğunu, neden kimsenin onu övmediğini düşünüyordum. kusursuz görünüyordu.
"yakından daha güzel.."
farkında olmadan söylediğim şeyle kirpiklerini kırpıştıdığında panikle gözlerimi kapattım. sapık gibi uyurken onu izlediğimi düşünmesini istemiyordum, üstelik henüz bir gündür tanıdığı biriyle bu pozisyonda uyandığında ne düşünürdü bilmiyordum.
gözlerim kapalı olsa bile bakışlarını yüzümde hissedebiliyordum. sanki onu izlediğimi biliyormuş gibi, intikam alırmışcasına yüzümü inceliyordu. belki uyanacağımı düşünüp bakmayı keser diye yerimde kıpırdandım ama bu yaptığım sadece burunlarımızın birbirine değmesine sebep oldu. nefesinin kesilişini ve yutkunmasını yakından duyabiliyordum.
"neden bana yaklaşıp duruyorsun? güzelliğin yetmezmiş gibi bir de bana bu kadar yakın olmaya devam edersen ne yapacağım?"
sorduğu sorular kafamı karıştırmıştı ama gözleri açıp 'hey, ne demek istiyorsun?' diye soramazdım. daha fazla öyle durmayıp kolunu beni rahatsız etmemeye çalışarak kafamın altından çekti ve usulca yataktan kalktı. odada birkaç dakika oyalandıktan sonra nihayet kapının kapanma sesini duyduğumda derin bir nefes vererek gözlerimi açtım. o kadar çok gerilmiştim ki dişlerimi sıkıyordum.
yani, sadece bir gündür tanışıyorduk ve benden etkilendiğini söylemişti. ya da onun gibi bir şey. sonuç olarak durmadan onun burnunun dibinde biten bendim ama bunu onun ağzından duymak çok garip hissettirmişti.
odadan çıktığım zaman ona nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. dünkü gibi davranırsam dikkat geçmezdim ama rol yapma konusunda abimden bile kötüydüm.
yataktan çıkıp üstümdeki pijamaları çıkarmadan odadan çıktım ve sesler oradan geldiği için mutfağa gittim. jeno, ocakta bir şeyler yapan annesine arkadan sarılmıştı. donghae amca ve jaehyun gülerek sohbet ederken taeyong, jungwoo ve doyoung kahvaltıyı hazırlamaya yardım ediyorlardı.
"dün çok mu yoruldun sen? hiç bu kadar geç uyandığını hatırlamıyorum."
abim yanına oturduğum anda on dokuz yaşında bir genç değil hâlâ on yaşındaki küçük kardeşiymişim gibi sabah öpücüğü verip saçlarımı karıştırmıştı.
"evet abi, o kadar yorulmuşum ki uyanırken zorlandım."
"ya yorulduğun zaman bana söylemeliydin, bir günde o kadar yer gezmek istedin bu kadar yorulman normal." jeno annesinden ayrılıp oturmak için sandalye çekerken bana bakarak söylemişti. yeni uyandığı için zaten küçük olan gözleri daha da küçülmüş, saçları dağılmış haliyle konuşurken söylediklerine zor odaklanabilmiş, cevap verememiştim.
"jaemin, jaemin! iyi misin?" abim yanağıma hafifçe vurduğunda nihayet gözlerimi ondan alabilmiştim.
"evet, evet daldım bir an. her şey o kadar güzel görünüyordu ki bu kadar yorulacağımı düşünemedim." jeno'ya dönüp sözlerine gülümsemeye çalışarak geç cevap verdiğimde yüzünde kafası karışmış gibi hafif gülümseyen bir ifade vardı.
"bugün de biz iki çift olarak gezmeyi planlıyoruz," dedi abim taeyong'a dönüp gülümserken. "siz de jeno'yla gezinize kaldığınız yerden devam edersiniz."
"ya abi, buraya birlikte geldik ama hiç birlikte bir şey yapmıyoruz." tripli bir şekilde kurduğum cümleye gülümsemiş ve tekrardan saçlarımı karıştırmıştı.
"küçük bebeğim trip mi atarmış! söz veriyorum son günü beraber geçireceğiz, tamam mı? bugünümü sevgilime ayırmak istiyorum."
"tamam ya, ama söz verdin bak."
"sözüm söz, hem jeno'yla çok iyi anlaşıyor gibiydiniz birlikte daha çok vakit geçirirsiniz işte. gece beraber uyumuşsunuz." abimin dediği şeyle jeno'nun annesi dahil herkes bize dönerken hayatımda ilk kez içimden abime küfür etmiştim.
"sen nereden biliyorsun bunu?" sessizce gülümsemeye çalışarak sordum paniğimi belli etmemeye çalışarak.
"gece uyudun mu diye kontrol etmeye geldiğimde ikiniz de yatakta yatıyordunuz, hatta-" gerisini diğerleri duymasın diye kaşlarımı kaldırarak onu susturmaya çalıştım. neyse ki anlamış ve zamanında susmuştu.
"herkesin içinde söylemesine!" fısıldayarak kulağına söylemiştim kimse duymasın diye.
"hatta kollarını koala gibi ona sarmıştın o da ellerini tutuyordu." bana ayak uydurup fısıldayıp sırıtarak söylediğinde kızarıp başka bir şey söylemeden önüme dönmüştüm. o an jeno'yla göz göze gelmiştik ve sırıtarak kafasını başka bir yöne çevirdiğinde utançtan taeyong'un tişörtü kadar kızardığımı hissetmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ready for love;; nomin ✓
Fanficjaemin, abisinin arkadaşının düğünü için gittiği jeju adasında beklenmedik aşkını bulur. 2022, ©jenosum [nomin, jaeyong, dowoo] minific.