we don't need words

408 38 95
                                    

Beyaza boyanmış ahşap kapılardan biri aralanana kadar koridordaki yüksek sesler bir süre devam etti. Belki de ilk günlerinde şımarık birer çocuk gibi davranmamalarını bilseler de biraz aykırılığın kimseye zararı yoktu. Gözlük takan ve elinde dergilerle kapı aralığından sessiz olmalarını haykıran çocuktan sonra biraz daha sessiz olmaya karar verdiler.

"Gece gece çocuğu rahatsız etmeyelim"

"Saçları boyatınca düşünceli piçin tekine döndü"

Ömer koridorun ortasında onlara katılıp gülmek istese de içinde duygusal bir taraf hissetti.

"Kapayın çenenizi"

Spor ayakkabılarının ucunda dönerek son çare olarak bıraktıkları odaya doğru giderken arkadaşlarının ellerini omzunda hissetti. Resmen hayvan gibi vuruyorlardı. Bu akşam aldığı tüm darbelerin sabaha morluklar oluşturacağı gerçeğini istemeden kabullendi.

Yüksek sesle konuşmasından dolayı sesinin yıprandığını bilerek boğazını temizledi. Elini yumruk yapmadan önce tam bir pislik olduğunu düşündü. Şuan yorucu bir yolculuğun eksilerini atlatıp yatağında uyumaya çalışan kişiler olabilirdi.

Sonra bunun sikinde olmadığına kadar verdi.

Kapıyı çaldığında herhangi bir ses gelmedi. Sadece bir kaç saniye sonra adım sesleri duyuldu ve kapı bir anda açıldı.

Kim olduğu sorulmadan.

Odadan çıkan genç, normal bir üniversite öğrencisi olsa da içindeki suskunluğu hemen anladı Ömer. Hareketleri içine dönükken eli olası bir durumda kapıyı kapatmak için hazır bekliyordu. Yaşıtlarından daha yapılı dursa da olduğu yerde küçülmeyi başarıyordu.

Ömer kekelemeye başlayacağını anladığında el hareketlerinden yardım aldı.

"Ben şey- arkadaşlarımla boya yapıyorduk işte. Sular kesilince saçlarım öyle kaldı. Sende su var mı? Yani sadece bizim suyumuzu kesmiş olmalarından korkuyoruz"

Gencin daha iyi görmesi için siyah saçlarının altındaki havluyu çekip arkasını döndü. Kıvırcıkların altındaki koyu mor boya kendini her şekilde belli ediyordu. Herhangi bir tepki almak için önüne döndüğünde tatlı ve bir o kadar zarif bir kahkaha duydu. Sesi o kadar kısıktı ki bir süre yanlış duyup duymadığına emin olamadı. Sesiyle bedeni kendini mükemmel bir uyumla tamamlıyordu.

Ömer'in kaşlarının kalktığını ve kendisine baktığını fark ettiğinde dudaklarındaki gülümsemesi anında soldu. Onu öylece bırakırken kapıyı açık bırakıp evin içine girerek gözden kayboldu. Ömer bir kaç saniye bekledikten sonra işaret parmağını koridora doğrultup içeriye doğru seslendi.

"Ben gideyim o zaman, rahatsızlık verdim-"

Siyah saçlar yine görüş alanına girdiğinde adımlarını durdurdu. Çocuk kolunun altındaki defteri çıkarıp boş sayfa bulmak amaçlı hızlıca çevirdi. İnce kağıtların yıprandığına emin olduktan sonra boş bir köşe bulup dişlerinin arasında tuttuğu kalemi kağıdın üzerinde gezdirdi. Ömer öylece amacını anlamaya çalışırken yazdığı şeyi bitirip defteri ona doğru çevirdi.

- Su akıyor, istersen içeri girip işini halledebilirsin. Benim için sorun olmaz

Yazısı italik harflerden oluşan bir işlemeye benzerken Ömer onun kağıda yazmasının sebebinden önce yazısının nasıl bu kadar güzel olduğunu merak etti.

l hear // porgola Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin