2. TANITIM

65 16 40
                                    

Hüzün bulutları tepemde geziyordu resmen son zamanlarda. Anlamadığım ne zaman bu kadar hüzünle yakından arkadaş olduğumuzdu. Ne yani bunların hepsinin sebebi tek bir çift gece gözün sahibimiydi?

Sahi sevmeyi unutmuş kalbime, sevgi duygusunun varlığını bu sert ve soğuk adam mı hatırlatmıştı? Sert... sınırları olan... insanların kendisinden çekindiği, ama çevresindekileri gözlemledikçe de ne kadar sevildiğini fark ettiğim buzdan adam aslında kalbinde bir güneşin varlığıyla yaşıyordu. Ama o güneş sadece sevdiği insanlara ve erkeklere karşı onun içini sıcak tutuyor gibiydi. Tuhaf olan şuydu ki; içinde varlığını sürdüren güneş dışına yansıyan buzulları eritemiyordu.

İçinde ki merhamet filizlerini yeni yeni keşfetmeye başladığım bu adam sınırlarına biri yaklaşmaya görsün, bir buz kütlesine dönüşüyordu. Birde bu bir kadınsa, olacakları sormayın gitsin. Çünkü kırılacak kalpler bir yana insanda hüzünden başka bir duygu kalmıyordu...

Belki de bu benim onu fazla zorlamamdandı. Onun sınırları içine girmeye çalışmam, onunla sınırları arasında bir engel olmam onu belli ki çileden çıkarıyordu. Peki ben ne zaman bu kadar gurursuz olmuştum? Neden benden alalade kaçan, bana, beni kendine yaklaştırmamak için, içinde beslediği tüm kibarlığına rağmen bana göre ağır olan çeşitli sözler sarf eden ve her karşılaşmamızda yüzüme bile bakmadan yanımdan geçip giden birine kalbim neden bu kadar bağlanmıştı?

Karşıma ilk çıkışından bu yana bir kere bana gülümsediğini bile görmemiştim. Tek bir kere gözlerime değen gece gözleri, hayattan soğumuş kalbime yaşam tomurcukları bırakmıştı. Sevmeyi ve sevilmeyi bilmeyen ben ilk defa birini seviyordum ve bu hem benim hem de çevremin gözünde fazlasıyla şaşılacak bir durumdu... sevdiğim kişinin dinine bağlı biri olması ise onunla benim arama koyacakları kocaman bir engeldi...

☘☘☘☘☘☘☘☘☘☘☘☘☘☘☘☘
"Bakar mısın?"

Genç adam bıkkınlıkla bıraktı tuttuğu nefesini. Bu kız fazla oluyordu artık. Nerden girmişti ki hayatına? Bu onun için yeni bir durum değildi belki. Bir çok kızdan aynı muameleyi görmüştü. Ama onlar yüz bulamadıklarında "yobaz, yakışıklı ama geri kafalı işte" gibi sözleri sıralayıp gidiyorlardı? Bu kız neden bu kadar ısrarcıydı? Neden bu denli zorluyordu kendisini?

Arkasını dönmeden cevap verdi.
"Ne var?"

Kızın kalbi kırılmıştı biliyordu. Ama elinde değildi. Ona yumuşak davranırsa umutlanacaktı ve kalbi daha çok kırılacaktı. Kadınların kalbinin kırılması da göz yaşları da onu içten sarsıyordu. Sonuç olarak 3 kadının olduğu bir evde büyümüştü. Ve her biri onun için çok değerliydi. Hepsini kırmaktan korkarak büyüyünce de sonuç tüm kadınlara ve çocuklara karşı ekstra merhametli bir adamı ortaya koymuştu.

Ve bu kız onun fıtratında ki merhameti bile sabote ediyordu... Onun yüzünden ona, olmadığı biri gibi muamele yapıyordu. Ve bu yine de canı acımasın diyeydi... tek bir sorun vardı ki kızın canı çok acıyordu...
"Gitme Ömer..."

"Bana karışma hakkına sahip değilsin Elis."

"Bana böyle davranmaktan vazgeç artık Ömer Akman! Ben sana ne yaptım? Niye bu kadar sertsin? Tek sorunum dini gerektiği gibi yaşamamam mı yani?"

Elis'in sona doğru kısılan ağlamaklı sesi yüreğine dokunmuştu. Belki de ağlıyordu bilmiyordu... Bu sefer mecburen arkasına dönüp ona bakmadan konuştu.

"Dini gerektiği gibi yaşadığında benim neyi neden yaptığımı anlayacaksın küçük hanım. Şimdi ağlamayı bırak. Çünkü ortada ağlanacak birşey göremiyorum."

Genç kız burnunu çekti ve vücudunu dikleştirerek baktı karşısında ki adama. İyiden iyiye sinirleniyordu. Kırılmadık şey bırakmamıştı bu adam kendisinde. Ne kalbi, ne gururu sağlam değildi...

"Kalbim var Ömer... senin hiç umrunda olmayan bir kalbim var benim. Defalarca senin tarafından kırılmış olan. Ve benim onaramadığım bir kalbim var. Hayatımda huzur diye bir şey kalmadı. Ağlamadığım tek bir gün, gece yok..."

Devam edememişti genç kız biraz daha konuşursa konuşamayacak kadar şiddetli şekilde ağlayacaktı çünkü. Ortamda ki yanan yürek sayısı ikiye çıkmıştı. Ama onu söndürecek bir su yoktu... Aşk denilen illet kalbi yakar, duyguları aşındırırdı. Birine Allah için sevdalanmakla, Allah'ı unutacak kadar aşık olmak arasında çok büyük fark vardı. Genç kızın yakalandığı ise bir sevdadan çok aşktı...

Ömer'in ağzından tek bir ayet döküldü bu uzun konuşma üzerine.

"Kalpler, ancak Allah'ı anmakla huzur bulur." (Ra'd/28. Ayet)

Genç kız duyduğu ayetle irkilirken, şaşkınca baktı karşısında ki adama. Bu açık bir reçeteydi. Bu yarasının ilacıydı.

"Gitme... lütfen. Benden kaçmak için gidiyorsun biliyorum. Ama söz veriyorum uzak duracağım."

Ömer yine derin bir iç çekmişti.

"Senden kaçmak için neden Arabistan'a gideyim Elis? Böyle bir derdim olsa en fazla şehir değiştiririm. Ben Mekke'ye gidiyorum. Ve amacım ibadet... hani  İslam'ın beşinci şartı olan?"

Genç kızın gözleri şaşkınlıkla açılmıştı. İki saattir gitmemesi için dil döktüğü adam hacca mı gidiyordu yani? Komikti... Ama komik olan onun hacca gitmesi değildi. Kendi kendini düşürdüğü durumdu. Arkadaşının gazına gelirse olacağı buydu?

"Sen... hacca mı gidiyorsun?"

"İzin verirsen ve ben uçağı kaçırmazsam evet!"

Elis, Ömer'in sert sözlerini idrak ettiğinde kısık sesle özür dilemekte buldu çareyi. Ömer ise son bir cümleyi dudakları arasından uğurlayarak yola koyuldu.

"Allah'a emanet ol Elis Özkul."
.................
Esselamu aleykum

Nasılsınız can okurlarım?

İkinci bir tanıtımı da hak ettiniz diye düşündüm :)) çok beklediniz. Ara ara böyle sürprizler yapacağım inşallah:))

Rabbime emanet olun...

MÜLTEZEM (İMTİHANLAR VE NİMETLER SERİ-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin