1

14 1 1
                                    

Kaybediyorduk, daha doğrusu berabere kalıyorduk. Acilen bir atak yapmamız gerekiyordu, kazanmamız lazımdı. Karşı takımda top sektiren Melih'in yanına hızla gidip rüşvet vereceğim sırada sırıtarak "yemezler mankafa" demişti ve topu Leyla'ya paslamıştı. İşimiz daha da kolaydı yani.

Hızla Leyla'ya doğru bir atak yaptığımda o da bir yandan nefes nefese kalmış top sektirip bir yandan da bana konuşuyordu.
"Bak Mısra abla! Sakın ters bir hareket yapayım deme! Kurallara uyarak oyna!"

Seviyordum bunu. Bu haddini bilmezlerin arasında bana abla diyen tek kişiydi. Ayrıca kurallara uyarak oynayacaktım. Kurallarımız arasında konuşmamak yoktu. Yani bana öyle bir şey denmemişti. Sessizce "Eğer topu verirsen Ateş'e bahsederim senden." dememle birlikte topu bana atması bir olmuştu. Çok kolaydı çok...

"Kıza ne dediğini bilmiyorum, hiç hoş bir şey olduğunu da sanmıyorum ama kazanmaya giden her yol mübahtır. Yürü yavrum." diye bağıran Gamze'nin eşliğinde topu Burak'a pasladım. Önüne geçen Can'ı zar zor atlatıp bir şekilde topu Gamze'ye paslamıştı.

Şimdiyse büyük an gelmişti. Gamze hafifçe zıpladı ve basketbol topunu potadan geçirdi. Geçirmesiyle birlikte de bugün bahçede nöbetçi olan, matematikçimiz Sevim hocanın sesini duymamız bir oldu.
"Hadi çocuklar, zil çaldı, öğle arası bitti. İçeri geçin."

Durmuş, yenilginin hüsranıyla bize bakan Can, Melih ve Leyla'ya el salladım.
"Hadi ablalarının gülleri, bu da size kapak olsun. Bundan sonda büyüklerinize meydan okumamanız gerektiğini aklınızın bir kenarına yazarsınız artık."

"Bize çok büyükmüşsün gibi davranmayı ne zaman bırakırsın? Alt tarafı bir yaş var." diyip sinirle yerdeki baksetbol topuna tekme atan Can'ın yere yapışması da bir olmuştu.

Leyla yerde yatan arkadaşı Can'a sinirle bakarak konuştu.
"Gerizekalı, rezil oldun."

Gamze, Burak ve ben kahkahalar içinde kalmıştık. Gülüşlerimi birazcık bastırmaya çalışırken Gamze konuştu.
"Yaşınızdan dolayı değil, davranışlarınızdan dolayı velet muamelesi yapıyoruz size. Al bu da kanıtı."

Yerde sinirle, gülen bize bakan Can'a elini uzatan kişi Melih oldu. Yavaşça onu kaldırdığında ikisi de bize sinirle bakıyordu.
"İnsanlara davranışlarına göre yaş veriyorsak senin varlığın tehlikede Mısra." diyen Melih yüzünden gülüşümü durdurmuştum.

"Bana bak! Ağzını topla, sen bana laf sokamazsın tama-"

Sözümü kesmeme sebep olan şey çok sevgili matematik hocamız Sevim hocanın o gül sesi oldu.
"Çocuklar! Ben size demedim mi içeri geçin diye? Öğretmenler zili çaldı hadi!"

"Sadece bir dakika daha anne." diye oflayan Melihle birlikte Sevim hocanın cebinden kalem çıkarıp çok sevgili oğluna fırlatması bir olmuştu.

"Sus küçük bey! Anneni özlediysen eve git. Hocanım ben senin!" diyen canım hocamın eşliğinde biz de kahkahalar atıyorduk. Bu sırada Can düşerken dizini yırttığı pantolonuyla uğraşıyor, Melih az önce kalem atılan kafasını ovalıyor, Leyla ise sinirli bir şekilde yanındaki salakları izliyordu. Kız 'ben bunların arasına nasıl düştüm' modundaydı yani.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jan 06 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Beyaz ŞakayıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin