Evimin üzerinden esen rüzgarlar,dağ sırtlarını süpüren,yeryüzüne ait bir müziğin yalnızca kesik tonlarını ya da görsel kısımlarını taşıyan rüzgarlardandı.Sabah rüzgarı sonsuza kadar esiyor,yaradılış şiiri hiç duraksamadan yazılmaya devam ediyordu,ancak onu duyan çok az kulak vardı.
-Henry David Thoreau-
Uyandı.Her zaman yaptığı gibi bir süre tavana baktı.Yaşamak mı istiyordu yoksa yaşama katlanmakla mı meşguldü? Henüz emin değildi.Kalktı aynaya baktı yansımasını gördü şaşırmadı fakat sanki tanımadıda.Radyonun power tuşuna bastı başta cızırtılı sonra sonra toparlanan hafif melankolik bi şarkı çalmaya başladı.Mutfağa gitti,dolabı açtı,kapadı,bi daha açtı canı istemiyordu fakat midesi aynı fikirde değildi.Midesiyle uzun zamandır aynı fikirde değildi zaten.Şarkıyla bi nakarat fısıldadı,dolaptan sadece bi soda aldı ve açtı.Hafifçe yudumlarken,düşünmeye başladı.Arzu ettiği bir şey varmıydı? bilemedi.Uzun kahkaha dolu yıllar geride kalmış,hayatına sürekli yaptığı aynı şeyler fazla bulaşmıştı.Farkındaydı bir şeyler yapmalıydı fakat yeni bir şey yapmaya gücü olup olmadığından emin değildi.Aslında çevresinde düştüğü zaman kalkmayı başaran bir sürü arkadaşı,tanıdığı vardı ama kalkmayı istemiyordu sanki.Onların kendini kaldırmasına sevinirken,kendine öfkeyle saldırmaktan da vazgeçemiyordu.Gecelerle bi türlü barışamamıştı.Uykusu gelse bile uzandıktan hemen sonra saldırıya hazır milyonlarca düşünce beynine hücum ediyordu.Onu uyutmamak İçin satır satır cümleler kuruyordu kafasında.Kavgalar,dostluklar,mutluluklar, hüzünler,kadehler,yaşanmışlıklar,hatalar, doğrular ve de bunların dışında birçok saçma sapan düşünceler gecenin deminde uykusuna taarruza geçiyordu.Bu tip durumlarda çözüm genelde en kolayıydı.Beynini susturmak!İnsanların;düşünmekten kaçabilmek için ne kadar yaratıcı oldukları konusu şüphe götürmezdi artık bu çağda.Oda öyle yaptı, çoğu insan gibi uyuşturdu kendini,raftan bir bağımlılık seçti kendine ve denemeye devam etti uzun süre boyunca,sadece kaçabilmek,yakalanmamak için.Düşünceleri susturdu,yatmadan hemen önce.Fakat bu sefer de gün aydınlandığında katlanılacak mecburiyetlere gebe kaldı.Gündüzleri kalabalıktır insan genelde ve yapılması gereken mecburiyetlerin arasında pek vakit bulamaz düşünmeye,aramazda zaten,farkında bile olmaz çoğu zaman nedeninin,duyguları bile kapalıdır,belki hatta beyni bile,çoğu zaman aynı rutinden kaynaklı,odağı yüksektir ama hayata değil,kendine değil,sadece yapmak zorunda olduğu şeylerin sıkıcılığında bunalır belki hepsi bu ve bu durum gündüzün aynı rutinlerinin alışkanlığı,gece tam tersi boşluktan kaynaklı çok fazla sıkar insanın canını.Geceleri de susturmak ister insan o yüzden,bir an önce gündüze kaçmak ve sonuçta da ne geceyi ne gündüzü tam anlamıyla yaşamayı başarır.İşte bu geceleri susturma çabası gündüze yorgunluk,durgunluk,isteksizlik,yavaşlık ve daha az kahkaha olarak hediye geldi bir süre sonra.Yapılması gereken sübliminal,fakat zorunlu işler de vardı maalesef.Melankoli çığlıklarına gebeydi dünya.Çevresel faktörlerin katkısı da yadsınamayacak seviyede olsa da bu yavaşlık bir süre sonra ona bir lütuf gibi gelmeye başladı.Okuduğu kitapların,geceyi susturmanın sabaha taşıdığı yorgunluğun getirdiği yavaşlamada her şeyi daha fazla izlemeye,gözlemlemeye daha çok hissetmeye odaklanmaya ve düşünmeye başladı.Kedileri,köpekleri,kuşları,karıncaları, arıları,insanları bütün canlıları izlemeye başladı fırsat buldukça.Görüntüleri farklı olsada çabaları hep yaşam üzerineydi canlıların;yaşamak ve yaşatmak.Bazen gaddarca görünsede yaşamaktı amaç tam manasıyla ve gerçek anlamda.En azından fırsatını bulup,doğaya biraz baktığımızda,incelediğimizde yaşamı tüm satırlarıyla keşfeden ve deneyimleyen milyonlarca canlı varlık görürürüz;bakmaya fırsat bulabilirsek tabi.Biz insanlarda durum biraz karmaşıklaşıyor.Çoğu zaman içgüdülerimize hakim olamasak da diğer tüm canlılar gibi;bizim yaşam görüşümüz genelde çalıntıdır.Yaşam hakkındaki fikirlerimizin çoğunu sosyal çevremiz,karşımıza çıkan reklamlar,bir arada bulunduğumuz insanların ortak paydası,hırslarımız,diğerlerinden geri kalma korkusu gibi sürüye kabul edilebilmek için gerekli bir kimlik elde etme ve bunu koruma çabası oluşturur.Çocuklukta başlayan bu gerilim dolu yolculuk,ergenlikte doruk noktasına ulaşır.Hormonlarında etkisiyle birlikte insan tarif edemediği duyguları bazen tek bir güne sığdırır ve de bunların çoğu içgüdüsel şeylerdir,genelde yapılan hareketlerin üzerinde iki dakika dahi düşünülmez bile çoğu zaman.Çoğu hareket ve davranış tarzımız aptalca ve düşünülmeden yapılan şeylerdir hatta uzun travmaların çoğu genelde bu yaşlarda zihinde tohumlanır,tomurcuklanır,filizlenir ve kök salmaya başlar.Yinede aradan uzun yıllar geçtiğinde bile bu zamanlarda yaşananların hatırlanması çok garip değil mi?Neyi doğru yapmışız dedirtmediği de olmuyo değil bazen sadece tek bir anlığına da olsa.Suyun akışına direnme,onunla birlikte akmaya başla diye okumuştu bi kitapta.Uzun zaman düşünmesine fakat henüz harekete geçmesine sebep olamayan mükemmel bi cümle ya da geçmesine neden olan tam emin değildi.İnsanları biraz gözlemlediğinde ilk gördüğü şeylerden biri fiziksel olarak çok fazla çeşit olması doğada bulunan hayvanlar ve ağaçlardaki gibi,ikincisi ise bu kadar çok çeşit insan olmasına rağmen dikkat çekenlere ilgi duyulması,daha doğrusu sınırlandırılmaya tek düzeye indirgenmeye çalışılması.Tabi bu durumların değişkenlik gösterdiği durumlarda var yaşamın akması ve zamanın durdurulamazlığına göre.Her sene güncelleme yapmak durumunda kalıyor insan hayatındaki tercihlerine;hatalarına,yanlış ve doğrularına göre.Peki bu durum neden kaynaklanıyor olabilir?Öğreniyor olduğunu düşünse bile tekrar aynı hataları çoğu zaman yapmaktan alıkoyamıyor kendini.Bir sene önce ettiğimiz bir cümleyle hayatının travmasını yaşattığımız bir insana,bir sene sonra oturup sakince düşündüğümüzde pekte kötü bi fikir değildi aslında dedirten şey ne olabilir bize?İnsanlarda tarih boyunca tüm canlılar gibi yaşamak ve yaşatmak içgüdüsüyle hayata gözlerini açar.Fakat çoğu zaman yaşamın anlamını ve nasıl yaşaması gerektiğini bilmez,çevresinde gördüğü kadarıyla şansını bir çok alanda dener ve anlam bulma çabasıyla bayada bi yorulur.Herkes bir yol seçer ve o yol İçin gerekli tüm sınırları zorlar.İyi ya da kötü çoğu zaman farketmez insan yeterki yeni anlam bulma yolculuğunda kaybolmasın.Yeni;insanlar için çok korkutucu bir kelimedir.Aklınıza gelen tüm örnekler buna dahildir ve bunun evrensel olanından biri herkesin bileceği,bildiği gibi iştir.Para denilen icadın bulunmasıyla beraber görünmez bi iple bağlanan tüm insanlık bu nimete mecbur kılınıp iş hayatına,dünyasına çekilmiştir.Aslında evrimleşmeye çok faydasıda olmuştur bunun;bugünkü küresel ısınma,iklim değişikliği,düzensiz kentleşme,çevre kirliliği,su kaynaklarının azalması gibi durumlara bakarsanız çok net anlaşılabilir.Çalışmaya elverişli olan olmayan herkesi içine alan bu girdap iyi,kötü,doğru,yanlış demeden insanlığın üstü açık hapishanesi olmuştur.Giderek belirli kitlelerin elinde toplanmasıyla birlikte de yasal kölelik hayatına geçmişte olduğu gibi bugünde egemen halde ve herşeyimizi para kazanmanın dışındaki zamanlara yaymamıza sebep olan bir hayat tarzı benimsememize neden olmuştur.İş hayatı bunun yeterli olmayacağını öngörüp,Zeki ve akıllı insanlarında yardımıyla,sisteme zarar gelmemesi için insanları oradada sınıflandırmayı başarıp pozisyonlarla mükemmel bir kast sistemi kurmuş ve ezmekten zevk alanlarla ezilenleri bir güzel kazanlara oturtup yıllardır çayır çayır yakmakta bir kusur bulamamıştır.Bu durumun iş saatleri dışına taşması çok uzun sürmemiştir.Daha az Zeki ve daha az düşünen insanların yardımları,yargıları ve dedikodu kazanlarıyla beraber,kendilerini yaktığı halde,neden yandığından bile haberi olmayan bu insanlar,devletlerin de buna ciddi destek ve katkılarıyla iş dışında da görünmez bir kast sistemini kendi aralarında oluşturmayı ihmal etmemişlerdir.Bu durum toplumun her hücresine nüfuz etmiştir.Aile,arkadaşlık,eş,dost,akraba aklınıza hangisi gelirse.İçten içe ya da alenen tepkilerinden çoğu durumda kaçamaz,saklanamaz olmuştur insan.Bu durumun geliştirilmesi ve pekiştirilmesi adına masanın baş köşesindeki giyim sektörü patron sıfatındadır ve bunu iş hayatında düzenli ve kendi firmalarına özel kıyafetler üreterek bilinçaltına yerleştirilen minik tohumlarla dışarıdan bakıldığında masum bir uygulama gibi görünen ama aslında tabiri caizse canavarca bir yaklaşımla sürekli olarak pekiştirmektedirler.Nüfusun azalmasını bile eğitimin kalitesinin çok iyi olduğuna falan bağlayarak konuyu geçiştirmekten başka bişey yapmamakta hala ısrar etmekte nasıl bi anlam bulduklarını henüz ben de çözmüş değilim ki;bitkilerin bile hayvanların sömürüsünde üremeyi geciktirdikleri kanıtlanmışken.Eğitimin kalitesine değinmeden önce;Her dilde söylendiği gibi insan parayı icat etmiştir ve belki de tarihteki en iyi buluşlardan bitanesidir, eminim icad edilirken niyette kötü değildi belki ama bugün insan icadı olan para insanı esir almakta hiç te zorlanmamıştır hatta maymunları bile.Gerçekte etkileri bu kadarla sınırlı kalıyor mu peki?
Çekmeceden dalında yetiştirip kuruttuğu sigarasından bi tutam alıp,kopardı ve sarmaya başladı.Sararken bi yandan da düşünmeye.Boşluk derindi...Anlamsız...Anlamlı olan bi şeyin sürekliliği de meçhuldü zaten.Bi şey sürekli olduğunda anlamsızlaşıyordu genelde.Hafifledi, biraz uzanmak istedi,sigarasını kül tablasına bıraktı ve yatağa uzanıp,başını yastığa dayadığında,tavana baktı uzun uzun,ölümleri düşündü,intiharları,bağımlılıkları,kırgınlık ve üzüntüleri,anlam bulma çabasında kaybolan yaşamları.Prodüksiyona dönüşen tavan,siyah beyaz yahut renkli bi film gibi capcanlı yansımaya başladı.Çocukluğunu anımsadı,hafif bir tebessümle doğruldu sigarasından bi duman daha çekti içine derinden,çok derinden..Dumanı bırakırken karanlığa daldı kamaşan gözleri.Yağmur çiseliyordu,cama narin narin dokunduruyordu arzularını.Bugüne gelmesi uzun,çok uzun bi yolun sonucuydu.Rampa aşağı freni patlamış bi kamyonun,başkalarına zarar vermemek için yolunu doğrultmaya çalışmasıyla eşdeğerdi sadece,mümkün olduğu kadarıyla,ama verecekti eninde sonunda.Camı açtı,nefes almaya ihtiyacı vardı.Meltem esiyordu,yanaklarına dokunurken ince ince,zamanı bekletiyordu yavaşlık.Doğa sakindi,huzurlu,acelesiz,sabırlı,özenle hazırlanmış ve bekletilmiş bir şarap gibi yudumladığı anda veriyordu tadını,sabredene,bekleyene,dinleyene, anlamaya çalışana,farkettiriyordu kendini.O anda içinize dolan huzuru,yüzünüze konan tebessümü tasvir ediyordu kendi resmine.Tuvalini dokundururken siz sadece verdiği güzel hislerle meşgul oluyordunuz,ne saatin gonkları,ne bir telaş vardı o anda.Verdiğiniz bütün savaşlar manzaraya bi figüran yapıyordu sizi ve zerre rahatsız olmuyordunuz An'dan.Bütün o anlam arayışlarınız,yaşanılamaz sanıpta kendinizi türlü şeylerle oyalama çabanız,sireni çalan ve Demirini alan bir gemi gibi yavaş yavaş uzaklara doğru yelken açarken,omuzlarınız gevşiyordu ve bırakıyordunuz kendinizi öylece.Fırsat bulupta telaşınızdan bir nebze feragat ederseniz eğer;Güneş'in doğuşu ve batışı,Gece'nin güneşe göz kırpması ve görevi devralışı,mehtabın uçsuz bucaksız kapkaranlık denizleri ve gölleri ışığıyla betimlemesine bir göz atın derim yeniden ve dikkatlice. Yinede sorulması gereken sorular,tatmin etmeyen cevaplar,fırtınalı gecelerden kolay kurtulamıyordunuz.Bir şeye alışmamak,alıştığın bir şeyden kurtulmaktan çok daha verimlidir.Yinede hata,gereklidir alışmadıkça,çünkü öğrenmek hiç bitmeyen,ufku geniş bir yolculuktur ve öyle ezbere çıkacak sorularla uğraştırmaz sizi,sınavı ağırdır hediyesi;tatlı.Parasızlık korkusunun,ölüm korkusunu geçtiği bu çağda,değerli olmak,insan olmak ya da en basitiyle olmak anlamının damakta bi tat vermediği bu çağda bi elin parmaklarıyla sayılası insanların çabasıyla ayakta kalan gemilerin yolcusu olmaya çalışmak kolay bi durum değil diye geçirdi aklından.Yinede çaresizlikte umut vardır,fakat umutsuzlukta çare yoktur diye düşündü..Umutsuzdu..Uzun zamandır hem de.Sağlıklı bir bireyin tanımı günümüz yüzyılında şöyle ifade ediliyor;zihin,beden ve ruh bütünlüğü.Bireyselciliğin ön plana çıkarıldığı,binaların giderek uzadığı,arkadaşlık,dostluk,sevgi,hoşgörü, tevazu ve yardımlaşmanın boyunun giderek kısaldığı bu çağda görünmeyen bi iple çekilir gibi hepimize bulaşan bu bireyselcilik çağında yaşam bizi maddi-manevi giderek daha fazla zorluyor.Bedenimizden talep edilen işgücü,maruz kaldığımız çok fazla şeyle birlikte, sürekli bizi bir şeyler arzu etmeye itmesiyle ruhlarımızı da giderek zorlamakla birlikte milyonlarca insana bilgisayar kodları verilir gibi sürekli bir mutsuzluk programlaması yapılıyor.Çarelerin önüne sis perdeleri çöküyor,çaresizliğin yollarına her gün daha fazla tuğla döşeniyor.Kendi türümüze giderek daha az tahammül,başka türlere hayvanlar,bitkiler gibi tevazu artıyor.Tabiki bu hayvanlara ya da diğer canlılara sunulan sevgi kötü bir şey olmamakla birlikte,kendimizide tanımaya çok çok az vakit harcadığımızın en bariz kanıtı.Kendimizi yeteri kadar iyi tanıyo olsaydık eğer,kendi türümüze beslediğimiz sevgi ve şefkat bugün çoğu problemin önüne geçebilirdi belkide.En azından türümüzün çocuklarına sevgi ve şefkat gösterirken önceleri,şimdi yavaş yavaş onlara da savaş açmaya başladık nedeni bilinmez,belkide öyleydi zaten fakat utanma duygularımız çok hafiflediğinden artık göstermekten çekinmiyoruz belkide.Ütopik kitapların çoğunda iyi bir yaşam tasvir edilse ve karşılığını almanın yüzdeleri hiç te düşük bir olasılık olmasa dahi,bugün giderek düşen dünyanın okur sayısıyla,umut ta giderek azalıyor;kitaplar da gizemli bir şekilde bilindik ve popüler olanların ilgi odağı olduğu,diğerlerinde hiçbir şey yokmuşçasına yüzüne bakılmadığı bir raf dünyasına da göz kırpıyor yavaş yavaş."İnsanların bakış açıları giderek daralıyor ve onu her şeye indirgemekte bir kusur yokmuş,doğrusu buymuş,tarihin başından beri böyleymiş gibi farkında olmadan her şeyi sınırlıyor ve hayal gücü gibi muazzam bir yetenek yavaşça yok olmaya doğru adım adım kimsenin haberi olmadan ilerliyor."istisnalar dışında...diye düşünürken sigarasından bi duman çekti ve tavana doğru düşüncelerindeki huzursuzluğu bıraktı sanki,rüzgarda destekledi onu ve dumanı tavana savurdu korkusuzca.Çok garip insan dünyası;iysen iyi oluyor,güzelsen güzel,kötüysen kötü...Kendin olma şansını elde etmenin katmanları var bu çağda.Kendin olabilirsin diye başlıyor cümle;ama fiziksel anlamda şöyle,maddi anlamda böyle olmalısın diyor.Bu dile getirilen bir şey değil tabikide ama biraz vaktinden feragat edebilirsen eğer,görmekte çok zor bir şey değil.Kalıpları var ilişkilerin,yazılmamış,görünmeyen ama herkesçe bilinen tabirleri.Soruları az,cevapları fazla olan bi çağ bu.Nasıl göründüğünün,ne düşündüğünden,neyi temsil ettiğinin,ne bildiğinden daha önemli olduğu bir çağ.İnsanların ne istediğini,ne talep ettiğini seçtiği bir çağdan çok,önüme çıkanın suyunu çıkarana kadar kendi sorunlarımı ne kadar gizleyebilirim çağı.Süpürelim halının altına,nasıl olsa siniri geçer o arada çağı,umursamıyormuş gibi yapalım işi düşer nasılsa çağı,onu yerin dibine soktum ama,ucunu açık bırakayım çağı.Yanıp yanıp sönen sigaralar,kendini değersiz hissedip kendine bir türlü dönemeyenler,sorunları bağımlılıklarla tedavi etmeye çalışan,dile getirenleri de kazanlarda katrana bulayıp çayır çayır yakanlar çağı bu.Rüyalarıma yansıyan öfkelerim,rüyalarıma yansıyamayan tepkilerime karşı bu aralar,diye düşünüyordu.Başına gelen bi olayı rüyasında görmüştü ve tıpatıp aynısıyla karşılaşmıştı,fakat rüyasında da tepkisi kaçmak olmuştu.Uyandığında kendine kızdığı an yazmaya başladığı bu kitabın,aslında farkettiği şeylerin dışavurumu olduğunu anlaması çok geç olmamıştı.İzlemek,dinlemek,sormak ve cevap almak,kendi düşüncelerini oluşturmadan, sayısız kaynağa başvurmak gerektiğini öğrenmişti ama tepkisiz kalmak zordu insanın başına gelen akla,mantığa sığdıramadığı şeylere.İyi ama ne olacaktı filmin sonunda? Mutlaka,ölüp gömülecekti fakat,tebessümle ölürken nasıl başaracaktı bunu;intikamını nasıl alacaktı bu dünyadan.Dünyaya kızan,onunla binbir türlü sorunu olan biri değildi fakat;insanların kurduğu işlemesi için gerektiğinde canların ortaya döküldüğü sisteme,şöyle uzaktan bir göz atması dahi yeterli oluyordu.Tipik görünmeyen kast sistemi ,yaşamı telef etmene vesile birkaç hayal,yaşamı telef ederken ortaya saçtığın sahte gülücüklerin belgelenmiş sosyal medya ayağı.Aslında çok uzun zamandır aynı şeyi yaşıyordu insanoğlu;kendi yaşamına,çevresinin yaşamına birazcık göz gezdiriyor,fakat sınırları belirli bir alana dahi bir şey katmadan hayatını noktalayıp çekip gidiyordu.Böbürlenip,duruyor,hastalanınca kuduruyor,çevresiyle sürekli yarışıyor,fakat eli bomboş gidiyordu.Durup;bakmaya,görmeye,anlamaya, farketmeye bile fırsat bulamadan;neyin neden olduğunu,neyin niye olduğunu,kendine neyin gerekli olup olmadığını,yaşama bir faydası olup olmadığına bile tek bir an dönüp bakmıyordu çoğu zaman.Yukarıyı çok görmek nasip olmadı ama aşağıda durum vahim.Yukarının kendi çıkarlarına hizmet etmesi için yarattığı aşağı sitemini modernize etmek pek faydalı olmadı.Tatmin duygusundan uzak,teymin etme arzusuyla yanıp tutuşan bir nesil yaratma içgüdüsünün beraberinde getirdiği yoğun arzu gideremeyen kitle endüstrisi bugün devletlerin dahi çözüm üretemediği sorunları gündeme getirmeye başladı.Açlık hiç bu kadar ruhu zedeleyememişti.Tanrı'ya göz kırpılan bu çağın girdabında,iş hayatında yapılan baskılar tapınılan yaradana adeta meydan okurcasınaydı.Bu durumu görüp çözüm üretmeye çalışanların tek tek kırbaçlandığı bu çağda,sorunun çözümüne ilişkin umutlar yapay zekayla taçlandırılmıştı.Ne büyük mutluluk.Kendi zekamla seni yaptım,lütfen bana çözüm üret endüstrisi.İki yüz milyon yıldır,hayatla birlikte varolmuş doğaya dönmek,onda cevap aramak,sormak,öğrenmek,anlamaya çalışmak,anlamasan bile sadece izlemenin faydaları yadsınamayacak kadar derin ve anlamlıydı aslında.Böbürlenip duruyorduk sadece biz insanız,insanlarla muhatabız,fiziksel görünümümüz muhteşem,bizi kimse yıkamaz,biz dokunulmazız,bize bişey olmaz falan filan diye.Doğa her gün anlatıyordu kendini,afetler,depremler,seller,bildiği dilden hergün dile getiriyordu kendini.Biz en iyisini biliyoruz,her zaman ve her yerde.Kim bizim karşımızda durabilir,koltuğumuz var,itaat edenlerimiz var,cevaplarını hiç sormadan karar verdiğimiz sebeplerimiz var,öyle olması gerekti deyip geçiştirdiğimiz onlarcası var.Üzülüyordu;üç beş tane insan çıkıyo bir yüzyıl boyunca,bunlar hayata dokunabileceklerken,sistem girdabına alıp yutuyordu herkesi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İHANET
Aktuelle LiteraturYaşamın Çok Hızlı Aktığı Bu Çağda Uzun Soluklu Düşünmelere Bulamadığımız Vaktin Bize Getirdikleri Nelerdir?