Bölüm 2

27 3 9
                                    

Normal zamanda olsa bu teklifi gözüm kapalı reddeder bir de üstüne küfür etmem gerekirdi. Ama bugün farklıydı. Bugün, 10 yılın ardından ilk kez gülümsemiştim, Kalp ritmim hızlanmıştı ve bunlar sadece 10 dakika içinde gerçekleşmişti. Bu hisler uzun yıllar boyunca kalbimin en derinlerinde paslı bir sandıkta kilitliydi ve şimdi tanımadığım bir çocuğun o kilidi hiç zorlanmadan açabilmesine karşın ne hissedeceğimi bilmiyordum.

Bunu benden izin almadan yapmasına sinirlenebilirdim ama aynı zamanda bu duyguları tekrar yaşattığı için teşekkür de edebilirdim. Ama neden teşekkür edeyim ki?

Fabrikası ayarlarım gerçekten bozulmuştu

"Heeyy, ne çabuk daldın gittin?" Erim'in sesiyle yerimden sıçrayıp cevap vermek üzere ona döndüm. "Ne bağırıyorsun ya. Zaten dibimdesin, fısıldasan bile duyarım sen kalkmış bağırıyorsun." Gayet sakin bir şekilde çıkan sesi yüz ifadesine de yansıyordum "özür dilerim. Şimdi bizimle gelicek misin?" Başka seçeneğim yoktu. Evime gitmemin tek yolu onlarla gitmekti.

"Başka seçeneğim yok." Cevabıma karşılıklı olarak kalktı ve elini uzattı. Boş boş yüzüne bakarken havada duran elini umursamadan ayağa kalktım ve arabaya doğru yürümeye başladım. Benden hemen sonra Erim de geldi

Çaresiz duruma düşmüştüm ve bu en nefret ettiğim şeylerden biriydi.

Ben ki insanlardan yardımın y'sini bile istemezken şuan yarım saat önce tanıştığım bir çocuğun beni eve bırakmasına izin vermiştim.

Gerçekten bende bir tuhaflık var ama hadi bakalım.

Erim ben için ön koltuktaki arkadaşını arkaya yolladı ve oraya oturmamı işaret ederek gülümsedi. Her ne kadar bu hareketi ondan iğrenmeme sebep olsa da, dedik ya başka çaremiz yoktu. Taşlı yollardan geçtikten sonra orta hızda ve sakince ilerleyen bu yolculuk mayışmama neden oluyordu. Başımı cama yaslamış etrafı izlerken bedenimin yavaş yavaş ağırlaştığını ve görüntümün bulanıklaştığını fark ettim. Oturduğum yerde hafifçe kıpırdandıktan sonra kendimi uykunun kollarına bıraktım

* * *

Bilincim yavaş yavaş yerine geldiğinde elimle kendimi ve çevremi yokladım m arabada değildim, evimde miydim? Yavaşça gözlerimi açtım ve etrafa bakındım. Burası hergün uyandığıma lanet edip yine de günümü orda geçirdiğim odam değildi. Üzerime giydirilen şey de bana ait değildi. İyi de başkasının evinde, başkasının yatağında, başkanının kıyafetiyle ne işim vardı? Ben aptal aptal bunları düşünürken sol tarafımdan uyuşuk ama neşeli bir ses konuşmaya başladı.

"Günaydınnn. İyi uyuyabildiniz mi Lila hanım?" Bu Erim'di. İyi de Erim'in evinde ne işim vardı ki benim? Ona beni kendi evime götürmesini söylemiştim

Aptal Lila, çocuğa adresi söyledin de o mu seni kendi evine kendi isteğiyle getirdi sanki. Aptal

Afallayarak sorusuna cevap verdim. "Pek iyi olduğumu söyleyemem. İlk defa Kendi yatağımdan farklı bir yatakta yatiyorum" söylediklerimi dinlemiyor, sırıtarak yüzüme bakıyordu. Önüme dönüp üzerimdekilere göz gezdirince başladı açıklama yapmaya. "Sen bana adresini söylemeden uyuyunca ben de seni kendi evime getirdim. Öyle derin uyumuştun ki uyandırmaya kıyamadım. Üzerindekiler de çok fazla tozlanmıştı. Öyle pis pis yatağa girmene de gönlüm el vermedi. Kendi tişörtümü giydirdim sana."

Korktuğum da buydu. Vücudumu ve yara izlerini kimsenin görmemesi için ekstra çaba harcadım bugüne kadar ama bu çocuğun beni en zayıf anımda yakalayıp vücudumu görmesi...

KARANLIĞIN HARELERİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin