*12*

292 21 26
                                    

Jiang Cheng için başlangıçta her şey normaldi - taa ki her şey tuhaflaşıp anlamsızlaşana dek.

Tüm bunlar anne ve babasının ölümü, sektlerinin yıkılışı ile başlamıştı. O, ablası ve Wei Wuxian botun üzerinde yardım etmelerine izin vermesi için Jiang FengMian'a yalvarırken o sadece Jiang Cheng'e eğilip kol yenindeki gizli cebe bir şeyler tıkıştırmış, "Bunu yapabileceğin her şeyinle koru, güvende kalması çok önemli, belki de herkesten ve her şeyden daha çok." demişti.

Jiang Cheng onu uzunca bir süre anlamamış, parlak bir taş parçasının nasıl her şeyden ve herkesten daha önemli olabileceğini kavrayamamıştı. Neden bana bu taşın önemini açıklamadın? diye sorgulardı babasını düşüncelerinin mahremiyetinde. Madem bu taş bu kadar önemli, neden bana bu taşa sahip olduğunu, ne kadar ve neden o kadar önemli olduğunu anlatmadın? Bana neden hiç güvenmedin, hiç benim başarılarımı görmedin, neden beni hiç olduğum gibi taktir etmedin? Sonra gider ve babasının mezarı başında dakikalarca, belki de saatlerce tövbe edip af diler, babasından ona yol göstermesini isterdi, annesinin aksine.

Nedense hep annesinden korkmuş, hep içinden bir ses onu annesine güvenmemesi konusunda uyarmış, gösterdiğinin aksine annesinden hep çekinmişti. Ona kıyasla hep ablası - ki bu anlaşılırdı - ve Wei Wuxian sığınabileceği en güvenli barınak olarak görünmüştü, babasına bile onlara, özellikle de Wei Wuxian'a olduğu kadar çekilmemiş, o kadar mutlak bir şekilde güvenebileceğini hissetmemişti.Her ne kadar küçüklüğünden beri hissettiği o anlamsızca fazla kıskançlık bunu göstermesine hayli engel olsa da.

Tüm bunlar Güneş Katliamı ve sonrasındaki olaylarla birlikte değişivermişti.

O süreçte sanki günden güne ipleri sıkılaşan, kararları kısıtlanan ve kontrol altına alınan bir kukla gibi hissetmişti. Bir yerden sonra düşünceleri bile ellerinden alınmış, ondan çok daha güçlü bir varlık tarafından yönetilir hale gelmişti. Verdiği onu ağabeyinden uzaklaştıran her kararda içten içe kahrolmuş, Wei Wuxian ondan uzaklaştıkça içten içe yardım çığlıkları atmaya başlamıştı. Ne olur yardım et bana, beni hapsedeni bulmama yardım et! Senden hep çok şey isteyip bir türlü doğru düzgün karşılık veremediğimi biliyorum ama yalvarırım kurtar beni, boğuluyorum.

Wei Wuxian onu duyamamış, anlayamamıştı. Kendi başında yeterince dert vardı, yeterince yükle eğimişti sırtı, güçten düşmüştü bedeni. O çilekeş bir haldeyken, zorun zoruyla ayakta dururken bir de Jiang Cheng'e nasıl yardım etsindi?

En sonunda, Wei Wuxian Wen sürgünlerini alıp Mezar Tepe'ye sakladıktan sonra, o güç onu tamamen kontrol altına almış, Wei Wuxian'i, ağabeyini, tamamiyle koparıp uzaklaştırmıştı ondan. Artık tamamen benimsin, demişti ona. Senden o istediğim yüce efsuncu Sekt Liderini yaratabilirim artık. O günden sonra Jiang Cheng'in zar zor karşı koyduğu, asla kendisine ait hissettirmeyen Wei Wuxian'e karşı nefret günden güne kuvvetlenmiş, Jiang Cheng'in gözünü kör etmişti.

Tüm bu süreç boyunca o parlak taşı hiç yanından ayırmamış, o da sanki onu uyarırcasına sürekli yanıp yanıp sönmüştü. Wei Wuxian'in öldüğü gün o kadar ısınmıştı ki Jiang Cheng'in teninde bir yanık izi bırakmış, o iz asla iyileşmemiş, ve onu sadece Jiang Cheng'in kendisi görebilmişti.

Jiang Cheng o izin bir uyarı ve aslında bir çeşit yardım olduğunu ancak şimdi, Wei Wuxian'i görüp onun dirildiğine emin olduktan sonra anlıyordu.

Wei Wuxian'le göz göze gelmek içinde bir fırtına başlatmıştı sanki. İlk başta nefretini körükleyen o fırtına zamanla hislerini sorgulamasına, yıllarca belli bir şekilde olduğunu düşündüğü olaylara yeniden bakmasını sağlamıştı. Düşündükçe düşünmüş, düşünceler sorulara dönüşmüş, sorguladıkça duygu ve düşünceleri ona mantıksız gelmeye başlamıştı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 21, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MO DAO ZU SHI (Fanfic/AU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin