Gardenia Jasminoides

997 96 37
                                    

İyi okumalar..

  Kahvesinin sonunu içtikten sonra sekreterini aramak için masanın üzerinde duran telefona uzandı. Bir tane daha Amerikano getirmesini isteyecekti. Saat henüz 10 bile olmamıştı genç kız 4. kahvesini bitirmişti fakat hala kendine gelemiyordu. Rutin bir pazartesi sabahı olduğu için değil, yaklaşık 2 haftadır aynı durumdaydı. Hem yastaydı hem kafası karışıktı. Hiç beklemediği anda üzerine çok büyük sorumluluklar kalmıştı nasıl baş edeceği hakkında hiç bir fikri yoktu. Acaba şirketi satmalı miydi?

"Bayan Lee? Orda mısınız?"

"E- evet.."

O kadar dalgındıki sekreteri aradığını bile unutmuştu.

"Sizin için ne yapabilirim efendim?"

"Bir tane daha Amerikano rica edecektim."

"Pekala efendim hemen getiri-"

  Sekreterin sözlerini bitirmesini beklemeden telefonu kapatmış, derin nefes alarak koltuğundan kalkarak pencerenin önüne yürümüştü. Gözlerini bulutlu gökyüzüne çevirdi, bakıyordu fakat görmüyordu. Tekrar aynı düşüncelere daldı. Bu kadar büyük işin altından kalkabilir miydi? Yoksa satmalı ve yaşadığı yere geri dönmeli miydi? Fakat büyükbabasından- bildiği tek ailesi- geriye kalan tek şey bu şirketti, öylece bırakıp gitmek istemiyordu. Aslında bırakıp gidebilirdi, büyükbabasıyla çokta yakın sayılmazlardı.
Kapının çalması düşüncelerinden sıyrılmasini sağladı. Kahvesini almak için kapıya döndüğü zaman hiç beklemediği bi manzarayla karşılaştı.

"Lee Rachel siz misiniz?"

"Evet benim."

  Genç kız bir grup polisi odasında görünce doğal olarak şaşırdı ve gerildi. Nedenini sorarcasina gözlerini adını soran polise dikti ve kaslarını çattı. Polis boğazını temizledikten sonra konuşmaya başladı.

"Silah kaçakçılığı yaptığınıza dair bir şikayet aldık. Kelepçe takmayacağız fakat bizimle karakola kadar gelmeniz gerekiyor."

  Kulaklarina inanamadi.. Bakışları polisin üzerinden ayrıldığında hizlıca odada dolaştı. Eşek şakasına uğradığına inanıyor ve gözleriyle kamerayı arıyordu. Tekrar polislere baktığında şaka olamayacak kadar ciddi durduklarını fark etti fakat yine de tepki göstermeden edemedi.

"Ne?! Bu çok saçma."

"Lütfen zorluk çıkarmayın yoksa kelepçe takmak zorunda kalacağım."

Yine aynı polis konuşmuştu ardından sözlerinin arkasına şunları ekledi,

"Avukat tutma ve sessiz kalma hakkına sahipsiniz."

  Ellerini teslim oluyorum anlamından çok bilmiyorum dercesine kaldırdı. Göz temasını kesmeden kaslarını kaldırarak tükürürcesine konuştu.

"Öyle olsun bakalım."

  Ardından iki kadın polis koluna girerek onu polis arabasına bindirdiler. Arabada da aynı iki kadın polisin arasında oturuyordu. Gözlerini bacaklarının üzerinde duran ellerine dikti. Araba çok sessizdi, arada telsizden gelen anlamadığı ihbarlar dışında. Bu sessizlik onu tekrar düşüncelere götürebilirdi fakat düşünemeyecek kadar sinirliydi. Kendine hakim olabiliyordu ama feromonlarina asla. Zaten polisler betaydı hissedemezlerdi bu yüzden bunun için endişelenmemeye karar verdi. Yaklaşık 25 dakikalık yolculuğun ardından karakola gelmişlerdi. Aynı kadın polisler ona gözaltı odasına götürdüler. Üzerine demir parmaklı kapıyı kapatiklarinda berbat hissetti. Hızlıca gözleriyle etrafına baktı, çok kalabalık değildi. O, olduğu kısımda tekti ama diğer iki bölümde ikişer kişi vardı. Kendi bölümüne de kısaca göz attı sadece oturacak diye koyduklari duvara sabitlenmiş uzun ince bir tahta parçası vardi. Oturmadi, küçükcük alanda volta atmaya başladı. Belki sakinleşirdi..

Alpha In Alone || minsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin