CHEAPTER 1: Kaybedilmiş zaferlerKaybolup giden şehir ışıklarının arasında salına salına yürüyordu genç adam. Tenine değen rüzgar soğuk öpücüğünü kondurup adamın arada titremesine neden oluyordu. Kışün ortası ocak ayının on sekiziydi. Yaşı yirmi dokuzdu merdiven basamakları bitmek üzere gibiydi.
Elini cebine attı. Buruşmuş bir paket ve bir resim çıktı yalnızca cebinden. Elindeki her şey bu kadardı zira. Sokak lambalarının kirli ufak sarımsı ışığı dışında şehri karanlık esir almıştı.
Lambanın altındaki banklardan birine oturdu. Paketinde üç beş sigarası kalmıştı. Belki bitirir giderdi burdan belki de kalırdı bir kaçı.
Çakmakla bir tane sigarayı usulca pamak arasına sıkıştırdı. Sigarayı kurumuş dudaklarına yerleştirdi soluğunu içine çekerken çakmak sigaranın ucunu aleve vermişti. Nefesini kesen kirli duman önce ciğerlerine girip ardından dudaklarından dışarı çıkıyordu. Adamı terk ediyordu.
Denizin hafif dalgalı sesi adamın kulağına doluyordu. Arada gözleri kendinden bağımsız kapanıyordu. İçine akıyordu bir kaç damla göz yaşı. Saçları yavaşça salınırken dudaklarından havaya karışan duman ve sigaradan uçuşan küller tükenmişliğin tablosuydu belki de.
Sigarası bitti. Eli ikinci için tereddüt etmeden önce bitmiş izmariti yere attı. Doğayı düşünmek için yeterince sağlıklı düşünemiyordu. İkinci sigaraya yönelmedi.
İhtiyacı olan şey o değildi. Aklı yerinde olmamalıydı. Onun biraz uyuşturucuya ihtiyacı vardı. Bedeni bağımlı olduğunu belli edercesine titrerken göğsünün üzerindeki cepten bir paket çıkardı. Gözleri aşkla parlarken bir kaç hapı aynanda yuttu.
Yavaşça etkisini vücudunda hissederken yüzünde aptal bir gülümseme vardı."Bayım. Elinizdeki nedir? "
Duyduğu sesle gülümsemesi yerini korurken arkasını döndü.
"Bir kaç hap güzellik. Denemek ister misin?"
Şaşkınca kendine bakan çocuğa karşı kahkaha attı.
" neden deneyeyim ki ? Ben hasta değilim bayım. "
Duydukları ile kahkası büyümüştü.
"Bu saatte evini mi kaybettin küçük. Sinirimi bozma da git şurdan. "
Derken yüzü oldukça sabitti. Kafası yerinde değilken yanında birileri olsun istemezdi.
" evimi kaybetmedim bayım. Evimden kaçtım. Ayrıca siz neden burdasınız?"
Ellerini sıkıp konuşan çocuk çok masum geldi gözüne.
"Evim burası. Adın ne?"
"Taehyung efendim. Ya sizin ?"
"Jungkook ufaklık. Şimdi uzaklaş burdan.
Sana göre bir yer değil burası."Tae denen çocuk adamı umursamamış ve bankı diğer kenarına oturmuştu. Adam sinirlice bir soluk aldı. Bedenin yetkisini kaybetmeden bu çocuğun burdan gitmesini istiyordu. Nedensizce bu çocuğa bir şey olmasın istiyordu. Kendini sakinleştirmeye çalışırken üstüne örtülen ceketle duraksadı.
"Titriyorsunuz bayım. Ben üşümüyorum ceketim sizde kalsın. "
Sevimlice gülen çocuğa bakıp gülümsedi.
"Göz altlarınız kızarmış. Anneniz size çok kızdığı için ağladınız mı? Ya da babanız size istemeden zarar mı verdi?"
"Hap kullandım çocuk. Kimsem yok benim . Kimse üzemez beni."
Anlamsızca bakan çocuğa karşı delirmek üzereydi. Sabrını zorluyordu bu kadar masum olması.
"Hap sizi iyileştirmez mi bayım? Neden hasta gibisiniz?"
"Bu senin bildiğin haplardan değil. Hiç evden de mi çıkmadın sen ya?"
Çocuk üzgünce başını yere eğdi. Şehir daha da kararmış gibiydi.
"Hayır bayım. Babam odamdan bile çıkamama izin vermedi."
Üzgünce kafasını eğen çocuğun çenesini tuttu ve yüzünü kendine çevirdi .
"Kaybedilmiş zaferlerin kazanılmış mağlubiyetleri olur . Bu gece ikimizde yorgunuz. Susalım ve karanlık alsın yorgunluğumuzu. "
Tae usulca başını salladı ve kafasını denize çevirdi. Jungkook hâlâ aklı yerinde iken bir süre çocuğu izledi. Bir kaç dakika sonra Tae kalktı ve şehre karıştı. Jungkook ise çoktan bilincini kaybetmişti ama bu sefer kalbini hissedebiliyordu.