BÖLÜM IKI : Kuklalar
Dün gece konuştuğu çocuğu tekrar görebilmek umuduyla aynı bankta oturmuş bekliyordu. Cebinden bir tane sigara çıkarmış dumanını içine çekerken denizi izliyordu.
Bu gün şehir daha aydınlıktı.
Uzun bir süredir burda beklemiyordu. Kucağında dün çocuktan aldığı ceket vardı, yüzünde ise çocukça bir gülümseme."Merhaba bayım. Sizi tekrar görmek çok güzel. "
Çocuğun hevesli sesi kulağına dolduğunda heyecanla arkasını döndü. Eline ceketi alıp çocuğa uzatmadan önce yüzünde gezdi bakışları.
"Yüzüne ne oldu?"
Telaşla yüzündeki yaraları elleri ile saklamaya çalıştı fakat başarılı olamıyordu.
Bu gereksiz çabasından vazgeçip banka oturana kadar adam her bir hareketini sakince izlemişti."Önemli bir şey değil bayım. Babam ile tartıştık. Siz nasılsınız? Titremiyorsunuz bu gün, iyi gibisiniz yani."
Kafasını sakince salladı. Bu gün hap kullanmamıştı. Az önce ceketi almayan çocuğun dizlerine örttü ceketi.
"Teşekkür ederim bayım."
Cevap vermeden gülümsedi Jungkook. Yeni bir oyuncak verilmiş gibiydi eline o da merakla inceliyordu yeni tanıştığı bu oyuncağı.
Bir süre ikiside konuşmayınca Jungkook elini cebine atıp bir sigara daha çıkardı. Ateşi çıkartırken çocuk tiksinir bir ifade ile adamı izliyordu."Ellerinize hiç yakışmıyor bayım. Neden bunu kendinize yapıyorsunuz ki?"
Adam elindeki sigarayı yakmadan bir süre düşündü.
" Bu şeyi içmediğimde ellerim titriyor çocuk. Hastalık benimkisi."Tae sessizce mırıldandı ve Jungkook'un bedenine sarıldı. Çok kısaydı temasları ama Jungkook huzurlu hissetmişti bir süre.
"Umarım iyileşirsiniz bayım. Peki bu hastalık nasıl başladı? ".
Derin bir soluk alırken anlatıp anlatmamak konusunda kararsız kalmıştı.
"Kaç yaşındasın sen çocuk?"
" on dokuz bayım, ya siz?"
" Önemli değil benim yaşım. Sana bir hikaye anlatmak istiyorum. Beni kesmeden dinler misin?"
"Tabi ki efendim."
" Bundan beş yıl önce ordunun bir bölüğünde kendini bilmez aptal bir asker vardı. Gözleri herkese alay eder gibi bakardı ve sözleri kimseyi önemsemezdi. Bir gün çok sıkıldı ve etrafı gezmek istedi. Sigaraları bir birini kovalarken karşıda bir ev belirmişti. Upuzun ağaçların arasına saklanmış bu ev gözüne o kadar mükemmel görünmüştü ki izinsiz bir şekilde evin içine girmişti. Ev sıcaktı. Bir koltuğa oturmuş beklerken evin kapısı açıldı. Yaşlıca bir kadın , yanında senin yaşlarında bir oğlan çocuğuyla içeri girdiğinde asker telaş yaptı.
- Merhaba Bayım siz kimsiniz ?Diye sorunca ilk cevap vermedi asker . Gözleri genç adamdaydı çünki.
Tekrarlanan soruya karşı ufak bir yalan söyledi.- Ben birlik nöbetindeyken yolumu kaybettim.
Dediğinde kadın sıcakca gülümsedi.- bu gece burda ısınabilirsin yavrum. Sabaha yolunu daha rahat bulursun.
Asker kadına gülümsedi ve kısaca minnettarlığını belli etti. Kadın yiyecek bir şeyler hazırlayacağını söyleyip gittiğinde asker çocukla konuşmaya başladı.
Sadece yaşını hatırlıyorum çocuğun çok acınası. Hikâyenin geri kalanını yarın geldiğinde anlatayım olur mu Tae?"
Çocuk dikkatlice dinlerken birden kesilen hikaye ile huysuzca mırıldandı.
"Yarın da gelmeye çalışacağım o zaman bayım. Beni bekleyin."
Adam onayladığında çocuk banktan kalktı ve yeniden şehrin içine yol aldı.
Adam ise cebinden yine hapları çıkardı. Aklı yerindeyken sağlıklı düşünemiyordu. İkisi de kendi cehennemlerinde birer kukla olarak yaşamaya devam ettiler.