4

16 5 0
                                    


Arabanın camından yanından geçtiğimiz binaları izlerken, şehrin dışında kalan ve oldukça lüks bir sitede bulunan iki katlı villasının önünde Changbin'in anahtarlarıyla cebelleşmesini seyrederken ve kapıdan geçtiğim anda salon duvarında gördüğüm çerçeve icindeki Yongbok ve Changbin'in fotoğrafının önünde durup beklerken; evet tüm bu süreç boyunca sessizdim.

Sessizdim ve kafamda binlerce açıklama cümlesi vardı. Tüm bu olanları nasıl açıklarım; karman çorman olan planları, seyirciye gösterimlik beni ve aynı zamanda öldürdüğüm asıl beni nasıl açıklarım diye tüm bu süreçte düşündüm. Kelimeleri birbirine birleştirdim, cümleler kurdum, olayları kronolojik bir sırayla sıraladım. Hikayenin sonunda şerefsiz ve duygusuz bir pislik oluyordum, kötü kahraman kesinlikle şirket CEO'larıydı, kurban ise Changbin çıkıyordu. Yongbok ve ölümü ise tüm bu olaylar silsilesini başlatan nedendi. Tüm bu olayları durdurup hikayenin sonunu mutlu bitirecek o kahraman ise yoktu.
Ve final hakkında detaylı bir açıklama yapmayı başaramayacak olsam da şundan emindim ki Changbin benden kesinlikle nefret edecekti.

Eve girdiğimiz anda amerikan mutfağı olan salonunda mutfak tarafına dolanarak buzdolabını kontrol eden Changbin, ben hala daha olduğum yerde dikilirken birden arkamda belirip kollarını belime sardı. O an oldukça irkilsem de belli etmedim. sarılışlarında uzun zamandır hissetmediğim bu kollar arasında eğreti durma hissi bir kez daha kendini gösterirken durumumu garipsememek elimde değildi. Alışamam zannettiğim sarılışlarına ve öpüşlerine, nefret ettiğimi söylediğim sevgi cümlelerine alışmış ve hepsini ölümüne sevmiştim. Bu gerçeğin ise ancak şimdi farkına varıyordum. Yani bir kez daha dudaklarından duyduğum sevgi sözcüklerinden nefret ettiğimi iddia ettiğim ve sarılışından çekindiğim gecede. İnsan alışamam dediği her şeye alışıyordu sahiden de, asla "asla" dememek gerekiyordu ve ben birçok sefer de olduğu gibi bunu da bilememiştim.

"O günü hatırlıyorsun değil mi Yongbok?" Dedi. Tam da kafasını omzuma yaslamışken ve sıcak nefesleri boynuma vuruyorken...
Yutkundum. Adem elmamın yavaşça yukarı ve aşağı hareket ettiğini hissederken ağlayacakmışım gibi hissediyordum. Tüm gerçekleri anlatacak olmanın üzerimde oluşturduğu baskı ve korku, endişem ve daha da ötedeki acım o an somut bir lokma gibi boğazımdaydı sanki. "Hayır" dedim.
"Bilmiyorum." Hatırlamıyorum değil, bilmiyorum.

Belime sarılan kollarında ilk defa farklı bir şeyler hissettim. Onun da beni kollarının arasında tutuşunda bir eğreltilik olduğunu düşündüğünü hissettim. Başı omzumdan kalktı hayır deyişimin ardından ve ben de bunu fırsat bilip karnımın üstünde birleştirdiği ellerini ellerimle ayırarak bedenimi ondan uzaklaştırdım. Her ne kadar bunu yapmak istemiyor olsam da yüzümü ona döndüm ve bir kez daha adem elmamın tüm hareketini acıtıcı bir şekilde hissederek yutkundum.

"Seninle konusmam gereken seyler var Changbin."

Ne yaptığımı anlayamayan bakışları beni dikkatle ve endişeyle incelerken " beni korkutuyorsun Yongbok-ah" dedi.
Daha korkman gereken yerlere gelmedim diyemedim.
Sadece sessizce gözlerine baktım.
Derin bir nefes doldurdum ciğerlerime fakat buna rağmen konuşmak için ağzımı ilk açışımda sanki konuşmayı unutmuşçasına tek bir kelime söyleyemedim. Bir kez daha yutkundum. Gözlerim gözlerinin içine dimdik bakarken " Ben Yongbok değilim." Dedim.

Gözlerimiz birbirine kenetliyken aramızda uzun süreli bir sessizlik oldu. Karman çorman duygularla doluydum. Özellikle korku en baskın olan duyguyken kendimi bana inanmayacağına inandırmıştım. Fakat tepkisi benim beklediğimden bile farklı oldu.

" Bu gecenin itiraflar gecesi olmasından vazgeçmiştim aslında ama sen bir itirafla başlamışken benim de artık bunun devamını getirmem gerekir değil mi?"

How Kill Yourself?-ChanglixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin