Karagül Tohumları

28 4 0
                                    

Sabah güneşinin yüzüme vurmasiyla gerine gerine uyanıyorum uykumdan. Yatagimin yanında duran babamın bana verdiği kostekli saate uzatıyorum elimi. Saat 11 i geçiyor. Ben nasıl olurda şimdiye kadar uyurum? Nasıl olurda annem uyandirmaz beni? En önemlisi amcamın talimatını yerine getirmem gerekiyor nasıl unuturum? Halfeti'ye gitmem lazım. Mehmet amca karagul tohumu bekliyor benden. Bir hışımla kalkıyorum yatagimdan. Hazirlanmaya başlıyorum. Örmek geliyor içimden saçlarımı. Oylede yapıyorum. Çıkıyorum sonra odamdan, etrafta kimsecikler yok..
Yan odadan bir ses geliyor. Istemeden kulak misafiri oluyorum. Murat bu.. telefonla konuşuyor sanırım, hiçbir şey anlamıyorum dediklerinden. Çünkü gavurca birşeyler anlatıyor. Pekte gzl konuşuyor yabancı dili. İngiltere'de baya geliştirmiş kendini. Iki üniversite bitirmiş koskoca mühendis tabiki konuşacak. Bana bakın birde.. lise mezunu bir ev kiziyim. Aramızda tam tamına 4 yaş var muratla. Beraber büyüdük diyebilirim.. ama o başka ben başka. Neden başka olsunmus.. ayni kandaniz Ekinoglu soyadı onda olduğu kadar bendede var lakin neden sadece Kır Ağa nin hükmü geçiyor konakta. Babamın lafı para etmiyor. Amcam ne derse babam onun bir çalışanı gibi her isteğini yerine getiriyor. O yüzden midir ki acaba hep şehir dışında. Ne vakit eve gelse amcam çağırır yanına 'ızzet bir kaç adamla yola koyul iş seni bekler' der. Babamda bi çare garibim agabeyimdir der sesini çıkarmaz. Ama ben hissediyorum amcamın babama bir kini var tıpkı nebile yengemin anneme olan kini gibi..
Ben kendimi bildim bileli yengem ve annem hiç anlasamaz amcam desen iki kelam edip konustugunu gormedim annemle.. ama bende kamer isem eğer bu aralarındaki husumet nedir öğrenirim.

Hep böyle yapıyorum genelde dalıp dalıp uzaklara kendi kendime konuşup düşünüp duruyorum. Çok gec kaldım ben çok. Öldürecek beni mehmet amca. Hem çok ayıp kapı Dinlemeler falan. Yanlış olduğunun farkına varıp avluya iniyorum.
Sümbül ana sedirde bir başına oturuyor. " anam niye kimsecikler yok bugün konakta bu sessizlik hayırdır ınş"
" bugün dedenin ölüm yıl dönümü a kızım unuttun mu. Kabristana gittiler. Sen ve murat kaldınız yalnız konakta. Ben desen iki büklüm hareket edemiyorum."
Doğru yya Hüsrev Ağa 20 yıl önce bugün ölmüş. Mekanın cennet olsun dedem.
Sümbül anayi kocaman öpüp Halfeti'de işlerim oldugunu söyleyip kapıya doğru yuruyorum.
"Kamer!!" Murat'in sesiyle dönüp arkama bakıyorum.
"Bekle beraber gidelim. Sıkıldım odada otur otur."
"Olmaz!!" Diye cikisiyorum birden. Şaşkın şaşkın yüzüme bakıyor. Neden olmayacağı konusunda açıklama yapmam gerekiyor sanırım.
"Yani şey.. daha dün geldin ya hani. Yol yorgunusun dinlen sen bence."
"Yok iyiyim ben bekle iki dakikaya geliyorum." Deyip bi koşu içeriye giriyor. Neden olmaz diyorum ki ayrıca tuhafsin sende kamer. Eline hasret gidermek için bi fırsat geçmiş daha ne istersin Allah'tan :|

Fabrikadan tohumları alıp yukluyoruz traktore. ustaya Ben götüreceğim diyerek geçiyorum direksiyon başına. Şaşkın şaşkın bakıyor yüzüme Murat. " sen kullanmasını biliyor musun."
Ne sanıyorsun beni Murat'im. Sen ingiterede mastır yaparken biz tarlada irgatlik yapıyorduk. ^_^
"evet. Mehmet amca öğretti. Ve suan beni bekliyor. Çok gec kaldım zaten atla hadi küçük ağa.. "
Tebrik eder gibi bakıyor yüzüme. Yola koyuluyoruz.
Varmak üzereyiz halfetiye... ışte geldik. Etrafı seyrediyor Murat hayran hayran. Karagullerden gözlerini alamıyor. Mehmet amca ortalıkta yok. Neyse diyorum tohumları bırakalım arar bulurum. Gerek kalmıyor aramaya mehmet amca karaguller arasından el sallıyor bize.
"Muradim sen misin evladım?"
"Benim amca benim."
Onlar hasret gidere dursun bende Asyemur'u arayayim. ( Asyemur, mehmet amcanin ölen kızının atı.. iki yıl oldu oleli. Kızının adını verdi ona..)
Karşıda görüyorum onu. Mehmet amca bir ağaca bağlamış ipini. Bembeyaz at sarıya çalan yelesiyle çok gzl görünüyor gözüme..
"Kızım, nasılsın bakalım bugün" diyerek konuşmaya başlıyorum atla. Bir yandanda yelesini oksuyorum.
Hoşuna gidiyor iste besbelliki. Kedi yavrusu gibi sokuluyor yamacima yelesine yandigim..

Ne gzl bir atsin sen. Insanın baktıkça bakasi geliyor. Yalnız dur bir dk. Sırtındaki kırmızı lekede neyin nesi. Kana benziyor ama değil.. bildiğimiz boyaa.. iyice inceliyorum ne oldugunu anlamak için. Iki dk sonra yanımda bir gölge beliriyor. Arkam dönük olduğu için kim oldugunu kestiremiyorum.. sonra gölge yaklaşıyor gitgide. Ona tam dönüp bakacakken nefesini ensemde hissediyorum. Asyemur huysuzlasiyor. Iki kelam edip kim oldugunu soracagim ama fırsat vermeden eliyle kapatıyor ağzımı diğer eliylede belimi sarıyor. Daha sonra lütfedip konuşuyor sadece gölgesini gördüğüm şahıs
"Kimse benim gibi sevemez seni. Birak şu inadı var bana. Öleceğim yoksa kamer, sensizliken olecegim."
Ve bu sesle anlıyorum ki yalı kazığı Servet mis arkamdaki. Elinden kurtulmaya çalışıyorum ama nafile öyle bir kavramış ki beni... daha çok sokuluyor boynuma. Bağırıp sesimide duyuramiyorum ki muradima. Konuşmaya devam ediyor
"Sende zamanla seversin. Çok mutlu ederim seni."
Sinirim bozuluyor gitgide. Tahammül edemiyorum bu kadar dibimde olmasına. Aklıma gelen fikirle ayağına basıyorum son günümü vererek. Acıdı sanırım beni bırakıp adımını geri atıyor bir Ahh! Çekerek..
" ne yaptığını saniyon servet. Ne işin var burda."
"Tek isim sensin bnm. Anla artık. Benimsin benim.." gelde bu soylediklerine kopurme.. tam ağzımı açıp soylediklerine pişman edeceğim sırada murat'in sesini duyuyorum.
"Kamer noluyor burda?" Elim ayağım birbirine dolanıyor. Şahit olmasin istiyorum servet'in saçma sapan kelamlarına.
"Y-yok bi-bişey.." istem disi kekeliyorum bir anda.
Servet giriyor daha sonra araya
" ooo agamiz gelmiş..hosgelmis" diyor alaycı tonda. Murat bir bana bir Servet'e bakıyor.
"Kamer babam verdi mi seni servet'e?" Ne diyor bu. Ne vermesi. Nereden biliyor servet'in beni istemeye geldiğini. Tabi ya Feride. Ah Feride! O söylemişti tabi telefonda olup biteni.
Ani bir refleksle "hayir!" Diye bağırıyorum. Servet kolumdan tutup
"Ağan ne kadar hayir derse desin senin kaderin benim." Diyor. Kasıtlı veya bilerek bilemiyorum kolumu acitiyor. Murat bunu anlamış olsa gerek beni bir anda kendi tarafına çekip servet'e yaklaşıyor
" Kamer'in sende gonlu yok. Uzatma daha fazla." Diyor
"Ne biliyorsun Ağa. Kamerin bende gönlü olmadığını." Murat serveti duyduktan sonra yüzünü bana çeviriyor 'onu sevmiyorum de Kamer.' Der gibi bakıyor sanki yada yada ne bilim bana öyle geliyor. Kendimi toparlayarak servet'e dönüp onu sevmedigimi söylüyorum. Murat
"Aldın cevabını bir daha rahatsız etme sakin kizi" dedikten sonra elimden tutarak çekiştire çekiştire uzaklaştırıyor beni ordan.. mehmet amcanın yanına vardığımızda elinin hala elimde oldugunu farkediyorum. Ister istemez gozum kayıyor ellerimize. Murat baktığımı farketmiş olsa gerek bırakıyor daha sonra elimi.

Karagul bahçesinde işlerimi hallettikten sonra murata gidelim artık diyorum. Yol boyunca hiç konuşmadan konaga varıyoruz. Amcam avluda 4 gozle bizi bekliyormuş meğerse yada sadece murat'i bilemiyorum...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 08, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KAMERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin