Kapının açılmasıyla tavana diktiğim gözlerimi içeri giren kişiye döndürdüm. İçimden oflasam da dışımdan hiçbir şeyi belli etmeyerek gülümsedim. Bu uzun süredir ona karşı yaptığım tek şeydi.
"Seansa gittin mi?"
"Evet baba konuştuk ya dün hatta benden sonra ayrı ayrı Jisung ve Changbini de aradın ya hani onaylattın gittiğimi"
Karşıma oturmuş bacak bacak üstüne atmış tek kaşını kaldırarak bana bakıyordu. Bu hali titrekçe nefesimi vermemi sağlasa da dik duruşumu bozmamış ve gülümsemiştim.
"Ne kadar gayet iyi olsam da hiçbirinize laf geçiremiyorum o yüzden sürekli kontrol etmene gerek yok babacığım her seansa gidicem"
Bir şey demese de şuan ki bakışları yeterince ezmeye çalışıyordu beni. Her ne kadar güçlü dursam da asla pes etmiyordu ve her seferinde beni dibe çekmeyi başarıyordu. Tabi o bilmiyordu bunu.
Ayaklandığında sonunda çıkacağını anladım, şimdiden rahatlamıştım. Fakat o sanki bunu bana ziyan etmek istercesine yukardan bana bakarak beni, masamı süzmüş ve tiksinerek söylediği belli olan cümlelerini duymamı sağlamıştı.
"Eksiksin Bang Chan. Bu şirket için, bu sektör için, bu aile ve bu hayat için. Eksiksin. Toparlan."
Diyeceğini dedikten sonra hızlıca çıkıp gitmişti. Kafamı geriye atarken iç çektim.
"Biliyorum baba"
Duyamasa da yanıtını vermiştim. O beni, ona gösterdiğim güçlü halimle eksik buluyorken gerçek Chanı görse ne derdi hiçbir fikrim yoktu.
Bir süre öyle kaldım. Seans saati yaklaşıyordu. Sanki kaçacakmışım gibi başıma gardiyan gibi dikilen arkadaşlarım ve şoför birazdan burada olurlardı. Odamdan alınıyordum resmen.
Kapı hafifçe tıklatıldığında kafamı kaldırdım ve içeri girmelerini söyledim. Kapıyı açıp sırayla girdikten sonra karşımda dizilmişlerdi. Hepsine bakarken gözüm sevgilimde kalmıştı ama o bana bakmıyordu. Canımı acıtsa da belli etmedim, şirketteydik sonuçta değil mi?
"Efendim, eğer hazırsanız çıkalım mı?"
Şoförün konuşmasıyla ona döndüm. Kafamla onaylayıp ayaklandım. Eşyalarımı aldıktan sonra çıkacakken durdum, Changbin ile konuşmalıydım. Bu yüzden şoföre dönüp konuşmaya başladım.
"Siz Jisung ile inin. Benim Changbine göstermem gereken bir şeyler vardı, unutmuşum. Tekrardan unutmadan göstereyim, kısa sürer zaten"
Bir şey demeden çıkarlarken masaya yaslanmış ve çıkışlarını izlemiştim. Kapıyı kapattıkları an Changbine döndüm. Bana bakıyordu. Elimi uzattım tutması için, ilk bakmış sonra ise tutarak bana yaklaşmıştı.
"İlişkimiz gizli diye yüzüme bakmamazlık yapma. Bundan bir şey olmaz biliyosun"
"Şirketteyiz Channie. Her an baban çıkabilir bir yerlerden, o çıkmasa eli, kulağı, gözü vardır etrafta"
Haklı olduğundan bir şey demedim. Elini tuttuğum elimi çekerek beline sardım. Biraz kendime çekip iyice sarıldım ona. Karşı çıkmayıp o da kollarını bana sardı. Bir kaç saniye kafamı yasladığım göğsünden duyulan düzenli kalp atışını dinledikten sonra ayrıldım, gitme vaktiydi.
Yanağına bir öpücük kondurduktan sonra gülümsemiş ve iyice uzaklaşmıştım. O da bana bir gülümseme bahşetmişti. Daha sonra hızlıca şirketten çıkarak arabanın önünde bizi bekleyen Jisunga doğru ilerledik.
Yanına vardığımızda imalı sırıtışı ile kapıyı açmış ilk kendi binerek bizim de binmemizi sağlamıştı. Daha sonrasında ise birbirimize yaslandığımız ve dinlendiğimiz kısa bir yolculuk geçirmiştik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
forty Min
FanfictionBir sonraki kişiyi içeri çağırdı Seungmin. 40 dakikalık bir konuşma için hazırdı fakat 40 dakikalık bir ağlama için değil.. %Seungchan