1.Bölüm -Kayıp-

3.2K 444 89
                                    

Müzik başımın ağrısıyla doğru orantıda artarken benim tek isteğim bir an önce bu ortamdan kurtulmaktı. Hala neden bu saçma ve samimiyetsiz partide bulunduğumu anlayamıyordum. Etrafta birbirinden nefret ettiği halde seviyormuş gibi davrananlar, üzerlerinde kıyafet olup olmadığı tartışma konusu olan seksi olduğunu sanan kızların dansları, ortamın kalabalığına aldırmadan arsızca öpüşen çiftler.

Ecem'in ısrarları sonucu buraya gelmiştim ve pişman olmuştum. Şuan odamda sıcak çikolatamı içtikten sonra sıcak su torbamla uyumak çok daha iyi bir tercihti. Tabi Duru'nun yanında olamadığım için de suçluluk ve huzursuzluk duyuyordum. 

Duru. Miniğim.

Minik avuçları, küçücük bedeniyle lösemi gibi tehlikeli bir hastalıkla mücadele ediyordu. Onu yalnız bırakmak hiç içime sinmiyordu.

Gözlerimi etrafta gezdirdim, Ecem ortalıkta görünmüyordu. Eda, Selin ve Melis de öyle. Çantamı alıp çıkışa doğru ilerledim. Bu zamana kadar kalmam bile benim içim rekor sayılırdı.

Topuklu ayakkabımın çıkardığı tok sesler eşliğinde çıkışa doğru ilerlerken Ecem'i gördüm. Benim yanıma gelirken yüzü sitemli bir ifadeyle örtülmüştü.

"Gideceğini söyleme bana." dedi sitemini sesine de yansıtarak.

"Gitmem lazım." Başımı yana eğip yüzüne baktım.

"Gitme." dedi. Sesinin kedi yavrusu gibi çıkması gülümsememe neden olmuştu. Sokakta kalmış aç bir kedi yavrusu gibi.

"Duru'ya söz verdim erken geleceğim diye." dedim sesime güven kırıntıları serperek.

Elbette böyle bir söz vermemiştim, bu saatlere kadar uyanık kalmıyordu zaten. Yalan söylemekten haz etmezdim ama şuan Ecem'in ısrarlarına bariyer oluşturabileceğim tek yolu buydu. İnsanların fikirlerini değiştirmekte bir dünya markası olduğunu varsayarsak irademi alt etmesi pekte zor olmayacaktı.

"Peki." dedi uzatmayarak.

Birbirimize sarılıp vedalaştıktan sonra partiden ayrıldım. Taksiye bindikten sonra başımı oturduğum koltuğa attım. 

Kısa bir süre sonra eve varınca taksiden inip bahçemizin kapısını araladım ve içeri girdim.

Pek alışık olmadığım için topuklu ayakkabılar canımı acıtırken yavaş ve ağır adımlarla ilerliyordum. Ayakkabım gri zemin üzerinde tok sesler bırakırken bağırış ve kırılma sesi kulağımı doldurdu. Adımlarım aynı anda hızlanırken eve yaklaştığımda seslerin seviyesi artıyordu. Anahtarla kapıyı açıp içeri girdiğimde gördüğüm manzara beni şaşırtmamıştı.

Annemle babam kavga ediyorlardı.

Gözlerim tanıdık resimle kaplanırken sıkıntıyla nefesimi verdim. Sanki ben hiç gelmemişim gibi tartışmalarına devam ederlerken tek kelime dinlemeden merdivenlere yöneldim.

Duru'nun odasının önüne geldiğimde kapı kulpunu kavradım ve usulca aşağı doğru indirdim. Sessiz olmaya çalışsam da uğursuz bir gıcırtının çıkmasına engel olamamıştım.

Işığı açmayıp koridorun ışığının yardımıyla Duru'yu görmeye çalışırken uyuduğunu görmem biraz da olsa içime su serpmişti. Normalde tek bir tıkırtıyla uyanacak kadar hafif bir uykuya ve hassas kulaklara sahipti. Parmak uçlarımla zemine baskı uyguladım ve Duru'nun bedeninden çok yere örtülmüş olan yorganı kaldırıp üstünü örttüm. Başını da öptükten sonra yine ağır adımlarla odadan çıktım ve sessizce kapıyı kapattım.

Merdivenlerden inerken annemle babam bitmek bilmeyen kavgalarına devam ediyordu. Merdivenlerin ortasında durdum ve oturdum. Dirseklerimi dizime koyup ellerimi çeneme yasladım ve kavgalarını izlemeye başladım.

Geçmişin İziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin