4.Bölüm -Hastane-

1K 270 19
                                    

Genellikle sabırsız ve tez canlı bir insandım. Bir şeyin anında olmasını, hemen gerçekleşmesini isterdim, çocukluğumdan beri böyleydi. Yeni aldığım elbiseyi bir an önce eve gidip denemek için soluğum kesilene kadar koşardım mesela. Ya da en sevdiğim yemeği yerken nefes almadan tabağı bitirirdim.

Ayrıca meraklı ve herşeyi irdeleyen bir yapım vardı. Bu özellikler birleştiğinde dedektiflik belki de benim için iyi bir meslek tercihiydi ama önüme daha iyi seçenekler sunulmuştu. Mesela şirketimizin yeni yöneticisi, ailenin gurur kaynağı, başarılı bir iş kadını. Ailemin beklentisi buydu, benim düşüncelerime nazaran.

Dışımdan sessiz bir biçimde beklerken içimde havai fişekler patlıyormuş gibi hissediyordum. Dediğim gibi sabırsız bir insandım fakat Kutay inadına yapıyormuş gibi sorumu cevaplamıyordu.

"Kutay." dedim sabırsız bir biçimde. Sesimde farklı olarak uyarı tonu da belirmişti. Beklediği sözler değilmiş gibi bakıyordu bana, afallamıştı. Belimde ki ellerini gevşetmişti ama hala birbirimize yakın sayılırdık. Tam olarak gözlerinin içine bakıyordum, göz bebeklerine. Bir kitapta yalan söyleyen insanlar göz bebekleri büyür diye bir bilgi okumuştum. Birisi bana yalan söylediğinde bunu anlayamazdım, bu konuda biraz beceriksiz kalıyordum ama sonuçta bunda bir kabiliyet gerekmiyordu. Alt tarafı göz bebeği büyüyecek mi diye bakacaktım.

"Bunun bir önemi yok." dedi Kutay benim gibi o da bana bakarken. İfadesiz kalmaya çalışıyordu ama tepkisizliğinin gölgesinde kalmış endişeyi görebiliyordum.

"Ne demek yok Kutay." dedim ses seviyemi yükselterek. "Sürekli yanımda olmaya çalışıyorsun. Sürekli karşıma çıkıyorsun. Ama ben senin adın haricinde hiçbir şey bilmiyorum."

"Bunların bir önemi yok. Önemli olan senin yanındayım ve yardımcı olmaya çalışıyorum."

Bedenimi ondan tamamen ayırırken kaşlarımı çattım. İnkar etmemişti.  Merakım katlanırken beynim Kutay'la ilgili görüntüler taramaya başladı. Hafızamı önüme boşaltıp her anı düşünmeye çalıştım fakat Kutay hiçbir yerde yoktu.

"Beni nereden tanıyorsun?" dedim sakin kalmaya çalışarak. "Sen hiçbir şekilde hatırlamıyorum. Karşılaşmış olmamız imkansız. "

"Sen beni değil zaten, ben seni tanıyorum."

Aklımdaki düşünceler birbirine kör düğümle bağlanmış gibiydi. Doğru tepkiyi bulamıyordum, o kadar şaşkındım ki. En başından beri bana karşı davranışlarında gariplikler vardı, biliyordum. Hiç tanımadığın bir insana bu kadar yardım etmek normal olamazdı.

"Nereden tanıyorsun?" diye direttim. Artık bilmek istiyordum. Belirsizlik canımı yakıyordu. Ama bana verdiği tek yanıt sessizlikti. Kutay'ın yüzünden ifadesizlik akıyordu.

"Kutay." dedim dişlerimin arasından tıslarken. "Beni nereden tanıyorsun?"

Anlamıyordum, bu kadar gizli olacak ne olabilirdi ki? Hareketli bir hayata sahip değildim. Okuldan eve, evden okula bir yaşam tarzım vardı. Günümü kitap sayfaları arasında geçirirdim, bir kısmını da müzik dinlemeye kurban ederdim. Onunla aynı havayı solumadığıma yemin edebilirdim.

Ruhum sinirle erirken hala bir cevap bekliyordum ama sanırım aradığım cevaba ulaşılamıyordu. Sessizlik. Benim söylemlerim dışında beliren tek şey buydu.

"Kim olduğunu söylemeden asla karşıma çıkma." dedim mesafeli bir ses tonuyla.

Arkamı dönüp yürümeye başlarken adımlarımı mümkün olduğunca hızlı atmaya çalışıyordum. Beni durdurmaya çalışmamıştı, beklediğim tepki bu değildi. En azından bir açıklama yapmaya çalışır sanıyordum ama yapmadı. Belki de onunda istediği beni başından savmaktı.

Geçmişin İziHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin