Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
•
"California Roll?"
Jisung dizlerine uzanmış telefonuyla ilgilenen arkadaşına sabrının son kırıntılarını barındıran sesiyle sordu. Muhtemelen yine şu aptal Reddit'te takılıyordu, bir formu kaydırıyor ve yer yer kahkaha atıp kıvranıyordu. Jisung açlıktan tansiyonunun oynadığını hissettiği o dilimdeydi. Derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı. Elini arkadaşının siyah saçları arasında gezdirip ilgisini çekmeye çalıştı tekrar. "Cevap versene Min"
Minho saçlarında dolaşan parmaklar sayesinde sonunda formdan kurtulup gözlerini tepesindekine dikti oyuncu bir tavırla. "Ya sen ne yersen onu yerim diyorum sana"
Jisung'un bir şeyleri onun tercihine bırakılmasına dair fobisi vardı.
Arkadaş grubunda ne zaman onun önerdiği yere gittilerse başları mantık dışı belalara bulaşırdı, ailesinden harçlık isterken birim belirttiyse o ay aç kalırdı, biri ona çıkma teklifi ettiğinde genelde sessiz kalırdı ve de çok geçmeden romantizmi red ederdi mesela.
Sebebi de bunun tercihini yalnızca onun yapabileceği olduğu bi konumda olması ve bunun onu deli gibi hasta hissettirmesiydi. Belki de o yüzden kampüsün yarısıyla yatmış ama hiçbiriyle öbür gün merhabalaşmamıştı bile.
Bu yaptığını da libidosuna dair bir yatırım ve kalplerini kırmamak adına kendinden verdiği ödün olarak adlandırıyordu.
Günün sonunda Jisung içinde halledemediği bir dolu kavgası olan gitgelli ateşten bir oğlandı.
Minho bunları adı gibi iyi biliyordu. Hatta öyle ki Jisung'un dnasını bile kodlayabilirmiş gibi gelirdi bazen ona.
Lise bir, tenis kulübünde tanışmıştı kıvırcık kahve saçlı oğlanla. Jisung yırtık kişiliği yüzünden her girdiği ortamda gözleri üstüne çekebiliyordu. Kıvrak zekası ve bir garip mizah anlayışı da onu ilgi çekici biri yapma konusunda büyük rol oynardı tabii.
Minho onun aksine bir nebze daha sessiz ve şu cam kenarı güzellerinden biriydi o zamanlar. Onunla konuşmaya çalışmayan kimseyle konuşmazdı. Yalnız veya dışlanmış değil de daha çok bulunduğu ortama göre şekil almamayı tercih eden nispeten havalı o soğuk oğlandı.
Jisung'un sınıfa girer girmez yüksel desibelli sesiyle kendini tanıtması, kalabalık bir grubun arasına sanki onları tanıyormuş gibi tereddütsüz dalıp sohbete başlamasıyla gülmüştü.
Tuhaf bir şekilde tavırlarından yapmacıklık kokusu gelmiyordu ve bu Minho'yu kulüpte ilk defa oturduğu sandalyeden kaldırmıştı. Kalabalık grubun ortasına oturmuş bir şeyleri heyecanlı heyecanlı anlatıp diğerlerini krize sokan oğlana ilerledi. Ayakta dikilen çocukların arasında durdu, o da onlardan biriymiş gibi davranıp Jisung'un nefessiz anlattığı eğlenceli anısını dinledi.