Yaralı Tanrı

13 2 1
                                    

Herşey bundan yüzyıllar öncesinde başlamıştı.

Kaosun son bulduğu bir dönemdi.

Güneş ve Ay, aralarına hiçbir kötülüğün giremediği, gezegendeki iki büyük Krallıklardan biriydi.

Ay tanrısı, her gün Krallığında Dünya'yı izliyor insanların neler yaptığını gözlemliyordu.

Bir gün Güneş Tanrıçası, Ay Tanrısı'nın yanına oturdu.

- "Lordum neye bakıyorsunuz?"

Ay cevap vermedi.

Güneş Tanrıçası, onu görmezden geldiği için sinirlenmişti.

Tanrıça içinden:

- " Zaten yakında benim olacaksın"

Güneş Tanrıçası, Ay Tanrısı'nın nişanlısıydı ancak Ay onun ile birlikte olmak istemiyordu.

İstediği tek şey, gerçekten birine aşık olmaktı.

Ay Tanrısı, onun ile evlenmek zorundaydı.Çünkü iki Krallıkta'da kurallar böyleydi.

Eğer evlenmezler ise, iki Krallıkta büyük bir kaosa sürüklenirdi.

Saatler gece yarısıydı.

Ay Tanrısı derin düşünceler içerisindeydi.

Dünya'ya gitmek istediğini hatırladı zaten buradan tek kaçış yolu o diye düşündü.

Emirlerden, ona yapılmasını söylenen şeylerden sıkılmıştı hem de Güneş Tanrıçası ile evlenmek istemiyordu.

Ayağa kalktı, etrafa bakındı.

Etrafta kimse görünmüyordu.

Yavaş adımlar ile salona doğru ilerledi.

Sihrini kullanarak, Dünya'ya bir geçit kapısı açtı,

ve artık oraya gitmeye hazırdı.

Tam o sırada,

Güneş Tanrısı, Ay Tanrısı'nı gördü.

-" Muhafızlar hemen yakalayın"

Ay tanrısı, onları sihri ile geri püskürttü.

Sihri o kadar şiddetliydi ki..

Sihir tüm gezegendeki herkesi uyandırmıştı.

Ay Tanrısı'nın ve Güneş Tanrıçası'nın ailesi;

-" Burada neler oluyor? Bu gürültü de ne böyle?"

Herkes Ay Tanrısına bakıyor, bir açıklama bekliyordu.

Ay Tanrısı'nın Ailesi;

- "Evet, bir açıklama bekliyoruz."

Ay Tanrısı;

" Ben..ben..."

Güneş Tanrıçası, araya girerek:

-" Bir geçit kapısı açmıştı. Onu gördüm, bir yere gidiyordu."

Güneş, Ay'ın daha da sinirini bozuyordu.

Ay Tanrısı çok beklemeden geçitten aşağı atladı. Buna zamanı yoktu.

Bir kaç saniye sonra;

Büyük bir ışık belirdi Krallıkta.
Ay Tanrısı gitmişti.

Yüksek bir ses arkasından ;

- " Dur!" Dedi.

Bu Güneş Tanrıçasıydı.

Artık çok geçti.
Bir kaç dakika geçmeden
Ay Tanrısı Dünya'ya ulaşmıştı.

Yolculuk sırasında, yaralanmıştı.
Biraz başı dönüyordu.

Ayağa kalktı, Ay Tanrısı

- "Neredeyim ben böyle?"  Dedi.

Büyük ağaçların olduğu bir ormana düşmüştü. Herşey o kadar büyüktü ki onun için..

Etrafa bakındı..

Bir yer gördü. Şehir merkezi olan bir yer, her yerde ışıklar vardı.

- "Şimdi ne yapmalıyım?"

diye düşündü.

Krallıkta kaldığı zaman boyunca Dünya'da olan insanları dinlemişti, onları gözlemlemişti ama şu an ne yapacağını bilmiyordu.

Ay Tanrısı, kafasını gökyüzüne kaldırıldı.
Dolunay vardı..
Kötü bir şeyler olacağını hissetmişti.  

İçinden:

- " Acaba Ay Krallığında neler oluyor?"

Yol boyunca yürüdü yürüdü..

Halsiz bedeni çok yorgundu, dinlenmeye ihtiyacı vardı.

Kafasını yukarı kaldırdı derin bir nefes alarak;.

Bir kız gördü pencerede, Ay'a gülümsüyordu.

-" Bu gece ne kadar güzelsin."

Ay Tanrısı bunu duydu, ve gülümsedi. Bu onu iyi hissettirmişti.
 
Yağmur yağmaya başladı, hava gitgide soğuyordu.

Bir den bire Ay Tanrısı,
yere düştü, yorgunluktan bitkin haldeydi.

Penceredeki kız içeriye girecekken,

Ay Tanrısı'nı gördü.

Yerde yaralı ve baygın bir şekilde yatıyordu.

Kız hemen aşağı indi, neler olduğunu anlamak için.

Ay Tanrısına baktı.

Ona doğru yaklaştı,

kız içinden;

-" Hayatımda hiç bu kadar güzel parlayan bir yüz görmemiştim." Dedi.

Üstündeki kıyafetler yırtılmıştı, ateşi vardı ve solgun görünüyordu.

Kız hemen onu içeriye taşıdı, yatağına yatırdı, sıcak bir şeyler içirdi.

Kız, gözlerini ondan alamıyordu.

içindeki ses sürekli:

-" Acaba nerede yaşıyor? Hiç böyle kıyafet giyen birini görmemiştim."

Saatler ilerliyordu.

Bir kaç saat sonra..

Kız yatağın kenarında uyuyakaldı.

Sabah saatleriydi.

Ay Tanrısı bir ses ile irkildi ve uyandı.

-"Bu sesler de ne böyle, Neredeyim ben?" 

Dışarıdan geliyordu. İnsanlar, araba sesleri..

Ay Tanrısı, sağına döndü.

-" Bu da kim?"

Bu o..

Ay'ın Tanrısı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin