Duygularımdan oyulurdum ayrıla ayrıla. Bir yürek
güreşinde öpe öpe döverdik birbirimizi. Ses olunca
tutuşan, dili kesen kelime; delil olan gri müzik...
Halkın habercisi alnın terliyor. Bu yüzden
anılara çağrıldım, aşklara, korkulara. Sulara verildim,
bölündüm bir kuşluk vakti. Herkes gelince
anladım boşluğu; içecek olsaydım kırılırdı çeşmeler.
Kimin yüzüne baktıysam karıştırdım kendimi:
Teninde bir çıbanla değiştirildim.
Bir ömür hiçliğe alışılmış ve orada unutkan odalar
yaraları anlamsız kılan günbatımları, terli bir deniz.
Esrarlı, tehlikeli, daha çok akıldışı beni dindiren
sağanak. Akrebimi çağırın. Benim için çoğaltın pusuları
artık aşka kefil değilim. Ve boşlukta bir sokak
menekşesi acemi, çocukları sabırsız. Orada
hangi tuzağı bozduysam kendimle karşılaştım.
Gül vakti. Kızaran sular. Mevsimin üşüten çağıltısı.
Kurşun yenildi gene de geyiğin yaşama sevincine
ve bu tılsım, mermeri eriten anlam tortusu
çözülsün diye öldürüldün derimle kanım arasında.
Ama bir aşkın yangından doğuşuna katıldım,
benim işim sizin için korkmak olsun.
Yüreğimle bir söyleşiye çalıştım durdum.
Varlık, Kasım 2001
Veysel Çolak