2

299 41 37
                                    

chan seungmin'i gülerek hyunjin ile konuşurken gördüğünde rahatlamıştı. onun suratının onun yüzünden asılmasını istemiyordu, seungmin'e gülmek yakışıyordu.

bir kenara oturdu ve changbin oflayarak yanlarına geldi. seungmin daldıkları derin ve kahkahalı sohbetin içinden ayrılıp etrafına baktığında chan hyungunun gelip karşısına oturduğunu ve onu izlediğini fark etmişti.

ne zaman gelmiş ve onu izlemeye başlamıştı? seungmin bunu bilmiyordu ve neredeyse on dakikadır hyunjin ile böyle gülerek konuşuyordu. yanakları kızarırken boğazını temizledi.

neden böyle oluyordu? o, hyunguydu. bir gece geçirmiş olabilirlerdi ama ona karşı duygusal bir çekim hissedemezdi. onun için sadece küçük bir kardeşti.

minho ve felix beraber akşam yemeğini hazırladılar. birlikte sohbet ederek bir şeyler yediler ve chan odasına çekildi. jisung fırsattan istifade seungmin'i kenara çekti. ona anlattıklarını duyduğunda seungmin şaşırmıştı. hyungu geceyi çok net bir şekilde hatırlıyordu. seungmin'in arsızlıklarını, söylediklerini ve davranışlarını çok iyi hatırlıyordu. seungmin bununla daha çok utandı.

"bak, yanına git ve konuş. sonsuza kadar birbirinizden kaçamazsınız. hem chan hyung tek kalıyor, odasına git ve kimse yokken konuşup konuyu kapatın. changbin hyung falan gelirse de bizim odada konuşursunuz ben çıkarım."

"konuşamam jisung, çok utanıyorum. akıl alır şeyler yapmadım." jisung başını iki yana salladı ve seungmin'i ikna etti. seungmin'in heyecanını çoktan yakalamıştı, chan gibi. aslında ikisi de birbirine karşı bir çekim duyuyordu ama biri utanıyor, diğeri korkuyordu.

seungmin odasında sakinleşip konuşmasını düşünürken jisung yüzünde bir sırıtma ile chan'ın odasına gitti. ikisinin birbirine karşı hissi varsa, çıkmaları jisung'u mutlu ederdi. çünkü iki üyesini de çok seviyordu ve onlar için çöpçatan olmaya çoktan razıydı.

chan hyungunu doldurdu ve ona pek de hayırlı olmayan tavsiyeler verdi ama chan'ın kafası o kadar karışıktı ki, jisung'u tamamen dinlemiş ve oda arkadaşı olduğu için onun hayrına şeyler söylediğine inanmıştı.

seungmin ile yarın konuşmayı beklediği için duşa girmiş ve kafasındaki düşünceleri atmaya çalışmıştı. beline havlusunu sarıp saçını ufak havlusuyla kurulayarak odasına girdiğinde odasının kapısı tıklanmış ve beklemediği bir hız ile açılmıştı. chan hızla kapıya döndüğünde seungmin olduğunu gördü.

seungmin son hız bir cesaretle odaya girmeye karar vermişti ama yanlış zamanlama olduğunu fark etmesi çok uzun sürmedi. kalbi hızla atarken hemen arkasını döndü. "şey hyung çok özür dilerim ben çıkayım."

chan, seungmin'in birden gelen bu cesareti ile odasına dalmasına şaşırmıştı ama hoşuna gitmişti. bu yüzden küçüğünün çıkmasına izin veremezdi. "hayır seungmin, bekle."

seungmin'in adımları dururken chan ışık hızıyla bir iç çamaşırı ve eşofman giymişti bile. havlularını yatağın üzerine bırakıp seungmin'in yanına adımladı.

jisung'un söyledikleri aklında dolanırken küçüğünün kendini sıktığını fark etti. bir elini beline sarıp onu sakinleştirmek amacıyla karnını okşadı. seungmin'in vücudu bu ufak dokunuşla gevşerken kendine şaşırmıştı. vücudu kendi kendine bu tepkiyi vermişti. "ben.. şey.."

kendini bir şey söylemek zorunda hissediyordu. ne söylemesi gerektiğinden emin değildi. hyungu bir adım daha atıp vücutları arasındaki mesafeyi sıfıra indirdi. çıplak göğsünü küçüğünün sırtına yaslamıştı. küçüğü derin bir nefes aldı ve chan bunu fark edip hafifçe gülümsedi. jisung haklı olabilirdi.

i just wanna be yours.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin