Tam o sırada hemen Alev'in yanına koştum.
Bir anda gözlerinden kırmızı bir ışık çıktı. Işık parlak değil soluktu ve tam göz bebeğinin içine oturmuştu. Nefes sesi dahi kesilmişti ve olduğu yerde buz kesti. Onu kurtarmak istedim ama kalktığım an bir şeyin beni tuttuğunu hissettim. Hareket edemiyordum. İçime bir ürperme geldi ve üşüdüm. Çok soğuktu. Alışılmayacak kadar soğuk. Çevreme baktığımda herkesin aynı durumda olduğunu gördüm. Kumsal'ın gözünden mavi, Güney'inkinden kahverengi ,Arda'nınkinden gri ve Çağanınkinden de beyaz ışık geliyordu. O an herkese seslendiğimi hatırlıyorum.
"Alev, sesimi duyuyor musun? Arda, Arda, bana ses ver!" Korkudan titriyordum.
"Çağan, kardeşim ne oluyor?" "Güney, lütfen bir şey söyle! Kumsal senden neden ışık çıkıyor?"
"Neden kimse beni duymuyor ve hepinizin gözlerinden ışık çıkıyor lütfen cevap verin, ne olursunuz..."
O an bir şey hissettim. Çağan'ın tam kalbinden beyaz bir sis yükseldi. Canı acımıyor gibiydi. Acaba ölüm böyle bir şey miydi? Şu an ne olduğunu bilmiyordum ama şu hayattaki en değer verdiğim kişiler bu haldeyken hareket dahi edememek canımı yakıyordu. Etrafa daha çok beyaz sis geldi. Üstümde bir şeyin yükseldiğini görünce benim de aynı durumda olduğumu anladım. Sanki her şey soyutlanmıştı ve yok olmuştu. Gözlerim çoktan kararmıştı sonra da sert bir şekilde yere düştüğümü hissettim. O an merak ettiğim tek bir soru vardı: Dünya mı yok oluyordu yoksa biz mi?
Gözlerimi açtığımda evde olmadığımı anladım. Her yer bembeyazdı bu bir tür rüya olabilir miydi? Arkadaşlarımı görme umuduyla etrafa bakıyordum. Ve o an birisi benim adımı söyledi.
"Şükürler olsun buradasın!" Bu Kumsaldı onu gördüğüme o kadar mutlu olmuştum ki. "Çocuklar, Delfin burada!" diye bağırdığında Arda'yı ardından diğerlerini gördüm. Hepsi buradaydı ve hepsi iyiydi. Hepimiz o an birbirimize sarıldık. Alev
"Tamam hepimiz buradayız ve iyiyiz ama burası neresi?"
"Evet, burası neresi böyle. Demin bizim evde değil miydik?" dedi Çağan
Arda "Bence ilk önce sakin olmalıyız."
Güney, "Arda cığım, zeka küpüm, canım arkadaşım, demin önce gözlerimizden ışık çıktı, ve şu an yeni kendimize geldik bir baktık her şeyin, her yerin bembeyaz olduğu bir yerdeyiz sence nasıl sakin olabiliriz?" Evet kesinlikle Güney haklıydı ama sakin kalmamız ve mantıklı düşünmemiz gerekiyordu. Kumsal "İçimde garip bir his var ve korkuyorum ne yapmamız gerekiyor?" Güney
"Kumsal, bence herkes korkuyor şu anda mesela ben, her an altıma işeyebilirim."
Ve ardından gür bir kadın sesi duydum. O anda herkes irkildi.
"Merhaba çocuklar, sonunda sizi burada böyle görmek güzel." Bir dakika neler oluyor? Bu kadında kim? Kim olduğunu bilmiyorum ama sanırım bizi tanıyor. Diğerlerine baktığımda sanırım hepimiz aynı şeyleri düşünüyorduk. Ve kadın devam etti
"Çok büyümüşsünüz..." Kadın bunu söylediği anda nedense içime garip bir ürperme geldi.
Çok ani bir kararda kadına en mantıklı soruları sormaya karar vermiştim. Aşırı fazla korkuyordum ama belli etmemem gerekiyordu ben yapı olarak böyleydim. Sesimin titremesine engel olmaya çalışarak aklımdaki sorulardan %1'ini sormuştum.
"Pardon ama siz kimsiniz? Ve bir neredeyiz böyle? Ayrıca bizi, geçmişten veya nereden tanıyorsunuz?"
"Her şeyi öğreneceksiniz ama sakin olmalısınız." O sırada Çağan'ın kısık sesle söylenişini duydum. "Ya tabi, sonuçta bunları yaşamamız çok normal değil mi? O yüzden hepimiz çok sakiniz." Alev Çağan'a sus dercesine bir bakış attı. Kadın tekrardan konuşmaya başlarken gözüm Güney'e kaydı. Resmen bacakları titriyordu ve bir an göz göze geldik. Sessiz sinemadaki gibi ağzını oynattı. "Babaanne." Ne dediğini anlayınca hemen göz devirip kadını dinlemeye devam ettim. Ah Güney, demin korkudan nasıl bacakları titriyordu ama beni görünce tabi hemen dalga geçmesi, şaka yapması gerek. O da böyleydi işte.
Sonra kadın konuşmaya devam etti. "Burada olmanızın bir nedeni var tabii ki. Zamanı geldiğinde her şeyi öğreneceksiniz." kadının çok sakin bir şekilde konuşması çok sinir bozucuydu. En sonunda Alev konuşma cesaretini gösterdi ve söylemek istediğim şeyleri birebir söyledi.
"Pardon da, her şey normal bir şekilde giderken bir anda hepimiz rüya olduğunu düşündüğümüz bir şey görmeye başlıyoruz sonra gözlerimizden ışık çıkıyor ve şu anda hala gerçek olup olmadığını anlayamadığımız bir yere geliyoruz. Bu da ne tesadüf ki sadece bizim başımıza geliyor. Bunların hepsi olurken siz bu kadar rahat rahat konuşup bize sakin kalmamızı mı söylüyorsunuz? Eğer böyle bir beklentiniz varsa hemen aklınızdan bu düşünceyi silseniz iyi olur." dedi. Yürü be Alev! Konuşmasını bitirdikten sonra derin bir nefes aldı fakat hala öfkeliydi. Hepimiz öfkeliydik ve korkuyorduk. Hala ne olduğunu kavramaya çalışıyorduk. İlk başta kadın bu konuşmanın üstüne bocaladı. Sonra yüzünde bir gülümseme belirdi.
"Öncelikle bunun sizin için ne kadar zor ve anlamsız olduğunu biliyorum ama sakin olmazsanız ani kararlarla yanlış şeyler yapabilirsiniz. Ayrıca bu olay sadece sizin başınıza gelmiyor. Biraz sabrederseniz neler olduğunu öğreneceksiniz." dedi. Daha sonra bize "bu taraftan" dercesine eliyle bir yeri işaret etti. Hepimiz çekingen adımlarla ilerliyorduk. Yürürken Alev'e baktım. Bu kadından hiç hoşlanmadığı çok belliydi. Benim bildiğim Alev bu işin peşini bırakmazdı.
Uzun bir süre yürüdük. Burasının normal hayatla pek bir farkı yoktu desem yanlış olur çünkü beyaz dışında bir renk henüz görememiştim.
Yollar labirent gibiydi. Yolların duvarlarında bazı şifreler yazıyordu. Ben ve Arda diğerlerine göre daha az korkak olduğumuz için biraz daha önden ilerliyorduk. Ben ne kadar kendimi rahatlatmaya çalışsam da Arda beni gülümsetmeye ve kendimi daha rahat hissettirmeye çalışıyordu. Tabi böyle durumlarda biraz imkansızdı. Yürürken bir ara Çağan yanıma geldi. "İyi misin?" dedi. "İyiyim." dedim. Kolunu omzuma attı ve yürümeye devam ettik. Uzun bir yürüyüşten sonra büyük, eski gibi gözüken bir binanın önünde durduk. Kadın bir anahtar çıkartıp kapıyı açtıktan sonra içeri girdik. İçeriye girerken Güney kulağıma, "Biz ne yapıyoruz böyle?" diye fısıldadı. Onunla aynı fikirdeyim fakat bu kasını dinlemekten başka yapacak bir şey aklıma gelmiyordu.
Binadan içeri girdik. Oldukça eski ve antika olduğunu düşündüğüm eşyalarla donatılmıştı. Biraz tozluydu ama bu hiçbirimizi rahatsız etmiyor gibi görünüyordu. Kadın tam karşımızdaki büyük ve görkemli kraliçe koltuklarını andıran koltuğa oturdu. Hepimiz beklentiyle anlatıcaklarını bekliyorduk fakat o rahattı. Acelesi yok gibiydi. Bir çalışanı çağırıp adını bilmediğim bir içecek istedi. Sonra bize dönüp "Bir şey ister misiniz çocuklar?" diye sordu. Bizimle dalga mı geçiyordu?! "Sen bizimle dalga mı geçiyorsun?!" diye bağırdı Çağan. İç sesimin aynası olmuştu resmen. Onu başımı sallayarak onayladım " Biraz daha oyalanıp bize bir şey anlatmazsan hepimiz seni beklemeden gideriz." Kadın alayla güldü. Karşılık verdim. "Bunu yapamayacağınızı biliyorsun Delfin." Haklıydı. Yapamazdık ama şu an bunun bir önemi yoktu. Hemen bu lanet yerin neresi olduğunu öğrenmemiz gerekiyordu. "Bir dakika sen babaannemin ismini nerden biliyorsun?" Güney in bu sorusu çok mantıklıydı. Bir dakika Güney ve mantık mı? Artık emindim. Çok korkunç bir durumdaydık. "Hepinizin adını biliyorum. Ve Güney çok değişmişsin evladım."
"Hah! gerçek babaannem olduğunu falan mı sanıyorsun. Ne yapmam lazım boynuna sarılıp ağlamam ve hasret gidermem mi." Duraksadı "Benim sadece bir tane babaannem var." "Güney çok net olacağım sen ne yapıyorsun? Şu an dalga geçmenin sırası mı oğlum. Öldük mü kaldık mı belli değil ve hala Delfin ile mi uğraşıyorsun?" Arda yine çok mantıklı konuşmuştu. Ama Güney gözlerini devirdi ve "Benim tabiatımda bu var. Sen nasıl her an beynini kullanıyorsan ben de dalga geçebiliyorum. Ayrıca yaşadıklarımızı hiç okumadınız mı? Şimdi kadın 'Paralel evrende siniz, ben bir büyücüyüm ve sizin büyük annenizim yavrularım' diyecek mesela." Kumsal şaşkınlıkla gözlerini açtı "Alev öyle bir şey olmaz değil mi?"
"Saçmalama Kumsal her zamanki Güney işte dalga geçiyor." Bence böyle anlarda böyle davranan bir tek biziz. Halimize bakın ve düşündüğümüz, söylediklerimize bakın. Gerçi biz demek doğru değil bunları yapan şahıs Güneyden başkası değil.
"Aslında çok yaklaştı." Hepimiz kadına baktık. Güney "Hakkını helal et Arda istemeden de olsa rolünü çaldım." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİLİTLİ GERÇEKLİK
Teen FictionKüçüklüğünden beri yakın olan altı arkadaş yaz tatillerini her zaman ki gibi normal geçireceklerini zannederler. Ama yakın zamanda karmaşık şeyler olduğunu anlarlar. Bunları çözmeye çalışırlar ama kendilerini bambaşka bir yerde bulurlar. Peki on alt...