3

320 14 14
                                    

Sınıf grubunda birisi ödevin ne olduğunu sormuştu.

Hayır Leya. Senden başkası da söyleyebilir.
Boşver sen onları, şarkını söyle...

Bir 5 dakika falan geçmişti.
Kimse yazmıyordu.
En sonunda

"Hay ben sizin vereceğiniz ödevin de, görüp cevaplamayan özürlülerin de-"

Siz : Workbook değil yine students book
sayfa 27,28,29
30'un b bölümü
34

X : Sen kimsin?

Siz : Leya. Daha kaç kere söyleyeceğim...

Y : İsim kısmında ismin yazmıyor biz nereden bilelim ismini?

X : Say Lalisa Love Me ne demek?

Siz : İngilizceniz yoksa bu benim suçum değil. Şarkı sözü.

X : Neden isminde o yazıyor?

Siz : Sanane? İstediğimi yazabilirim.

X : Hangi şarkı?

Siz : Lisa - Lalisa

Z : Güzel şarkı öneririm dinleyin.

W : Beteseci.

X : Bepeci

Y : Cringe fan kitlesinden biri işte

Siz : Her kpop fanı oppacı ve army değil.

Deyip Sahra'dan çaldığım, Domestos içen Taehyung stickerını attım. BTS dinlemiyordum ama dinlesem de onlara neydi ki? Suga'nın solo şarkılarını dinliyordum bazen.

Yağız yazıyor...

Bu yazıyı görünce en azından biri beni savunacak diye düşünmüştüm.
Yanılmışım...

Yağız : Anladık fanboysun.

nE

n E

n E

Cahile bak!

Ben erkek miyim gerizekalı?

Söylene söylene parmaklarımı klavyede gezdirdim.

Siz : Ne? Ciddi misin sen?

Yağız tekrar yazıyordu. Yazması uzun sürmüştü.

Ama daha göndermeden silip sohbetten çıktı...

"YA OĞLUM BURADA BEKLİYORUZ BİR ŞEY YAZ DİYE DE Mİ?!"

"BEN YAZIP SİLİP GÖNDERME DİYE Mİ BEKLEDİM SENİ?!"

Cırlayarak yatağımda tepinmeye başladım.

Sonra çok abartı tepki verdiğimi, Yağız'ın umrumda bile olmadığını hatırladım.

'Banane. İstediğini desin. Sonuçta ondan da bu beklenirdi. Hıh.'

Telefonumu tekrar elime aldım, Smule'e girdim.

Gözlerimle kulaklığımı aramaya başladım. Ta ki yerde görene kadar...

"Ağağağa ne ara düştün sen?"

Onu hemen yerden alıp üstüne küçük küçük üfleyip telefonuma taktım.

Uygulamaya girdim ve arama geçmişime baktım, şarkı seçip söyledim.

Sesimin güzel olduğunu, hatta bayağı güzel olduğunu söylerdi arkadaşlarım.

Naz hep nasıl bu sesleri çıkarabildiğimi sorardı.

Dilay da taklit edebildiğimi söylerdi.

İlçede birinciliğim de vardı ama ben hala sesimin güzel olduğunu kabul edemiyordum.

4. sınıfta öğretmen bize yarışma olacağını söylemişti. Ben de daha hiçbir şeyin farkında olmadan katılmıştım. Önce sınıfta bir yarışma yaptık. 2 kişi ertesi gün tekrar yarışacaktı.

Ben ve sınıftan bir kız...

Şarkıyı çok düz söylüyormuşum. Ablam öyle demişti yani...

Ben nereden bileyim türkü nasıl söylenir?

Daha 4. sınıftım. Ablam nasıl söylemem gerektiğini öğretti ve ben de öyle söyledim. Hatta söylerken Facebook'a koymuştu bir kısmını...
Rezillik...

Madımak ve ben...

Hayal edin, yatağın üstünde bağdaş kurmuş oturuyorum ve üzerimde pijamalarım var. Aynı zamanda da bu türküyü söylüyorum.

...

Neyse

Ertesi gün ben sınıfta da aynı şekilde söyleyince öğretmen düşünmeden beni seçti.

Tabii o zamanlar herkesin ortasında şarkı söyleyebiliyordum.

Biz bu yarışmaya bayağı bir hazırlanmıştık. Birisi madımağın nasıl bir bitki olduğunu açıklıyordu. Diğeri alıntısını yapan adamın hayatını anlatıyordu ve evet...

Ben de türküsünü söylüyordum, en zor iş benimkiydi.

Yöresel kıyafetler falan giyip yapmıştık bunu ve ben sahneye çıkıp türküyü söyledim herkes alkışladı. Birkaç gün sonra öğretmen, birinci olduğumuzu söyledi...

Hiç beklemediğim için "Valla mı? Cidden mi? Şaka değil mi?" gibi tepkiler vermiş olabilirim hocaya karşı...

Ama olsun.

Sonuçta yarışmada sadece 4. sınıflar yoktu. En küçük yaş grubu bizdik. 11'ler bile vardı yarışmada.

11'leri bile yendim ulan.

Bacaktan daha kısa olan boyumla ulan.

Ama sonraki yarışmada patladık.

İlçe birincisi olmuştum ama daha Türkiye birincisi olmam gereken konular vardı.

Çok çalıştık, çok uğraştık.

Yarışma günü geldi çattı ve tam o gün korkudan dudağımın etrafı full uçuklamıştı. Zar zor konuşuyordum.
Bülent Ersoy'a benziyordum ama bu yarışmayı kazanacaktım.

Beni normalde türküye, kör olan amcam çalıştırırdı saz çalarak...

Ama bu sefer internetten açtılar türküyü.

Elimde mikrofonla sahnedeydim...

Birden hızlı hızlı türkü çalmaya başladı.

Ne yapacağımı şaşırdım...

Şuncacık çocuk nerden bilsin ritmi, hızı.

O kadar gerilmiştim ki terlemeye başladım. Herkes bana bakıyordu. Hala elimde mikrofon vardı ve benim artık söylemeye başlamam gerekiyordu. Mal mal ben seyircilere, seyirciler bana baktı. En sonunda kendime gelmem gerektiğini hatırlayıp türküye girdim. Yarısında falan girdiğim için ve duraklama yerleri de karıştığı için bitme süresini kaydırmıştım...

Ağlamak üzereydim...

Herkese rezil olmuştum...

Türküyü de kayık bitirince direkt sahneden kaçtım.

Artık herkesin önünde şarkı söyleyemiyordum... Sosyal anksiyetem de oluşmuştu...

Sadece şarkı değil, insanlar önünde konuşamaz hale gelmiştim.

Ödülü kimin aldığı umrumda bile değildi ama öğretmenimin beni teselli etmeye çalıştığını hatırlıyorum.

Geçmişimi düşünmeye başladım...

Tüm hıncımı şarkılardan çıkartmıştım.

Saatin 23.00'e geldiğini görünce kulaklığımı çıkartıp telefonumu şarja taktım ve uyudum.

Bölüm sonu again. Leya aslında Yağız'dan onu savunmasını beklemişti. O yüzden bu kadar sinirlendi.

Sadece Yağız değil o sırada kim yazarsa 'artık savunur biri herhalde' diye düşünürdü.














GICIK! ~LY~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin