Bölüm 1: His Kırıntısı

14 2 0
                                    

Yıllarca arayıp bulamadığım o şefkatli ses sanki kapının önünde duran zil gibi benliğime haykırdı.

"Anna Anna!"

Kalabalığın kokusuna karışmış annemi etrafta beni ararken buldum. Beni görür görmez gözlerindeki hüzün kaybolmuştu. Bana yaklaşıp, beni kollarına dolayıp, kışımın kokusunu burnuna çekti ve sonra kardeleni kıskandıran duruşu ile bana daha içeri girmedin mi dedi. Heyecanla arttırdığım adımlarım sağ yanımdan gelen rüzgarın kokusuyla buluştu. Kaderin bir baharı sanki esen rüzgar. Beni oraya iten şansıma önce biraz kederlendim ama ordaki ışığın berraklığının senden geldiğini farkedince utandım. Donan muhabbetin hüsranından sıkılıp seni çeken bişeylerin olduğunu önce farkettin sonra bakan gözlerime döndün. Gözlerimin sana kitlendiği o anı saklayıp bir kavanoza sığdırabilseydim keşke. Kışın açan bir yasemin gibi tap taze. Kavanoz demişken yaşadığımız bu anıları saklamak için ne gerekiyorsa ki? Süzülen sohbetlerden arınmıştık sanki. Sen ve ben varız. Ama gözlerindeki hüznü silemedi. Arayıpta bulamadığın neydi o kalabalıkta? Kalabalıkta yağdırılan yıldız tozu gibi serpilmiş konuklarımıza hoşgeldin bile diyemeden gözlerimin aradığı o ses sende mi diye bakmak istedim. Hoşgeldiniz diye kapı ağzından söz uçurabildim. Seaimin tonundaki baharı hissedebildin mi? Ardından gözlerinde dağılan bulutları gördüm. Bir insanın kalbine dokunmak zor mudur gerçekten?
Gülümsedin. Aradığım şeyin o iki çift gülen gözlerde saklı olduğunu bilircesine. Elindeki o çiçeklerin kokusunu açık kalan pervazdan gelen rüzgara borçluyum. Bu hayatta birilerine bir şeylere borçlu olmak çok fazla abartılması gereken bir şey değildir. Beni sana getiren bir çift pabucuma da borçlu olabilirim. En nihayetinde seni bana getiren bu tecrübe edilemez kaderime veya kaderimize teşekkür edemeden bu hayata gözlerimi yummak bir tercih olabilseydi onu seçerdim.

Üstümdeki beyazlığımdan beni yadsımış olmalısın. Ömrümün sonuna kadar burda seninle olacağıma söz verdim. Kendime bile açıklayamadığım gerçeklerimle seni kirletmemeye çalışma çabam bir gün son bulacak ama biz orada olabilecek miyiz? Bunu tartışabilecek miyiz? Gerçekle rüyayı nasıl ayırt edersin? Benimle senin arabdaki bu koskoca mesafeyi nasıl yıkabilirdim? Sormam gereken tüm soruları saçlarına yansıyan parıltıyla unutuverdim.

Hayal olmasını istediğim birçok anılarımdan en gerçekçi olmasını istediğim anım buydu "şanslı olduğumu hissettiğim o ilk özel an". Elimi ellerime dolayacak ve bir ömür mutlu olacağımızın hissiyle sana attığım o kaçamak bakışlarımdan sonra odamda seninle hayatlarımızın birleşeceği sözünü vermek için saatlerimizi saymaya başladım. Annem ne mi demişti? Hayır o benim ve benim seveceğim insanla çok mutlu olmamı istemişti. Peki babam; babaları bilirsin kızlar onların gözbebeğidir. İçimdeki heycanın uçup gitmemesi için pencereleri bile açmadım.

Dışardaki tepenin bulutlarına sığınmak istemedim. Seninle çıkacağım o güzel yolculuğa hayaller kurup durdum. Gözlerimi kapattım seni düşündüm üzerimdeki gelinliğin ağırlaştığını hissetmeye başladım. Bana yük mü olmaya başlamıştı. Birden sararmaya başlayan kardelen beyazı misali gelinliğim gözyaşlarımla mı sulanmıştı.

Duvağım alıp götürmek atmak istediğim ilk şey olmuştu. Pekii ama neden? Seni seviyordum. Herkes bana karşı bir oyun içinde miydi? Anlayamıyordum. Kalbim; neden böyle hüzünlüsün? Annemin gözyaşlarımla sulanan gelinliğime dokunmasını istedim. Ne kadar üzgün olduğumu bilseydin alıp beni götürür müydün?

Ardımıza bakmadan ne kadar yol alabilirdik ki? Sen ve ben bu dünyada birleşen iki yarım kalp. Ama herkese herşeye son verip yıllarca koştuğum ağladığım güldüğüm bu yerler, bu eski yerler, bu hatıra dolu çocukluğum, beni o yeni, güzel, uzak yerlerde de mutlu olabilecek miyim? Avutabilecek miyim? Yanından geçerken saydığım adımlarım ve baktığım o bakışlar. Senden bana bir avuç dolusu esenlikler mi yolladın.

Sen orda dizlerinin üzerinde etrafa bakınırken başımdaki bu duvağın bir türlü yerleşemediği hissini söküt adamıyorum. Birşeyler eksik olmalı. Ben burda mıyım sen orda mısın? Etrafa göz gezdirirken bu düşün bir eşkıya tarafından son bulacağı hissine nerden kapılıyorum. Beni buna iten neydi? Göz kapaklarımın ağırlığını hissettip.

Şöyle bir silkinip bir kaç kere göz kırpsam kendime gelirim sandım senden gözlerimi ayırınca düşünürüm sandım. Oturduğum sandalyenin rahat olup olmadığını bilmiyorum çünkü senin rahat olup olmadığından şüpheliyim. Penceremdeki bulutlardan gözlerimi alıp aynamdaki yansımama baktım. Kendime üzülmeyi öğrenmemeliydim. Kalbimin kırıklığından doğan bu acıya insan neden alışmalı ki? Acıya neden alışmayı öğrenmeliydim? Hayatın herkes için bir planı olduğunu bilip ona göre sabretmeliydim.

Sabırsız mı davranmıştım? Belki güzel şeyler için bazı şeylerin feda edilmesi gerekiyordu. Bir yandan aynadaki yansımama bakıp bir yandan hayatın benim için ne planladığını düşünmeye başladım. İçimdeki kırgınlığın, üzüntünün sadece hayattan olmadığını düşünerek.

Kafamdaki sesleri durdurabilmek için doğrulmaya karar verdim. Çalan saatimin sesiymiş. Bir rüyanın içinden uyanmak bu kadar zor olsa gerek. Bilmediğim bir yer bilmediğim insanlar. Gördüğüm o yüzün kim olduğunu bile bilmiyorum. Annemin varlığı olmasa farkına varamazdım rüya olduğuna. Doğrulup düşünceler geçti aklımda. Okuduğum o kitaplar makaleler bana neyi ima ediyor bilmiyorum. Okula geç kalmadan kahvaltımı yapmak için hazırlandım. Bu rüya aklıma takılırken annemle günaydınlaşıp babamın tatlı sözlerine kulak kesilmeye başladım. Gerçekle rüyayı ayırt etmenin en iyi yolu buydu. Rutinlerimize dönmek. Bardağımı bırakıp üst kata koştum. Babamın hadi güzel kızım deyişini ikinci defa duymanın utancıyla hızlanmaya başladım. Annemin çıkarken dikkat et deyişine gülümseyip öpücüklerimi yolladım. Arabaya bindiğimde yine o güzel rüyanın etkisindeydim. Yol boyunca etrafı izleyip gözlerimin onu bulmasını bekledim.

Kuzey Düğümü - ( Gizem / Dram )Where stories live. Discover now