Bucky'nin kışa karşı tam bir nefreti vardı. 29 Ekim sabahı saat 9'da saat gibi çalışmaya başlayarak, Steve'in tüm palto koleksiyonunu gözden geçiriyor, inceliyor, tabiri yerindeyse her tarafına dikik didik bakıyordu. Bir delik, kusur bulursa veya herhangi bir nedenle 'yeterince sıcak tutmadıklarını' düşünürse, onları fırlatacak ve birkaç saat sonra yenisiyle eve gelecekti. Fiyat etiketi her zaman kayıptı ve Steve asla, asla, onu giymeden evden çıkmaz ya da Bucky'nin annesinin gazabına uğramazdı.
"Tanrıya yemin ederim ki, bu Aralık'ta ya da herhangi bir zamanda benim yüzümden ölmeyeceksin."
Her seferinde aynı şeyi söylüyordu. Aslında, Bucky hakkında pek çok şey döngüseldir; mevsimsel. Akşam yemeğinde güneş batmaya başladığında karanlık, kasvetli. O hâlâ uyanık olurdu. Termometre her zaman elinin altında, Steve geç vardiyadan eve geldiğinde çaydanlık her zaman sıcak olurdu.
"Üşütmüşüm, Buck. Ben iyiyim." Burnu belli ki Steve'i ele veriyordu ve Bucky'nin güneş ışığına karşı kenetlenmiş çenesinin keskin gölgesini gördüğünde yüzünü buruşturdu.
Bucky, Steve'in yatağının yanında diz çöktü, gözleri sert ama aynı zamanda yumuşaktı, elinin tersini Steve'in alnına bastırdı. Steve onu gereğinden fazla orada tuttuğunu düşünmüştü ama şikayet etmeyecekti. Gözlerini kapattı, elleri göğüs kafesinin üzerinde kenetlenmiş.
"Ateşin yok." diye mırıldandı Bucky.
"Aynen öyle. Şimdi buradan gidecek misin? Biraz kestirmenin düzeltemeyeceği hiçbir şey yok. Senin işin var ve benim barda gece vardiyam var.”
Bucky ayağa kalkmak üzereydi ama Steve'in yanına geri oturdu.
"Cidden işe mi gideceksin? HASTASIN, Steve. Barlar mikroplarla, insanlarla ve bakterilerle dolu.”
Steve sadece gözlerini devirdi. Ufak tefek, çelimsiz ve neredeyse her zaman hasta olabilirdi ama bazen gerçekten endişelendiği kişi Bucky'ydi.
"Benim için uğraşmayı bırakıp kendine bir kız bulur musun lütfen?"
Bucky'nin yüzü bir anlığına yumuşadı. Steve bu yüzden söylemişti. Bucky'nin alnındaki çizgilerin düzeldiğini görmek için. Bazen onu öpmek için garip bir dürtü hissediyordu. Bucky'ye karşı o kadar sevgi doluydu ki, bunu göstermenin tek yolu buydu.
Steve bunun saçma olduğunu biliyordu. Kulağa nasıl geldiğini biliyordu. Ama bazen, yine de istiyordu. Ne olursa olsun onu öpmek istiyordu.
"Hastalıksız bir kışı atlattığında, gördüğüm ilk kızla evleneceğim." diye dalga geçti Bucky.
Ve sonra Steve'in odasından çıktı, omuzları mutlu bir şekilde gevşemiş ve kamburlaşmamış halde.
Steve parmaklarını Bucky'nin elinin alnında olduğu yere bastırdı. Bu noktada, Bucky'nin ateşini ölçtüğü onca zamandan kalma kalıcı bir iz olmadığına şaşırıyordu.
Daha şubat gelmeden Steve hastalanmıştı.
"Aman Tanrım Steve, bu sabah ayrıldığımda iyiydin," diye hırladı Bucky. Steve, Bucky'nin kucağında bir akciğeri parçalanıyormuş gibi acı çekiyordu. Vardiyasından eve geldiğinden beri titremeyi bırakmadı.
"Ne olduğunu bilmiyorum, Buck. Üzgünüm."
Bucky'nin zatürree hakkında bir şeyler mırıldandığını duydu, sonra Bucky termometreyi Steve'in ağzına soktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝓚𝓮𝓮𝓹 𝓨𝓸𝓾 𝓦𝓪𝓻𝓶 : 𝙎𝙩𝙪𝙘𝙠𝙮 𝙤𝙣𝙚 𝙨𝙝𝙤𝙩
Fanfiction[Yetişkin içerik & Soft Stucky One Shot] "Benim için uğraşmayı bırakıp kendine bir kız bulur musun lütfen?" Bucky'nin yüzü bir anlığına yumuşadı. Steve bu yüzden söylemişti. Bucky'nin alnındaki çizgilerin düzeldiğini görmek için. Bazen onu öpmek içi...