0.0

642 43 42
                                    

dakikalar önce daldığı uykusundan uyanmasına sebep olan telefonun sesini duyunca sesli bir küfür savurdu ağızından. yastığını kafasının üzerine koyarak sesi bastırmak istedi kendince, işe yaramayınca bir küfür daha savurup doğruluğu gibi komodinin üzerinde duran telefonunu aldı. arayan numarayla çattı kaşlarını, neyin nesiydi bu, üstelik bu saatte?

"ne var, fırat?"

"uyuyor muydun?"

"evet, noldu?"

"hiç, sesini duymak istemiştim sadece."

bıkkınlıkla derin bir nefes verdi.
"kapatıyorum."

"hayır, dur! yani.. kapatma. uyuyamıyorum barış, benim için piyano çalar mısın?"

"çalamam. saatin kaç olduğunun farkında mısın? git film izle bir şey yap-"

"lütfen! uyuyamıyorum diyorum, barış.."

"ama ben uyuyabiliyorum fırat, rahat bırak beni."

"barış."
derin bir nefes sesi.
"nolur, uykusuz geçen kaçıncı gecem hatırlamıyorum bile."

yine yapmıştı işte. bunu yapmasından nefret ediyordu barış, her defasında onu ikna etmesinden. 'hayır' diyemiyordu ona.
"peki, bu son. bundan sonra aramayacaksın beni."

lafına karşılık ağzında gevelediği "tamam." sözcüğünden sonra gözlerini devirip oflayarak yatağından kalktı. ayaklarının buz gibi zeminle buluşmasına izin vererek odasının bir köşesinde duran piyanosuna ilerledi.

kapanan telefon sesini duymasıyla telefona bakıp dudaklarının yukarı doğru kıvrıldığını hissetti. rahatlayıp yatağına geri dönecekken yeniden gelen bildirimle durdu. "hay sikeyim ya!"

+09********* kişisinden gelen görüntülü arama...

dudağını ısırdı ve bir süre düşündü. açmalı mıydı? bu kadar olaydan sonra hala ona yüz verdiğini sanmasını istemiyordu. fırat'a siktiri çektikten sonra gecenin bir yarısı sırf o uyuyabilsin diye aylardır yüzüne bakmadığı piyanosunu çalmak, bir de bunu görüntülü şekilde yapması kesinlikle ona yüz veriyormuş gibi olurdu. böyle düşünmesini istemiyordu fırat'ın, reddetti aramayı.

sesli aramasını açtığında sorduğu soru tahmin ettiği gibiydi.
"neden açmadın?"

piyano başına geçerken yanıtladı kendine yöneltilen soruyu. "salak saçma yüz bulmanı istemiyorum fırat. daha da şansını zorlama istersen."

"haklısın, özür dilerim."
sesi o kadar kısık çıkmıştı ki, kocaman odada tek başına olduğu halde zar zor duymuştu sesini barış.

telefonu piyanonun kapağının üzerine koydu, önce eliyle hafifçe tozları temizledikten sonra parmaklarını önündeki tuşlara yerleştirdi.
"çalmamı istediğin bir şey var mı?"

mırıldanarak yanıtladı. "bizim şarkımızı."

sessizce yutkundu barış, sesinin titremesini belli etmek istemeden konuştu. "o şarkının notaları yok elimde."

"ezbere bildiğini biliyorum, barış."

derince bir nefes verdi ve parmaklarını yavaşça tuşların üzerinde gezdirmeye başladı.

yaklaşık iki dakika sonra son notayı çaldığında ellerini geriye çekip telefonunu eline aldı, yatağına doğru adımlarını atarken konuştu. "fırat? uyudun mu?"

ses gelmeyince telefonu kapattı ve yatağın sol tarafına fırlattı. saçlarını karıştırdı elleriyle. ne yapmıştı az önce?

boşluğa düştüğünü hissediyordu. ondan uzak durmak isterken daha da yakınlaşıyordu sanki. fırat sonu olmayan boşluktu, barış ise o sonsuz boşluktan kendini kurtarmaya çalışan, ama her defasında kendini daha da sonsuzda bulan bi' zavallı.
kendine hakim olamıyordu. defalarca söz vermişti kendine, bir daha canının yanmasına, onun canını yakmasına izin vermeyecekti. ama tutamıyordu kendine verdiği sözü, her defasında yeniliyordu ona. gözlerinin dolmasını aldırmayarak kapattı sıkıca gözlerini, uyuyunca geçer miydi her şey?

...

sinanxosman
icin yeniden yayınladım 🥲💘

zemin , fırbarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin