Taehyung, okulun bahçesinde arkadaşları ile basketbol oynarken bir yandan da Jungkook'un neden okula gelmediğini düşünüyordu. Dersler bitince ona bunun sebebini sorup kafasındaki soru işaretlerini giderecekti. Bankta oturan çocuklardan biri Taehyung'a seslenip telefonunun çaldığını söylediğinde elindeki topu arkadaşına paslayıp adımlarını çantasına yönlendirdi Taehyung. Telefonunu eline aldı ve arayan kişinin annesi olduğunu gördü. Aramayı açıp annesinin söylediği şey ile köpeği Yeontan için endişelenmiş, onu bir an önce görmek istemişti.
"Yeontan şuan veterinerde mi? Siz neden yanında yoksunuz?" dedi telefondakine, sadece birkaç adım ötesindeki Jungkook'tan habersiz.
O tanıdık ve sadece bir saniye duymak için her şeyi yapacağı sesin "Taehyung?" dediğini duyması ile kafasını saniyeler içerisinde Jungkook'a çevirmişti Taehyung. Şimdi hiçbir bahanesi olmadığını ve aylardır Jungkook ile konuşan kişinin kendisi olduğu ortaya çıkmıştı. Yapabileceği hiçbir şey yoktu.
Elindeki telefonun yere düşmesini umursamadan okula doğru yürüdü hızlı adımlarla ve farkında olmadan dolduğu gözleriyle. Jungkook'un da peşinden koştuğundan habersizdi. İçinden "Benimle alay etmek ve aşağılamak için geliyor!" diye geçirdi Taehyung. Erkekler tuvaletine girdiğinde tam kapıyı kapatmak üzereyken onu durduran o dövmeli el ile ikinci bir şok yaşamıştı. Jungkook'un gözlerinin içine baktı Taehyung, teslim olmuşçasına.
Bir elini kapıdan çektiğini ve kendi elini tuttuğunu gören esmer tenli kendini bir açıklama yapmak zorunda hissetmiş fakat Jungkook'un diğer elini yüzündeki ıslaklıkların üzerinde hissedince sadece olduğu yerde bayılmak istemişti. "Bana kötü davranmayacak mı yani?" diye düşündü. İkisinden birinin konuşması gerekiyordu.
"Özür dilerim." diyerek ilk cümleyi kurmuştu Jungkook. Yüz ifadesinden de gerçekten pişman olduğu anlaşılıyordu.
"Ben çok özür dilerim Taehyung... Sana söylediklerimden çok pişmanım." dedi tekrardan. Taehyung hakkında söyledikleri aklına gelince onu ne kadar kırdığını tahmin bile edemiyordu.
"Hiç olmamış gibi davranabilir miyiz?" dedi, belki kendisi de bunun imkansız olduğunun farkındaydı ama bir umut Taehyung'un kendisini affedebileceğini düşünüyordu.
Esmer tenlinin ise dili tutulmuş gibiydi. Ne diyeceğini bilmiyordu. Jungkook beklediği tepkiyi vermemişti ve bu onu biraz olsun rahatlatmıştı.
"Hakkımda gerçekten öyle mi düşünüyordun?" dedi Taehyung, soruya soruyla karşılık vererek. Jungkook'un dediklerini hatırlamamaya çalıştı. Hatırlamak kendisine acı çektirmekten farksızdı.
"Hayır, yemin ederim hayır." içinden gelerek kurdu bu cümleyi.
Taehyung bir şey söylemek istemedi. Jungkook'un yüzüne bakamıyordu nedense. Onun bir şey demesini bekliyordu çünkü söyleyecek bir şeyi yoktu ya da herhangi bir şey söylemeyi tercih etmiyordu.
"Ben de sana çok aşığım." dedi Jungkook. Taehyung'a yaklaştı ve kollarını ona sardı ters tepki vermemesini umarak. Taehyung ilk birkaç saniye hareket etmedi fakat birkaç saniye sonrasında dayanamayıp o da Jungkook'a sarıldı.
Şimdi ağlayan tek kişi Taehyung değildi. Jungkook da bugün yaşayacaklarını hiç tahmin etmeyerek okula gelmişti. Pişmanlık ve mutluluk duyguları karışmıştı.
Taehyung ise bunu asla Jungkook'tan beklemiyordu. Kendisini küçük duruma düşüreceğini ve bir daha asla konuşmayacaklarını düşünmüştü. Jungkook'a olan hislerinin karşılıklı olacağını tahmin dahi edemezdi.
Çok hızlı oldu 🔫