BÖLÜM -1-

38 2 2
                                    

Bu hikaye benim ilkim. Sadece hikaye yazmak için oluşturduğum, varlığını beş parmağı geçmeyecek arkadaşlarımın bildiği bir hesaptan yine sadece onların bildiği bir hikaye. Bu hikaye hiç okunmadan tozlanabilir hatta küflenebilir. Yinede sıfır okuyucum olmasına rağmen bu bölümü hikayeyi ilk kez okuyan Dolunay'cığa ve beni her konuda asla umutsuzluğa düşürmeyen Aynur'uma ithaf ediyorum. Olur da bu hikaye tutar, yazdığımdan bihaber arkadaşlarım da okursa; canlarım, sizler de benim gizli kahramanlarımsınız.
_________

Ölüm belki hiç yoktur. Sadece yeni bir başlangıç için derin bir uykudur.

_________

Emre KAYAHAN
Doğum tarihi: 05.08.1998
Ölüm tarihi: 19.05.2014
Ruhuna el Fatiha

Soğuktan çatlayan ellerimle beyaz taşa kazınmış, tezatlık içeren siyah yazılara dokundum. Bir yıldır genellikle boş baktığım gözlerimin yerini bugün hüzün dolduruyordu.

Lise hayatımın ilk gününde tanıştığım Emre'nin ölümüyle beni sevdiğini öğrenmiştim. Eşyalarının bir kısmının hayır için toplandığı gün evlerine yardıma gelmiştim. Gözümden akıp ağzımın kenarında tuzlu bir tat hissetmeme sebep olan gözyaşlarımın keçi inadı tutmuş, azarlamalarımı umursamıyordu.

Tam o sırada giysi dolabının altında bir kutu gördüm. Sandığımdan daha ağır olan kutuyu elime alıp yatağın korsan gemili tacına yaslandım. Üzerindeki tahta kapağa E&E yazılmış, sandığa benzeyen orta boyda bir kutuydu. Açmaya yeltendiğim sırada meleğim beni durdurdu. Zaten istesemde açamazdım. Sandık kilitliydi. Emre 'nin annesine haber vermeliydim. Sandık kilitliyse bu onunda haberi yok demekti. Önemli bir şey olup olmadığına bakmadan onu atamazdık. Sandığı kucağımdan indirip boş odada kapıya doğru yürüdüm. Kapıyı açmamla aradığım kişiyi, Meral teyzeyi, karşımda buldum. Kıpkırmızı gözleri ve parlayan yanakları beni karşıladı. Korkmuş veya şaşırmış gibi bir havası yoktu. Sanırım üzüntü korkudan ağır basıyordu. Bana baktıktan sonra gözleri arkamda sabitlenip kısıldı. Sandığı görmüş olmalıydı. Yorgun adımlarla yanımdan geçip yatağa oturdu. "Elif, bu ne? " sesi inanılmaz derecede titrek çıkıyordu. "Bilmiyorum Meral teyze. Açmak istemedim, zaten kilitli. " Ona kıyasla daha iyi ve meraklı çıkan sesim, dikkatinin sandığa yönelmesini sağladı. "Nereden buldun? "

"Dolabın altında, bende seni çağırmaya geliyordum"

"Anahtarı bulmama yardım et." Uzun sürecekti. Emre gibi tuhaf bir çocuğun anahtarı da tuhaf bir yere koyduğuna emindim. Yinede kolaydan başlamak en iyisiydi. Onu tanıyan birinin anahtarı arayacağını düşündüğü için şaşırtmaca yapıp anahtarı bulunabilecek en sıradan yere koymuştu belki de. Ben çalışma masasına ve çekmecelere bakarken Meral teyze de mavi ve beyazın örüntü oluşturduğu kitaplığa bakıyordu. Buralarda bulamayınca sırasıyla halının altına, pencere kenarlarına, kalorifer aralarına hatta giysi dolabındaki temiz kıyafetlerin ceplerine bile baktık. Çok sevdiğim dostumun odasından çıkmayınca evdeki odaları paylaştırarak aramaya devam etmiştik. İki saat boyunca arayıp hiçbir şey bulamadıktan sonra yorgun argın koltuklara oturduk. Yorgunluğumun geçmesiyle birlikte anılar zihnime damlamaya başladı. O an şunu farkettim ki artık Emre gerçekten yoktu.

~~~~~

9. sınıfın ikinci dönemindeydik. Merdivenlerden çıkarken kantinden aldığım abur cuburları sömürmekle meşguldüm. Sınıfa girer girmez havadaki uçaklarla ve boğucu bir havayla karşılandım. Uçaklara ve kağıttan toplara dikkat ederek cam kenarındaki sırama, Emre 'nin yanına, geçtim. "Neden sırıtıyorsun Emre? "Hala sırıtıyordu ve ben bir cevap bekliyordum. En sonunda dayanamadım ve uçlu kalemimin kapağını açtım. Silgiyi çıkarıp rulo halindeki kağıdı aldım.

SUYA DOKUNUŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin