1.1K 119 27
                                    

Başlarda her şey komikti.

Changbin, Minho'nun uyluklarını övüyor ve buluştuklarında da hiçbir şey yaşanmamış gibi arkadaşça davranıyordu Minho'ya. Resmen yasak aşkmış gibi hissettiriyordu ve bu da istemsizce Minho'nun gülmesine yol açıyordu. Sonuçta onlar arkadaştı, aralarındaki espriler dışarıya kaçmak zorunda değildi her ne kadar ondan hoşlanan kalbi kırılsa da.

Fakat bir yerden sonra bu da sinir bozucu olmaya başlamıştı.

Nasıl bir insan bir kere bile konusunu açmazdı? Mesajlarında gördüğü, sözde ona doyumsuz olan Changbin'i, neden bir kere bile görememişti? Belki de çok derinlemesine inceleyen, içinde anlam arayan tek oydu. Belki de Changbin'in dediği gibi sadece arkadaşını övmek istiyordu tarzı farklı olsa da. Tahminen gerçekten de öyleydi ama işte Minho bunu kabul etmek istemiyordu. Sonuçta az da olsa çekici olduğunu düşünüyordu veya düşünmek istiyordu ondan ilgi almak için.

Yine böyleydi durum bu akşam dışarı çıktıklarında.

Boş bulunan bir çocuk parkında oturmuş sohbet eden dörtlü, dışarıdan bakan birisine arkadaş grubunu çağrıştırırdı. Öyleydi de zaten. Sadece içerisindeki iki kişi sevgiliyken diğer kalan ikiliden biri, diğerinden hoşlanıyordu hatta belki de aşıktı. Minho, bazı şeylerin karşılığı olmayacağının farkına vardığından itibaren bırakmıştı derinlemesine incelemeyi. Gömmeye çalıştığı her kalp atışı, Changbin'in son zamanlarda yaptığı hareketlerden kaynaklı saklandığı toz tutmuş kutuların içerisinden yeniden duyulmaya başlanmıştı. Farkındaydı, ilk günden itibaren durdurmaya çalışmalıydı ama hoşuna gidiyordu. Başka insanlara gösterdiği yanını görmek, farklı hissettirmişti ona.

"Hadi bir şey alalım." Hyunjin aniden kalkarken Chan'ın kucağından, herkesin dikkati ona dönmüştü. Sarışın genç bunu umursamadan sevgilisine bakarken Chan da ayaklanmaya başlamıştı. Hep böyleydiler. Hyunjin bir şey derdi, Chan sorgulamadan kabul ederdi. Belki de onlarca yıllık yaşanmışlıktan kaynaklıydı. Tatlıydı hatta belki de kıskanılabilecek tatlılığa geliyordu.

Diğer ikili de ayaklanacakken Hyunjin telaşla onlara döndü. "Ay, siz kalkmayın, ne gerek var! İstediklerinizi söyleyin, biz size alırız." Bu onun dilinde Chan'ı görünmeyecek bir yere çekip öpeceği anlamına geliyordu. Her ne kadar Hyunjin arsız olsa da, insanların önünde sevgilisini öpemiyordu. Malum Chan'a olan düşkünlüğü en üst seviyelerde olunca, o öpücükler asla masum kalamıyordu.

"Bir şey istemiyorum." dedi Minho hızlanan kalbiyle. Changbin ile yalnız kalacaktı. Bir şeyler değişir miydi acaba? Yine o flört eden hallerine döner miydi? Asıl soru, dönmeli miydi? Hayır yapmamalıydı. Neden vazgeçtiği yere yeniden dönmek istiyordu ki? Anlamsızdı. Arkadaşlardı sonuçta.

Gözlerinin önünden kaybolan ikiliyle irkildi ve bakışları istemsizce yanına döndü. Hafif bir ışığın aydınlattığı ortamda keskin hatları belli olan adam, telefonuna eğilmiş bir şeylerle uğraşıyordu dudaklarındaki bir gülümsemeyle. Bu Changbin'in dilinde, ilgi çekici biriyle konuştuğu anlamına gelirdi. Önüne döndü Minho ve orada kendine gülmek istedi, kahkahalarla. Gerçekten ciddi olacağını mı sanıyordun bir de aptal?

Çabuk vazgeçiyor olabilirdi ama başka ne düşünebilirdi ki? Yıllardır arkadaş olan iki kişilerdi. Bir şey olsa yıllar önce olurdu. Sadece Minho görmek istediğini görmeye çalışıyordu, o kadar. Changbin'in de dediği gibi bu sadece Minho'nun öz güvenini yükseltmek için yapılan bir aktiviteden başka bir şey değildi.

Peki neden bu kadar canını yakıyordu Minho'nun?

knee socks | minbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin