"Asimetrik acılar topluyorum düşlerimin kirpik diplerindenKana boyuyor düşlerimi düşüşlerim..."
*****
Adriana,genarelin emrivaki sesi ile koşarak odadan çıkmış,sonra ise aynı hızla geri dönmüştü.Yanında en fazla kırkında gibi görünen bir kadın vardı,sarı saçlarına renk renk boncuklar takmış,üzerine uzun beyaz bir elbise giymişti.Elinde ise deri bir çanta vardı.
Barış'ın oturduğu yatağa yaklaşmış ve saygıyla önünde eğilmişti."Aswia'nın kutsal veliahtı,"dedi eğilmiş halde iken.Daha sonra usulca dogrulmuştu,"İzninizle sizi kontrol etmem gerek."
Sonra çantasından bir takım taşlar çıkarmış ve Barış'a iyice yaklaşmıştı.Tüm bu süre zarfında Barış sessizliğini korumuştu,çünkü olanları hala anlamlandıramıyordu.Bunun bir rüya olduğuna emindi,yani öyle olması gerekiyordu ama bir yerde sanki değil gibiydi,ki bu kafasını iyice allak bullak etmişti.Acaba kafayı yiyor olabilir miydi? Belki de şizofren başlangıcıydı bu,ailesinde şizofreni rahatsızlığı olan varmıydı hatırlayamadı,annesi alzheimer hastasıydı ama bu kadar.Şu saçmalık bittiğinde babası ile bu durumu konuşmalı ve kendisine en yakın psikatri kliniğinden randevu almalıydı.Zira durumu pek iç açıcı görünmüyordu.
"Majesteleri son derece sağlıklı görünüyor efendim,"dedi kadın generale,yani savcı Fırat'a dönüp.Adamın yüzünde mimik oynamıyordu.Barış merak etmeden edemedi,acaba bu adam gülümsemeyi filan biliyor muydu? Çünkü gerçektede böyle bir tipti,ne zaman karşılaşsalar böyle bir ciddiyetle durur ve genelde Barış'ı yalan söylediğine dair suçlardı.Bu düşüncelerine güldü,resmen rüyasında ki ve gerçek hayatta nefret ettiği adam için kişilik değerlendirmesi yapıyordu."Fiziksel olarak hiç bir sorun görünmüyor,kara büyüye dair bir işaretde bulamadım."
"Ama kendinde değil gibi duruyor."Adriana endişe ile söylenmeden edememişti.Veliaht Prens uyandığı andan itibaren garip davranıyordu,sanki her şeyi unutmuş gibiydi ve Adriana onun bu hali yüzünden endişeliniyordu."Bir şeyi olmadığına emin misiniz Bayan Pig?"
Bayan Pig,güzel yüzünü hoşnutsuzluk ile buruşturmuştu.Sanki yaptığı işin sorgulanmasından hoşlanmıyormuş gibi,"Çok biliyorsanız Adriana,buyrun yerimi alabilirsiniz'"demişti.
"İkinizzde derhal dışarı çıkın ve siz Bayan Pig,burada olanları eğer bir kişiye dahi anlatırsanız neler olacağını anlatmama gerek yoktur diye düşünüyorum."
Genarelin yani savcı Fırat'ın-bu durum hala kafasını karıştırıyordu-sözleri ile her iki kadında,önce Barış'ın sonra ise genarelin önünde hafifçe eğilmişti.Sonra ise geldikleri gibi acele bir şekilde dışarıya çıkmışlardı.
General,büyük ve renkli bir camdan oluşan duvarın önündeydi.Odanın bu duvarı sadece camlardan oluşuyordu ve Aswia'nın bütün güzelliğini seyircisinin beğenisine sunuyordu.Bu topraklar için akmış kanları düşünmeden edemedi kırmızı biberiye ağaçlarını görünce.Ataları her daim Aswia'nın iyiliği için çalışmıştı,kendiside bu idealler doğrultusunda yetiştirilmişti.Ama onun görevine atalarınınkinden farklı bir şey daha eklenmişti.Aswia'nın gelecekteki kralının eşi olmak ve onu gelecek her kötülükten bizzat korumak.Her ikiside daha küçük birer çocukken mühürlenmişti kaderleri,tanrılar ve rahipler huzurunda birbirlerine bağlanmışlardı.Yani kimse gelipte ona bunu isteyip istemediğini sormamıştı.Aswia'nın sonu nerede bittiği bilinmeyen okyanuslarına benzeyen gözlerini biberiye ağaçlarından çekti ve sağ yüzük parmağında ki yüzüğe çevirdi.Bu yüzüğe her baktığında kendini bir mahkum gibi hissederdi,seçemediği her yol,yaşayamadığı çocukluğu gözünün önünden yitip giderdi.
İçinde büyüyen öfkeye engel olmaya çalışmadı,bu en doğal hakkıydı.İstemedigi bir hayatı yaşadığı, istemediği bir adamla nişanlı olduğu yetmiyormuş gibi bir de bu veliaht bozuntusunun kaprisleri ve asil şımarıklıkları ile uğraşmak zorunda kalıyordu.Konseye katılmamak için yine bir oyun çevirdiğine neredeyse emin olmuştu.Ah ne aptaldı!Bir anlığına ona inanıp şifacıyı çağırmıştı.Oysa ki,onun yanında geçirdiği onca yılın sonunda bu numaralara kanmaması gerekiyordu.
"Konsey toplantısından yine kurtuldunuz,"dedi dişlerinin arasından.Öfkesi yüzünden yüzü kararmıştı,renkli camlarda ki yansıması korkutucu görünüyordu."Peki diğer sefer ne olacak majesteleri, geçen sefer ki gibi ağaçtan mı düşeceksiniz?Yoksa bugün olduğu gibi her şeyi unutmuş taklidi mi yapacaksınız?"
Genarel,sinirle kasılan yüzü ile ona döndüğünde Barış neredeyse korkudan geriye kaçacaktı.Onun öfkeli anlarına bir çok kez şahit olmuştu ama rüyasında kesinlikle çok daha korkutucu görünüyordu.Adamın yüzünde ki ifade sanki biraz sonra cinayet işleyecek gibiydi ve odada ikisinden başka kimse olmadığı göz önünde bulundurulursa,maktülün kim olacağı pekala açıktı."Şımarık tavırlarınızdan sıkıldım,dünya sizin etrafınızda şekillenemez.Müstakbel Kral olarak ülkenin sorunları ile yüzleşmek zorundasınız,düşman ülkeler bize karşı bir ittifak kuruyor.Cadı Kral ve adamlarının kuzey ülkeleri ile anlaşma yaptığı konuşuluyor,siz ise hala çocukça kaprisler sergiliyorsunuz!"
Genarelin öfkeli cümlesine ek dışarıdan gök gürültüsü sesi geldiğinde, Barış biraz önce yapmak istediği şeyi yaptı ve geriye doğru bir kaç adım attı.Bu lanet rüya neden bitmiyordu ki? General onun geri kaçışı karşısında,ona doğru ilerlemeye başlamıştı.Yüzünde pek de hoş olmayan bir gülümseme vardı,"Demek herşeyi unuttunuz majesteleri,"dedi bir adım daha yakınına gelip.Şimdi aralarında yok denecek kadar bir mesafe vardı,sağ elini yavaşça kaldırıp Barış'ın yanağına yerleştirdi.Barış korkuyla yutkundu ve geri çekilmek için hamle yaptı ama şansa bakın ya da şanssızlığa,hemen arkasında duvar vardı.Bu oda oysa ne kadar da büyük görünmüştü en başında,ama şimdi kaçacak yeri kalmamıştı.Tam şu an uyanabilir miydi,kaderini yazan her kimse bu aptal şakaya bir son vermeliydi.
"Bu durumun beni ne kadar üzdüğünü anlatamam,"dedi alaycı bir şekilde.Elini Barış'ın yanağında yavaşça gezdirdi,"Nişan yeminimizide unuttunuz öyleyse ve mührü,"diye devam etti sözlerine.Yüzünü biraz daha yaklaştırdı Barış'a ve dudakları ile tüy gibi bir dokunuş bıraktı yanağına,"Ben Aswia'a ordularının baş kumandanı,veliaht prensin muhafızı.Dilinizden dökülen her kelime benim için emirdir,hayatım sizindir, yaşamım size sunduğum bir hediyedir.Ben Aswia'a ordularının baş kumandanı,siz nefes almaya devam edin diye son nefesimi vereceğime,siz yaşayın diye öleceğime,onurum ve var olan tüm tanrılar üzerine yemin ederim."
Barış kulağının dibinde yankılanan sözler ile yutkundu.General sustuğu için rahatlamıştı ama ne yazık ki bu durum uzun sürmeyecekti.General,dudaklarını hemen dibinde ki adamın dudaklarına hafifçe dokundurdu,"Şimdi size kim olduğunuzu hatırlatacağım majesteleri,"dedi ve o an Barış'ın tüm bunların rüya olmadığından şüphelenmesine neden olan bir şey oldu.
General-yada savcı Fırat,artık bundan pekde emin değildi-onu öptü ve Barış iliklerine kadar bu öpücüğü hissetti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Redamancy
FanfictionAkşam sıradan bir insan olarak uyuyan Barış,sabah uyandığında kendisini fantastik bir ülkenin veliaht prensi olarak bulur.Üstelik ülkenin genareli ile yani Fırat ile nişanlıdır.