4. Bölüm

14 1 0
                                    

"Kimimiz karanlıktan korktuk ve bazılarımız da karanlığı evi bildiler. Siz de benimle bu karanlıkta yürümeye hazır mısınız?"

Sabah telefonumda titreyen alarmınla uyanmıştım. Ve ilk işim telefonumu elime alıp Barut'tan mesaj gelmiş mi diye bakmak olmuştu. Telefonumu aldım ve mesajlar kısmına girdim, bir mesaj yoktu şaşırmıştım. Acaba uyuyamı kaldı diye düşünürken bir anda camın çaldığını duydum. Camdan dışarı baktığımda Barut'un camda beni beklediğini gördüm, " Hazır mısın, hadi gel gidelim hemen" dedi. O sırada aşşağıda sesi duyulan annem şunu diyordu.
"Gece, kalkmadın mı hala uykucu kız geliyorum seni şimdi gıdıklamaya hadi kalk kahvaltı hazır" diye aşağı kattan seslendi. O sırada Barut'a dönüp şunu dedim. " Annem beni aşşağıda bekliyor hemen üstümü değişip geliyorum kahvaltı etmeyeceğim beklersen hemen gelirim" dedim. Barut kafasını onaylar bir biçimde saklarken ben üstümü giyinmeye başlamıştım bile. Bu gün haftasonuydu Barutla ilk buluşmamızdı. Üstüme güzel kırmızı yeni almış olduğum elbiseyi giydim ve aşağıya doğru indim. Annem beni süzer bir şekilde baktı ve şunları söyledi " Kızım kahvaltı etmeyecek misin? Senin için hazırladım kahvaltıyı hem bu kıyafet ne nereye gidiyorsun bakalım sen?" Anneme hızlıca cevap verdim.
"Annecim acelem var çıkmam gerek, kız arkadaşlarımla buluşacağım beni merak etme. "
Deyip kapıdan çıktım. Barut şık bir pantolon ve üstüne gömlek giyip beni karşılamak üzere kapıda beni bekliyordu. Onu görünce içim o kadar mutlulukla doluyordu ki. Kelebek hissinin ne demek olduğunu onda anlıyordum. Barut beni süzerce baktığında " Çok güzel olmuşsun, sanırım şimdi bu güzelliğe bakıp bayılacağım" dedi. O sırada şakayı ciddiye aldığım sırada " Ya ne bayılması Allah korusun daha yeni hastaneden çıktın zaten" cümlem bittiğinde Barutun yüzünün güldüğünü ve benimle dalga geçtiğini anlayabiliyordum. Ya barut çok kötüsün niye dalga geçiyorsun dediğimde;
" Seni görmek için, sinirlenince çok tatlı oluyorsun." dedi.

O sırada elimi tuttu ve, dudağımdan küçük bir öpücük almıştı. "Ee şimdi nereye gidiyoruz" diye sorduğunda aklımdan ilk geçen cevabı verdim. " Lünaparka gidelim." O sırada yüzüme baktı ve sen ciddi misin ben de aynı şeyi düşünüyordum dedi. Ve yolumuza devam ettik. Lünaparka gitmek için, arabaya bindiğimizde arabanın çok güzel ve lüks olduğunu gördüm. Barut'a dönip "Bu araba senin mi ?" diye sordum. Kafasını olumlu bir şekilde salladı. O sırada yolda giderken en sevdiğim şarkının çaldığını duydum. Şarkıda şu diyordu, " Başka bi evrende, en güzel halinle." Şarkı o kadar iyi geliyordu ki, adeta ruhumu rahatlatmıştı. Yanımda Barut ve onun o mükemmel gözleri, kalbimin derinliklerine işleniyordu. Barut'un sakinleştirici sesiyle irkilmiştim. " Gece, inicek misin arabadan birazcık geldik gibi de." Başımı olumlu şekilde sallayarak arabadan indim, kafamı çevirdiğimde büyük bir dönme dolap karşıma çıkmıştı, Baruta " Ya, Barut şu dönme dolaba binmek ister misin ne olur çok güzel duruyor." dedim." Binelim, tabiikide hadi gel şuradan bilet alalım. " dedi. Bilet almaya giderken, yolda gördüğümüz arkadaşıma doğru dönerek kafamı ona doğru salladım selam verip yanından geçmiştik. Bilet almaya geldiğimizde adam şunu dedi. " İki genç çiftimize bu bilet bizden hediye olsun." O sırada yavaş yavaş ilerlemeye başlamıştım arkama baktığımda ise Barut'un adama selam verip yanıma doğru geldiğini gördüm.
"Aldın mı biletleri?" diye sorduğumda elindeki biletleri göstererek " Aldım biletleri, hadi gel binelim bakalım küçük prenses." derken bana söylediği küçük prenses kelimesi hala kafamın içinde yankılanıyor ve gülümsüyordum. Dönme dolaba bindiğimizde adama biletleri verip yerimize oturduk ve yanımıza kimse binmeden çalıştı. Dönme dolap adeta sadece bizim için çalışıyordu. Dönme dolap çalıştığında yukarı doğru çıkarken Barut'un elimi tutmasıyla gözlerim ona doğru döndü. Ve bana şu cümleleri kullandı " Seni o kadar çok seviyorum ki, seni kimse benden alamayacak sana o kadar değer veriyorum ki geceler gündüzler bizim aşkımıza şahit olacak. " dedi ve dudakları yavaş yavaş dudaklarıma doğru yaklaşıyordu. Ve o dudakları bi anda benim dudaklarımda belirivermişti.

Dönme dolaptan inerken, dudakları dudaklarımdan ayrılmıştı ve inerken şunu söyledi. " O kadar güzel bi, gün geçirdik ki bu gün benim için unutulmayacak bir gündü. Sana bu gün için teşekkür ederim dedi." Yavaş yavaş dönme dolaptan inerken, elimi tutup yavaş yavaş arabaya doğru yürüyorduk. Arabaya doğru yürürken, önümüzde duran pamuk şekerlerin renkleri gözlerimi almıştı. Adam şekeri uzatıp " Bu güzel ablama, bi şeker almaz mısın be abi?" Dedi. Barut ise yüzüme bakıp onaylayarak, "Bir tane ver bakalım abi" dedi ve cebinden 100 TL para çıkardı. Ve adama parayı uzattı. Adam para üstünü geri verirken " Üstü kalsın, çocuklara benim için şeker dağıt." dedi. Bu benim kalbimi, sevindirip mutlu hissetmemi sağlamıştı. Çocuklara duyduğu sevgi, bağ o kadar güzeldi ki anlatamazdım. Arabaya , binmiştik ve ağzım yüzüm her yerim pamuk şeker olmuştu. Ağzımdaki pamuk şekerleri eliyle alıp, ağzımı temizlemişti. Bana dokunuşu, teması o kadar güzel geliyordu ki bu hissi anlatacak kelime, cümle, hareket hiç bir şey yoktu.

Yavaş yavaş eve doğru gelmiştik. Arabada gelirken gözlerinin güzelliğine odaklanmıştım ve ondan başka gözüm hiç bir şeyi görmeyecek hâle gelmiştim. Araba yavaş yavaş dururken eve geldiğimizi fark ettim. Barut'a arabadan inmeden sarılarak bu günümü bu kadar güzel geçirdiğin için sana ne kadar teşekkür etsem az. Seni çok seviyorum dedim. Ve dudaklarım bi anda onun dudaklarında buldu kendini. Onu öptüm ve arabadan inerken bana şunu söyledi ; " Ben de sana bu günü yaşattığın için sana teşekkür ederim, iyi ki benimlesin seni çok seviyorum sevgilim." dedi ve yavaşça arabayla yanımdan uzaklaştı. Eve doğru yürürken küçük bir köpek gördüm, ve ona yaklaşıp onu sevdikten sonra evin bahçesine girdim ve kapıya geldim. Kapıyı çaldım o sıra içeriden bir ses geldi. Bu ses annemin sesiydi. " Hemen geliyorum bekle." dedikten on saniye sonra kapı açıldı, " Hoş geldin kızım, aç mısın bir şeyler hazırlayayım mı?" dediğinde saatime baktım. Saatim akşam 8.30'u gösteriyordu. Anneme sakin bir şekilde cevap vererek "Hayır anneciğim, yemek yemeyeceğim teşekkür ederim." diyerek odama doğru çıktım. Odaya girdiğimde gördüğüm dağınıklık karşısında şaşırmıştım, odamı topladım ve aşağıya annemlerin yanına indim. Annem, sofrayı hazırlamıştı ve çayları masaya yerleştiriyordu anneme bakarak, "Anne, bana da bir çay koyar mısın?" diye söyledim. Annem, masaya bir tane bardak koymuştu. Çay koyduğunda masaya oturdum ve annemle babamın masaya oturmasını bekledim. Babam masaya oturunca, " Okulun nasıl gidiyor kızım?" diye sordu. Ben kafamı olumlu şekilde sallarken, " Gayet iyi gidiyor babacım, bir sorun yok." dedim ve anneme döndüm.
"Anne benim yarın bir miktar paraya ihtiyacım var. Bana 1200 TL para verebilir misin? Bir kaç kitap ve elbise almam gerekiyorda." diye söylediğimde annemden cevap hemen gelmişti. " Tabiikide kızım, kartım çantamda eğer nakit istiyorsan o da çantamda alıp gidebilirsin." dedi. Ve çayından bir yudum aldı, çaylarımızı içtik ve yavaş yavaş uykumun gelmeye başladığını anlamıştım. O sırada telefonuma bir mesaj geldiğini fark ettim. Mesaj Barut'tan geliyordu;
" Uyudun mu?"
o anlık heyecanla hemen telefonu elime aldım ve Barut'a hemen mesaj yazdım.
" Hayır, uyumadım annemlerle çay içiyorduk bir şey mi oldu?"
2 dakika bile sürmeden cevap gelmişti.
" Yok hayır, bir şey olmadı sadece seni özlemiştim."
Barut beni özlemişti, kalbimin bir anlık da olsa hızlandığını ve mutlu olduğumu hissetmiştim.
" Anladım, bir şey olduğunu sandım ben de seni özledim. Yarın okula geldiğimde görüşeceğiz." deyip mesajın gelmesini bekliyordum.
" Yarın için sabırsızlıkla bekliyorum. Şimdi iyi geceler beni rüyanda görme dileğiyle. " deyip, WhatsApp'dan çıkmıştı. Ben de yavaş yavaş uykuya dalıp yarın için, bekliyordum.

"Dediğim gibi, benimle bu karanlık yolda yürümeye hazır mısınız ?"

Ay ve GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin