2.Bölüm:Huzur

8 2 3
                                    

İçeri girdiğimizde gözüme direkt olarak bir erkek çocuk çarptı.Amine ablanın da dediği gibi gerçekten de neredeyse benimle aynı yaşta bir çocuktu.'Sanırım bu Ömer.'diye düşündüm.Boş gözlerle duvara bakıyordu.Sonra kafasını kaldırıp bize baktı ve bakışlarının o kadar da boş olmadığını gördüm.Bakışlarında acı vardı.Saf ve temiz bir acı.Gözlerini Amine ablaya çevirdiği anda kırgınlıkta eklendi acının yanına.Ömer kırılmıştı.Gerçekten kırılmıştı.Ama sadece Amine ablaya kırılmıştı.Peki neden kırılmıştı?Amine abla ona ne yapmıştı da Ömer'i bu kadar kırmıştı?

Kafamı kaldırıp evi incelemeye başladığımda,evin dışından çok da bir farkı olmadığını gördüm.Çekinden adımlarla evin içini gezmeye başladım.Çok fazla oda da yoktu.Mutfak,yatak odası olduğunu düşündüğüm bir oda ve sanırım Ömer'in odası...

Odada sadece bir tane demir yatak ve küçük bir dolap vardı.Oda gerçekten pisti.Sanki hiç silinmemiş, süpürülmemiş gibiydi.Sonra gözlerim yerdeki bir kaç damla kana takıldı..Yatağın hemen kenarındaydı.Çok fazla değildi.Bir kaç damlaydı.Ama yinede korkutmuştu beni.

Amine ablanın mutfağa girdiğini duydum.İstemsiz olarak irkildim ve arkamda Ömer'i gördüm.Bana birşeyler söyledi.Dudağını okuduğum kadarıyla:

"Eve hoşgeldin.Ben Ömer.12 yaşındayım.Sende sanırım Ceren'sin.Ben de seni bekliyordum Ceren."

İşaret dilini biliyor mu bilmiyordum ama yine de şansımı denemek istedim:

"Hoşbuldum Ömer.Ben de 10 yaşındayım.Memnun oldum.Neden beni bekliyordun ki."

Şaşırtıcı bir şekilde işaret dilini biliyordu.Ama zaten yüzünde öyle bir ifade vardı ki,bilmediği hiç bir şey olmadığını düşündürüyordu insana.Ve yaşına göre oldukça olgundu.

"Neden geldiğini sormak için, daha doğrusu neden kabul ettiğini.Seni de o Amine denen kadın kandırdı demi?"

"Ne kandırması neyden bahsediyorsun sen?"

"Buraya gerçekten mutlu olacağına inandığın için geldin,yurt hayatı sana çok rutin ve sıkıcı geliyordu, ayrıca aile sıcaklığını çok merak ediyordun ve tatmak istedin,önüne gelen ilk kişinin seni evlatlık almasını da kabul ettin.Yurt müdürü de çocukların gitmesi için fırsat kolluyordu zaten.Üstüne birde sen işitme engelli olunca sana iyice övmüştür Fırat'la Amine'yi."

Şaşırmıştım.Dediği gibi olmayacakmıydı?Sandığım gibi olmayacakmıydı?Ben burada aile sıcaklığını tatmayacakmıydım?Biz beraber olup çok mutlu yaşamayacakmıydık?

"Nasıl yani?Öyle olmayacakmı zaten?Biz mutlu olmayacakmıyız beraber?Sen ailenle mutlu değil misin?"

Ömer bir anda sinirlendi ve bana çıkıştı:

"Ne ailesi ya neyin hayalini kurduğunun ve bunu kimlerle kuduğunun farkında mısın acaba?Onlar aile falan değil.Onlar sadece çocukları çıkarları için kullanan pislikler."

Dondum kaldım.Bir anlığına hiç bir şey hissedemedim,hiç bir şey düşünemedim.Ne yapmıştım ben?Çok büyük bir hata yapmıştım sanırım.Korktum, çok korktum.Nasıl kurtulacaktım ben buradan?

"Sen neden gitmiyorsun o zaman, neden kaçmyorsun buradan?"

Bu soru Ömer'i güldürmüştü.Neden güldüğünü anlayamamıştım.Komik bir şey yoktu.Aksine gayet korkutucu bir durumun içindeydik.Eğer bana 'Gitmek hiç aklıma gelmemişti, mantıklıymış.'derse elini tutup koşarak çıkaracaktım onu buradan.Ama o öyle demedi:

"Bıraktıklarını mı sanıyorsun.Kaç kere kaçmayı denedim.Hatta bir kaç kere başardım da.Hep tekrar yakaladılar.Üstelik ceza verdiler.Ben de kaçmayı bıraktım.Ama onlara karşı sessiz kalmadım,hiç bir zaman da kalmayacağım.Ne kadar ceza verirlerse versinler!"

Ceza mı!Ne ceza veriyorlardı ki?Kafayı yemek üzereydim.Üst üste o kadar çok şey öğrenmiştim ki, ve daha öğrenmem gereken çok şey vardı.Sonra aklıma Ömer'in yatağının hemen kenarında gördüğüm kan lekeleri geldi.Şuan sebebini az çok tahmin edebiliyordum ama yine de emin olmak istedim.Ellerimi kaldırdım ve Ömer de bana baktı:

"Şuradaki kan lekelerinin sebebi ne?Onlarla bir ilgisi var mı?"

Ömer bu sefer yüzüme buruk bir gülümsemeyle bakıyordu.Aklından ne geçti bilmiyorum ama sanki o acıyı tekrar yaşıyormuş gibi dişlerini sıktı.Gözlerini kapattı ve kendine biraz süre verdi.Sonra gözlerini bile açmadan ellerini kaldırdı:

"Fırat bana damaryolu açarken yere biraz kan damladı."dedi.

Ne!? Ne damaryolu ya, ne dönüyor bu evde?Aklımdan o kadar kötü senaryolar geçiyordu ki ben bile o an acı çektim sanki.Korkum gitgide katlanırken gözlerimin dolduğunu fark ettim.Ömer sakin görünüyordu ama hala gözleri kapalıydı.Gözlerini açmadan yanağımdan süzülen gözyaşlarını elleriyle sildi.Daha fazla gücüm kalmadığını hissettim ve dizlerimin üzerine çöktüm.Sessizce ağlamaya devam ettim.Ömer de gözlerini açtı, yanıma geldi ve bana sarıldı.Beni sımsıkı sardı.O an onun abim olduğuna koşulsuz şartsız inanabilirdim.Ama öyle bir şey olamazdı çünkü o da yurttan alınmıştı sanırım.Bu düşüncelerin hepsini bir kenara bırakıp Ömer'in kollarının hissettirdiği huzuru yaşamaya çalıştım...

Benden biraz uzaklaştı ve önüme geçti.Elleriyle tekrardan gözyaşlarımı sildi ve yüzümü tutup kaldırdı ve kendi yüzünün hizasına getirdi."Korkma." dedi sakince"Ben seni korurum."Dudaklarını okuyabilmem için yavaş yavaş söylemişti ama buna gerek yoktu.Bakışlarından bile bunu anlayabilirdim zaten.Bakışlarında bile huzur vardı.Her korktuğumda gidip sarılabileceğim, sığınabileceğim bir abinin verdiği huzur...

GÖKYÜZÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin