17: Mahvoluş

631 38 74
                                    

Recep

Yapmıştım işte. Sonunda söyleyebilmiştim içimdekileri. Yüzümü yaslayıp yana döndürdüğüm bacaklarına istemsizce baskı yaparken gözlerimi sımsıkı kapatmış, bir yandan olumsuz bir şey söylemesin diye dua ederken bir yandan da onu tutmaya hiçbir hakkım olmadığını hatırlatıyordum kendime.

Bir telefonla buraya gelmiş olma düşüncesi bile benim için fenalık geçirmeye yetecek derecedeydi.

Eli saçlarımda dolandığında gözlerimi açıp gözlerine bakmamak için direndim.

Saçlarımdan inen parmakları alnımda gezindikten sonda baş parmağı kaşımda, avuç içi yanağımda duruyordu. Baş parmağı bir süre kaşımı okşadıktan sonra yavaşça burnumun üzerinden ucuna doğru yol aldı. İşaret parmağını üst dudağımda ve diğerlerini çenemde hissediyordum.

Parmak uçları bir süre de dudaklarımda oyalandığında aklıma konser günü dudağıma sürdüğü ballı parlatıcı gelmişti. Gülümsemek istesem de son anda bundan vazgeçtim.

Fısıltı şeklinde çıkan sesi beni durdurmuştu.

"Hiçbir yere gitmiyorum."

Tabii kalbimi de...

Yavaşça göz kapaklarımı açıp yukarı döndüm ve acıyan gözlerimi onunkilerle buluşturdum.

Gerçek miydi?

Şuan yanımda ve ben de onun kucağında...

"Gitmeyeceğim," diyordu.

Peki bakışlarındaki bu tuhaflık neyin nesiydi?

"Söz mü?"

"Sen beni kovana kadar, söz. Yanındayım."

Dudakları tereddütle kıvrıldığında neden her detaya bu kadar takıldığımı sorguladım. Tereddüt etmesi normaldi herhalde. Bunu benim gibi birinin anlaması mümkün değildi.

Hiç söz vermedim ki.

Dakikalarca daha saçlarım ve yüzümle oynadığında huzurla gözlerimi kapatabilmiştim. Her şeyi unutmuştum neredeyse.

Bu günü, dünü... Annemin öldüğünü bile.

Yavaşça boğazımı temizledim ve gözlerimi açmadan konuştum.

"Ben... Hiçbir zaman ailemle aramda samimiyet kurmadım. Onlara bağlanmadım, bana bağlanmalarını da istemedim. Hepimiz bir gün gideceğiz ve bu şekilde olursa daha az acıtır sanmıştım. Bütün o geçip giden zaman... Boşunaymış her şey. Koca bir rüya gibi sanki. Hiç uyanamayacakmışım gibi. Şimdi sadece keşke demek kalıyor. Keşke ziyan ettiğim zamanları geri verseler. En çok ben severdim..." Yutkundum ve yeniden dolmaya başladığını hissettiğim gözlerimle hızlıca konuştum. "Annemi."

Aldığı nefes içinde kaybolurken konuyu yeniden açmanın aptallık olduğunu düşünmeye başladım.

"Her neyse kapatalım kon-"

"Hayır." Kesin şekilde çıkan sesiyle gözlerim aniden açıldı ve doğruldum. Karşısına oturduğumda devam etti. "Bak, buradan nereye gittiklerini biliyor muyuz? Hayır. Ama biz geride kaldık ve buranın da en az o kadar iyi ya da kötü olabileceğinin farkındayız."

Öğretmenini onaylayan bir çocuk edasıyla yavaşça kafamı salladım.

"Gidenleri düşünmek yerine kendimizi ve elimizde olanı düşünmeliyiz."

Elleri ellerimi buldu ve destek vermek istercesine sıktı.

"Sana üzülme demiyorum, ki üzülmek en doğal hakkın. Fakat gözyaşların ona hiçbir şey kazandırmayacak Recep."

[✓] Rude Boy¹ - ReckolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin