karanlık.
beyaz ışık.
siren sesi.
Ve uyanış.
Gözümü açtığımda gördüğüm tavan bembeyazdı. Bu tavan nereye aitti, ben neredeydim ve ben kimdim? Kafamı sağa çevirmek istemiştim ama olmuyordu, sanki vücudum uyuşmuştu. Peki zihnim, oda mı uyuşmuştu? Kafamı hareket ettirmeden sağa baktığımda bir hastane odasında olduğumu anladım. Hemen yanı başımdan gelen cihazın ritmik sesine odaklanmaya başladığımda biraz daha bilincim açılıyordu.
Hiçbir şey hatırlamıyordum, ismimi bile. Neler olmuştu bana?
Yaklaşan ayak seslerini duyduğumda gözüm sağ kenarda olan kapıya kaydı. Kapı otomatik olarak açıldığında içeriye 2 tane hemşire olduklarını tahmin ettiğim kadın girdi. Etrafımdaki bir şeyleri kontrol ederlerken ben sadece gözüm ile onları takip edebiliyordum.
Hemşirelerden biri gözlerime bakıp dudaklarını araladığında dediklerine odaklanmaya çalıştım. "Sanem hanım, beni duyuyor musunuz?" Sanem mi? Duyduğum isim bende hiçbir şey çağrıştırmamıştı. Kadının sorusuna cevapsız kalırken içeriye birinin daha girdiğini duydum. Kafamı hafifçe oynatmayı başararak gelen kişiye baktığım da erkek bir doktor olduğunu anladım. Bir şeyler söylemek istiyordum ama ağzım o kadar kurumuştu ki açmakta zorlanıyordum.
Doktor hemşirenin yanına geçip "Beni duyabiliyor musunuz Sanem Hanım?" diye sorduğunda cevap vermek için yutkunmaya çalıştım. Biraz güç alıp yavaşça dudaklarımı araladığımda "Bana ne oldu? Hiçbir şey hatırlayamıyorum." dedim. Cümlemi tamamlamam iki dakikayı bulmuştu belkide. O an sesimin bile bana farklı geldiğini fark ettim.
Doktor bir kaç saniye durup sakin bir sesle açıklamaya başladı. "Ağır bir araba kazası geçirdiniz ve bu kaza sonucunda yaklaşık bir aydır komadasınız." Araba kazası mı? Hatırlamıyordum. Ayrıca 1 aydır komada olduğuma çok şaşırmamıştım çünkü vücudum kış uykusundan çıkmış gibi uyuşuktu. Birkaç saniye aradan sonra doktor devam etti. " Aslında bu kadar çabuk uyanmanızı beklemiyorduk, bizi şaşırttınız."
Hemşireler işlerini halledip odadan çıkarken doktor tekrar sessizleşmişti. Bir kaç saniye sonra gözlerini benden çekip vücudumun bacak ve kol kısımlarını kontrol etti. Dokunduğu yerleri hissedip - hissetmediğimi sorduğunda hissedebildiğimi söyledim. Benden biraz uzaklaşıp doğruldu. "İki tane durum bekliyorduk, ya felç kalma durumu ya da hafıza kaybı. Beyniniz ağır darbe sonucu hafıza kaybı yaşıyor ama kalıcı olacağını düşünmüyorum. Tabii hafızanıza ne zaman kavuşursunuz onu bilemeyiz." dedi.
"Ama zihin egzersizleri mutlaka yapın, eminim bu hafızanıza hızlı kavuşmanızı sağlayacaktır." diye devam etti cümlelerine. Aklımda bir sürü soru vardı; Ailemi, evimi, ve kendimi çok merak ediyordum. Konuşmak için boğazımı temizleyip sormaya çalıştım. "Ailem yok mu? Beni bekleyen ya da." ilk konuştuğum andan daha rahat konuşabiliyordum artık.
"Kaza anından sonra ailenize ulaşmaya çalıştık ama bulamadık. Ama bir akrabanız sizi buldu. Uyandığınızı duyunca gelecektir. Şimdi siz hafızanızı zorlayıp kendinizi yormayın lütfen, daha yeni uyandınız." Açıklaması bittiğinde kafamı tamam anlamında salladım ama bunu yapabileceğimi düşünmüyordum. İnsan nasıl düşünmeden durabilirdi ki? Düşünceler insan zihninde kendiliğinden hareket eden şeylerdi ve genellikle kontrol edilemezler. Bu da insanı çoğu zaman çıkmaza sürükler.
Beni yeni bir odaya taşıdıklarında yatak da uzanmış tavanı izliyordum. Uyanalı neredeyse iki saat olmuştu ama kimse ziyaretime gelmemişti. Merak ettiğim binlerce soru hala beynimin içinde çalkalanmaya devam ediyordu. Bundan sonra hayatım nası ilerleyecekti? Ne zaman hatırlayacaktım? Belkide hiç.